Kocaeli Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yunus Furuncu, kaya petrolünün özelliklerini ve Türkiye’nin enerji arzı için taşıdığı önemi AA Analiz için kaleme aldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın son günlerde yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin enerji gündeminde büyük bir hareketlilik yarattı. ABD merkezli bir şirketin Diyarbakır havzasında 6,1 milyar varillik kaya petrolü rezervi tahminine odaklanan haberler, hem enerji sektörü uzmanlarının hem de kamuoyunun dikkatini çekti. Kaya petrolü nedir, nasıl üretilir ve tahmin edilen bu rezerv Türkiye’nin enerji bağımsızlığına katkı sağlayabilir mi?
Kaya petrolü, geleneksel petrol rezervlerinden farklı olarak geçirimsiz şeyl (shale) kayaçların gözeneklerinde küçük öbekler halinde hapsolmuş bir tür petroldür. Klasik yöntemlerle çıkarılamazken, hidrolik çatlatma ve yatay sondaj teknikleri ile yüzeye çıkarılabilmektedir. Bu yüzden kaya petrolü çıkarımında kullanılan yöntemler, geleneksel petrol çıkarım yöntemlerinden belirgin bir şekilde ayrılmaktadır. Ancak, elde edilen petrolün özellikleri açısından bir farklılık yoktur. Son yıllarda bu yöntem, enerji piyasalarında büyük değişimlere yol açarak ABD’yi enerji ithalatçısı konumundan net enerji ihracatçısı haline getirmiştir.
Küresel çapta kaya petrolü üretimi, son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. Bu durum, enerji piyasalarında kayda değer değişikliklere yol açmıştır. Özellikle ABD, hidrolik çatlatma ve yatay sondaj teknolojilerindeki yeniliklerle kaya petrolü üretiminde lider konumuna ulaşmıştır. 2023 yılı itibarıyla ABD, günlük 8,3 milyon varil üretimle toplam üretiminin yüzde 64’ünü kaya petrolünden karşılamaktadır. Kaya petrolü, dünya petrol rezervlerine yaklaşık %10 oranında bir katkıda bulunmuş ve dünya petrol üretimine de %10 oranında artış sağlamıştır.
– REZERVİN ÖNEMİ
Türkiye’nin yıllık ortalama ham petrol ithalatı 220 milyon varil civarındadır. Diğer petrol türevleri ile bu rakam 350 milyon varile kadar yükselmektedir. Kaya petrolü rezervinin ekonomik olarak üretime dönüştürülmesi ise bazı zorlukları barındırmaktadır. Teknolojik, ekonomik ve çevresel engeller nedeniyle rezervin yalnızca %10’u üretilebilmektedir. Diyarbakır havzasındaki petrol rezervinin sadece %10’unun çıkarılması, Türkiye’nin 3 yıllık ham petrol ithalatını karşılayabilir. Bu üretimin devreye girmesi, yerlilik oranlarını artırarak Türkiye’nin enerji arz güvenliğini güçlendirebilir. Enerji ithalatının yüksek olduğu ülkemizde bu tür yerli kaynakların kullanımı, hem ekonomik hem de stratejik bir fayda sunmaktadır.
Büyük ölçekli enerji yatırımları, yerel istihdamı artıracak ve lojistik ile hizmet sektörlerinde canlanma yaratması beklentisi bulunmaktadır. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sosyal ve ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda enerji yatırımları, yalnızca enerji bağımsızlığına değil, bölgesel refaha da katkı sağlayabilir. Enerji, yalnızca ekonomik bir mesele değil; jeopolitik bir güç unsuru olarak da değerlendirilmektedir. Enerji bağımlılığı, dış politika esnekliğini etkileyebileceğinden, Türkiye’nin kaya petrolü rezervlerini değerlendirmesi, enerji diplomasisindeki elini güçlendirecektir.
– KAYA PETROLÜ UMUT VERİYOR AMA ÜRETİM SÜRECİ KRİTİK
Kaya petrolü üretimi sırasında kullanılan kimyasalların yer altı su kaynaklarına zarar verebilme riski, çevresel hassasiyet bakımından özellikle önem arz etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, üretim sürecinin çevresel zararlarına karşı sıkı denetim ve sağlam bir yasal altyapı oluşturarak bu etkileri minimize etmeye çalışmaktadır. Hidrolik çatlatma sürecinde kullanılan kimyasallar, yer altı ve yüzey sularının kirlenmesine neden olma potansiyeline sahiptir. Bu işlemler sırasında yüksek miktarda suya ihtiyaç duyulması, özellikle su kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde su stresi riskini artırabilmektedir. Birçok kuyu açılması ise doğal yaşam alanlarını tahrip ederek ekosistem üzerinde baskı oluşturabilir. Tüm bu faktörler, kaya petrolü üretiminin çevresel açıdan dikkatle ele alınması gerektiğini göstermektedir.
ABD, kaya petrolü üretiminin çevresel etkilerini azaltmak amacıyla hem federal hem de eyalet seviyesinde çeşitli yasal ve teknik önlemler uygulamaktadır. Yer altı su kaynaklarının korunmasına yönelik tedbirler alarak hidrolik çatlatmanın etkilerini en aza indirmeyi hedeflemektedir. Çıkarılan yasalar, firmaların çatlatma sıvısında kullanılan katkı maddelerini açıklama zorunluluğu getirerek şeffaflığı artırmaktadır. Örneğin, Wyoming eyaletinde çatlatma sıvısındaki kimyasalların bildirilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Teknik açıdan ise çelik borularla sızdırmaz kaplamalar kullanılmakta, çatlatma sıvılarının büyük çoğunluğu geri dönüştürülmekte ve kuyu açma süreçleri sıkı denetimler altında sürdürülmektedir. Bu önlemler, çevresel kaygıları ile birlikte enerji üretiminin güvenli ve sürdürülebilir bir biçimde devam ettirilmesini amaçlamaktadır.
Türkiye, son yıllarda enerji sektörü açısından tarihi bir dönüşüm sürecine girdiği gözlemlenmektedir. Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervlerinin belli bir düzeyde üretime kazandırılması ve Gabar Dağı’ndaki petrol sahalarının devreye alınarak günlük üretim kapasitesinin artırılması, ülkenin enerji arz güvenliğini pekiştiren önemli gelişmeler arasında bulunmaktadır. Bu bağlamda, Diyarbakır Havzası’nda tahmin edilen 6,1 milyar varillik kaya petrolü rezervi, üretilebilir bölümü dikkate alındığında, Türkiye’nin yerli enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
[Dr. Yunus Furuncu, Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.