İklim değişikliği projeksiyonları, küresel sera gazı emisyonlarının kontrol altına alınmaması halinde atmosfer sıcaklıklarındaki artışları öngören ve “temsilci konsantrasyon yolları” (Representative Concentration Pathways /RCP) olarak adlandırılan senaryolar üzerinden oluşturulmaktadır.
En olumsuz senaryo olan RCP8.5’e göre, dünya genelinde fosil yakıtlara dayalı ekonomik büyüme devam edecek ve emisyonlar hızla artış gösterecektir. Bu durumda, 2100 yılı itibarıyla sıcaklıkların ortalama olarak 3,2 ila 5,4 derecede bir artış göstereceği öngörülmektedir. Orta düzeyde kabul edilen RCP4.5 senaryosuna göre emisyonlar 2040’a kadar artacak ve daha sonra sürekleştirilecektir. Bu senaryo altında sıcaklık artışının ortalama 1,8 ila 3,2 derece arasında olması beklenmektedir. En iyimser tahminde bulunan RCP2.6 senaryosunda ise emisyonlar önemli ölçüde düşecek ve sıcaklık artışı ortalama 1 ila 1,8 dereceyle sınırlı kalacaktır.
Prof. Dr. Ilıcak ve ekibi, okyanus dolaşım modelini kullanarak gerçekleştirdikleri simülasyon sayesinde 2100 yılına kadar Karadeniz’deki deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki artışları incelemiştir.
Simülasyona göre, RCP senaryoları doğrultusunda Karadeniz’in yıllık ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı en kötü senaryoda ortalama 3,5-4 derece artarak 15,5 dereceden 19’un üstüne çıkacaktır. Orta düzey senaryo altında ise sıcaklık artışı yaklaşık 2 derecelik bir artışla 15,5 dereceden 17,8 derecelere yükselecektir. En iyimser senaryoda ise sıcaklıktaki artış ortalama 1 derece olup 15,5’ten 16,5’e çıkacaktır.
Araştırmada, denizdeki tuzluluğun en kötü senaryoda kilogramda 3 gram, orta senaryoda 2 gram, en iyi senaryoda ise 1,5 gram artacağı tespit edilmiştir.
“Türkiye’nin kuzeyindeki fırtınaların enerjisi artacak”
Ilıcak, Türkiye’nin çevresindeki denizlerin sıcaklık ve tuzluluk değişimlerinin deniz seviyesi yükselmesine ve fırtına kabarmalarına yönelik etkilerini incelemek için yüksek çözünürlüklü modellere ihtiyaç duyulduğunu vurgulamıştır.
Küresel okyanus modellerinin düşük çözünürlüklü olmasının bölgesel çalışmalara yetersizlik kattığını belirten Ilıcak, Karadeniz ve Akdeniz için yüksek çözünürlüklü modüllere ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Bu amaçla atmosfer modellemesinde yaygın bir yöntem kullanarak daha küçük ölçekli iklim simülasyonları oluşturduklarını aktardı.
Ilıcak, ilginç bulgular elde ettiklerini dile getirerek, “En kötü RCP8.5 senaryosunda Kuzey Karadeniz’de Türkiye’nin kuzeyindeki fırtınaların enerjisinin artacağını düşünüyoruz. Karadeniz’in sıcaklığındaki artışın en belirgin etkisi fırtına şiddetinin yükselmesi olacak. Eğer deniz yüzeyi sıcaklığı artarsa, bu durumdan kaynaklanacak buharlaşma enerjisiyle yağış miktarının artış gösterecektir. Dolayısıyla, Karadeniz’deki fırtınaların şiddeti ve deniz seviyesindeki yükselme çok daha fazla olabilecek.” dedi.
Suyun ısınmaya başladıkça genleştiğini hatırlatan Ilıcak, bu durumun deniz seviyesinin yükselmesine de sebep olacağını ve bu sonucun beklenmedik bir durum olmadığını belirtti.
“Toprağın tuzlanması durumu”
Isınmanın deniz tuzluluğunda artışa yol açacağını da vurgulayan Ilıcak, çalışmanın sonuçlarında tahmin edemedikleri bir faktörü ortaya koyduklarını ifade etti. “Kıyıya yakın tarım arazilerindeki deniz seviyesinin yükselmesi neticesinde tabanın tuzlanması durumu söz konusu olabilir.” dedi.
Ilıcak, özellikle mendereslerde ve ovalarda deniz seviyesi artışı nedeniyle arazilerin tuzlanmasının, bazı bölgelerin tarıma kapalı hale gelmesine neden olabileceğini belirtti.
Ilıcak, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Karadeniz’in, yaşayan bir denizden çok daha az canlı bir denize dönüşmesi ihtimali oldukça yüksek. Karadeniz kıyısında bulunan yollarında da sorunlar yaşanacak. Yapmış olduğumuz simülasyonlar, deniz ısı dalgalarının sayısının ve şiddetinin artacağını göstermektedir. Bu durum, sıcaklık ve tuzluluk artışıyla birleştiğinde balık ölümlerini artırabilir ya da toplam balık miktarında bir düşüşe yol açabilir.”
Karadeniz için geliştirdikleri yüksek çözünürlüklü okyanus modelini, gelecekteki simülasyonlarla ölçeklendireceklerini dile getiren Ilıcak, aynı yöntemin ilerleyen zamanda Akdeniz ve Ege bölgeleri için de kullanılacağını açıkladı.
Ilıcak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, küresel bir problemdir ve kabul edilmelidir. Emisyonların bir an önce azaltılması gerekmektedir. 2035 yılına kadar karbon emisyonlarının artmaya devam edeceği, sonrasında ise azalacağı görünmektedir. Emisyonların her sektörde azalmayı gerektirdiğini vurgulamakta fayda var. Eğer hedefler tutmazsa, Türkiye denizlerini olumsuz etkileyen bir durumla karşılaşacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluklar mevcutken, bu durum tamamen küresel bir yükümlülük olarak herkesin emisyonlarını azaltması gerektiğini unutmamalıyız. Sadece biz emisyonları azaltacak olursak Karadeniz’in durumu iyileşmeyecek. Maalesef durumun kötü tarafı bu.”