Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen “Aile ve Nüfus On Yılına Doğru Uluslararası Sempozyumu”nun kapanış programına katılım sağladı.
Buradaki konuşmasında Yılmaz, günümüzün hızlı değişen ve çeşitli yaşam tarzlarının görüldüğü döneminde, ailedeki dönüşümü doğru bir şekilde analiz etmenin, gelecekteki politikaların geliştirilmesi açısından büyük bir gereklilik taşıdığını ifade etti.
Türkiye’de son yıllarda nüfus artış hızının belirgin bir düşüş gösterdiğine dikkat çeken Yılmaz, Türkiye’nin 2017 yılında toplam doğurganlık hızının 2,08 iken, 2024 yılında 1,48’e gerileyeceğini, dünya ortalamasının ise 2,25 çocuk olduğunu belirtti. Ülkeler üzerinde yapılan incelemelerde, Türkiye’nin doğurganlığının en fazla azalan 5’inci ülke olduğunu vurgulayan Yılmaz, mevcut eğilimin devam etmesi durumunda Türkiye’nin Avrupa Birliği ortalamasının altına düşeceğini kaydetti.
Yılmaz, neslin devamı için doğurganlık hızının 2,1 eşik değerinin altına inmemesi gerektiğini vurguladı ve çocuk ile genç nüfus oranının azaldığına, ortanca yaşın ise sürekli arttığına dikkat çekti. 2000’li yılların başında Türkiye’nin ortalama yaşının 24,8 iken, 2024 itibarıyla 34,4’e çıkacağı tahmin ediliyor.
TÜİK’in tahminlerine göre, önümüzdeki 10 yıl içinde ortanca yaşın 40’a yaklaşacağı belirtildi. 65 yaş üstü nüfusun oranının 2000’li yılların başında %5,7 iken, 2023’te %10’un üzerine çıktığını ifade eden Yılmaz, bu durumun Türkiye’nin yaşlı nüfusa sahip olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Mevcut eğilimlerin sürdüğünde, 20 yıl içerisinde %10,6 olan yaşlı nüfus oranının %20’ye çıkacağı öngörüsünde bulunan Yılmaz, genç nüfusun oranının 2000 yılında %20,5 iken 2023 itibarıyla %14,9’a düştüğünü belirtti.
Türkiye’nin şu anda AB ortalamasının üzerinde olmasına karşın, mevcut eğilimler devam ederse, 20 yıl içinde genç nüfus oranının %10 seviyesine gerileyeceğini söyleyen Yılmaz, kadınların ilk evlenme yaşının 26, erkeklerin ise 28’in üzerine çıktığını ve bunun aile içinde farklı kararların alınmasına yol açtığını vurguladı.
“Genç ve dinamik nüfus ülkenin rekabet gücünü artıran stratejik bir değer niteliği taşıyor”
Yılmaz, TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre, mevcut şartların devam etmesi durumunda Türkiye’nin nüfusunun 100 milyona asla ulaşamayacağını, 2050’li yıllarda yaklaşık 94 milyon olacağını, 2100’lerde ise 77 milyon civarlarına gerileyeceğini ifade etti.
Yılmaz, demografik yapının sağlıklı bir düzeyde sürdürülebilmesinin ekonomik büyümeden sosyal istikrara, sağlık hizmetlerinden sosyal güvenlik politikalarına kadar geniş bir alanı etkilediğini belirtti. Genç ve dinamik nüfusun sunduğu üretim kapasitesinin ülkenin rekabet gücünü artıran stratejik bir değer olduğuna dikkat çekti.
Yaşlı ve zengin olmanın ülkeler için yönetilebilir bir durum olduğunu ifade eden Yılmaz, ancak yoksul ve genç olmanın bir umudun var olduğunu, fakat hem yoksul hem de yaşlı olmanın kötü bir senaryo yaratacağını belirtti. Türkiye’nin artık belli bir gelişim seviyesine ulaştığını kaydetti ve dinamik nüfusu koruma çabalarının altını çizdi.
“Normal doğumu teşvik edici bir politikayla hareket ediyoruz”
Nüfus Politikaları Kurulu’nun, bütüncül politikaları tartıştığını ve uyguladığını belirten Yılmaz, mevzuattan çalışma hayatına, ekonomik teşviklerden sağlık, eğitim ve iletişim başlıklarına kadar birçok konuda çalıştırmalar yaptıklarını dile getirdi. Bu doğrultuda beş ana alt çalışma grubu oluşturduklarını da söyledi.
Yılmaz, doğum sonrası ekonomik destekler üzerine aldıkları kararları açıkladı: “Doğum sonrası tek seferlik desteği 5.000 liraya çıkardık. İkinci çocuk için 5 yaşına kadar her ay 1.500 lira destek veriyoruz. Üçüncü çocuğa da 5 yaşına kadar aylık 5.000 lira düzenli ödeme yapıyoruz.” dedi.
Ayrıca, genç yaşta evlenen çiftler için Aile ve Gençlik Fonu oluşturduklarını belirten Yılmaz, iki yılı geri ödemesiz olan faizsiz kredilerin arttırılacağını da ifade etti. Bu desteklerin, maddi sorunlar nedeniyle evliliği erteleyen gençlere yardım etmeyi amaçlandığını vurguladı.
Evlilik sonrası danışmanlık hizmetleri ile güçlü ve sağlıklı bir aile yapısının oluşumuna katkıda bulunduklarını vurgulayan Yılmaz, Türkiye’de sezaryenle doğum oranlarının yüksek olduğuna ve bu konunun da nüfus dinamiklerini etkileyen önemli bir unsur olduğunu belirtti.
Yüzde 61,2 oranında sezaryenle doğum yapıldığını kaydeden Yılmaz, bu oranın OECD ülkelerinde yüzde 28 civarında olduğunu aktardı. Tıbbi gerekçelerin varlığında sezaryenin gerekli olduğunu belirten Yılmaz, bunun dışında normal doğumu teşvik edecek politikaların uygulanacağını duyurdu.
Çalışan annelere yönelik politikaların arasında doğum öncesi ve sonrası izinler, çocuk bakımı için altyapıların geliştirilmesi gibi önlemler olduğunu belirten Yılmaz, ayrıca kreş ve gündüz bakım evlerinin yaygınlaştırılması için Kamu kurumlarına talimat verildiğini hatırlattı.
“2027 ile daha entegre bir sosyal destek modeline hep birlikte geçeceğiz”
Yılmaz, son dönemde açıklanan 500 bin sosyal konut projesi çerçevesinde, gençlere özel oranlar sunulduğunu hatırlattı ve yeni evlenen ailelerin konut sahibi olmasının aile politikaları açısından önemini vurguladı.
Ayrıca, aile içi danışmanlık, ebeveyn eğitimleri ve çocukların dijital güvenliği gibi konularda da genişletilmiş sosyal hizmet modellerinin uygulanmaya başlandığını söyleyen Yılmaz, gelir tamamlayıcı aile bazlı bir destek sisteminin pilot uygulamalarının önümüzdeki yıl gerçekleştirileceğini açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesi, toplumun farklı kesimlerini bu konu çevresinde bir araya getiren önemli bir adım olarak değerlendirildi. 2026-2035 döneminin “Aile ve Nüfus On Yılı” olarak belirlenmesi de bu alandaki kararlılığı ortaya koyuyor.
Yılmaz, aile kurumunun güçlendirilmesinin ve nüfus yapısının sağlam temeller üzerine inşa edilmesinin küresel bir gereklilik olduğuna dikkat çekerek, bu alanlarda gerçekleştirecekleri çalışmaların büyük öneme sahip olduğunu vurguladı.
Sempozyumun farklı ülkelerden katılımcıları bir araya getirmesinin değerli olduğunu belirten Yılmaz, iyi uygulama örnekleri ve tecrübelerin, daha kapsayıcı bir çerçeve oluşturma yönünde büyük katkı sağlayacağına inandığını ifade etti.


