Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2. İstanbul Dünya İslam Ekonomisi Zirvesi’nde önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
İstanbul’da 3 kıtanın kesişim noktasında düzenlenen 2. İstanbul Dünya İslam Ekonomisi Zirvesi’ni ev sahipliği yapmaktan duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum.
Çeşitli ülkelerden gelen yabancı misafirlerimizin bu kadim şehri tüm yönleriyle deneyimlemelerini arzuluyorum. Aynı zamanda kendi ülkelerindeki kardeşlerine selam taşımanızı diliyorum.
İslami finansın öncülerinden Şeyh Salih Abdullah Kamil’i rahmetle anarken, aynı zamanda Abdullah Salih Kamil kardeşimizi de tebrik ediyorum.
Dünya genelindeki Müslümanlar, toplam nüfusun yüzde 25’ini oluşturuyor. Ancak İslami finans hacmi yalnızca 2,5 trilyon dolar seviyelerinde kalıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin dünya ticaretindeki payı ise sadece yüzde 11 düzeyinde.
İslam alemi olarak ticaret, yatırım, finans ve iş birliği imkanlarımızı daha üst bir hedefe taşımamız gerektiğine inanıyorum. Zirvemizde gerçekleştirilen tartışmaların son derece yararlı olacağına ve 3 gün süresince değerli isimlerin katkı sağlayacağına inanıyorum.
İSTANBUL, İSLAMİ FİNANS DÜNYASI İÇİN YENİ FIRSATLAR SUNUYOR
İstanbul’un küresel bir finans merkezi haline gelmesi için attığımız adımlar, ülkemizin yanı sıra İslami finans dünyası için de yeni fırsatlar doğuruyor. İstanbul Finans Merkezi bünyesinde gerçekleştirdiğimiz iş birlikleri, hem küresel entegrasyon hem de İslami değerleri koruma gayretimizin somut bir göstergesi durumundadır.
Katılım finansının İstanbul merkezli gelişimini büyük bir öncelik olarak görüyoruz. Bu alandaki potansiyel, İstanbul’a önemli bir avantaj sağlıyor.
Alternatif ekonomik modellerin gerekliliği gün geçtikçe daha belirgin hale geliyor. İnsan odaklı, adaletli, merhametli ve sorumlu bir yaklaşıma olan talep artarken, cari küresel ekonomik sistemin tüketimi ve kâr maksimizasyonunu önceliklendiren yapısı insani değerleri geri plana itmekte ve eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Uzmanlar, mevcut sistemin bu haliyle sürdürülebilir olmadığını dile getiriyorlar.
RANTİYENİN SESİ OLAN MUHALEFET DE BU SORUNUN KARŞISINDA DURDU
Siyasi hayatım boyunca, milletin destekleriyle geldiğim her görevi faiz odaklı ekonomik sistemle mücadele ederek sürdürdüm. Gelir adaletsizliğine yol açan ve milyonları kölesi haline getiren bu çarpık düzene her zaman karşı çıktım. Faiz odaklı bir ekonomik yapının meşruiyetini kabul edemeyeceğimizi sık sık ifade ettim.
Rantiyenin sesi olan muhalefet, bu mücadelemizde de hep karşımıza çıktı. Doğru politikalar üzerinde dahi, bu ülkenin yararına milli bir duruş sergileyemediler.
İnsanı faize mahkûm eden küresel düzene itiraz etmek, kınanacak bir tavır değil, aksine takdir edilecek bir davranıştır. Ben Tayyip Erdoğan olarak, faizsiz bir ekonomiye olan özlemimi bundan sonraki süreçte de cesur bir şekilde dile getirmeye devam edeceğim.
“1 MİLYAR DOLARLIK SUKUK İHRACI ÖNEMLİ, ANCAK CİDDİ BİR MESAFE VAR”
Dünya 5’ten büyüktür ifademizde olduğu gibi, faize dayalı sistemin değişmesi yönündeki mücadelemizi sürdüreceğiz. Alternatif çözümlerin toplumda yaygınlaşması için gereken çabayı göstereceğiz.
Dünyadaki artan eşitsizlikler, finansal krizler, güven bunalımları ve ciddi ekonomik riskler, bizleri yeni modeller geliştirmeye teşvik ediyor. İslami ekonomi, risk paylaşımını, adaleti ve toplumsal dayanışmayı merkeze alan bir yapıya sahiptir.
Tüm teşviklere rağmen, katılım bankacılığının ülkemizde sadece yüzde 8,1 oranında kalması bizler için tatmin edici değil. Türkiye Varlık Fonu tarafından gerçekleştirilen 1 milyar dolarlık sukuk ihracı değerli olsa da, önümüzde hala aşılması gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Halkbank’ın katılım finans sektöründe hizmet vermeye başlayacak olmasını memnuniyetle karşılıyor ve bu stratejik kararlarından ötürü kendilerini tebrik ediyorum.
İslami ekonominin faizsiz ekonominin ötesine geçen boyutları, ilkeleri ve düzenlemeleri önem arz etmekte. Londra’nın yanı sıra İstanbul’un da ev sahipliği yaptığı Al Baraka zirvelerinin bu alanda önemli bir rol oynamasını bekliyoruz. Al Baraka gibi platformlar, İslam âleminin farklı coğrafyalarındaki kuruluşları bir araya getirerek ortak stratejilerin oluşmasına katkı sunuyor.
Bu stratejilerin yalnızca bugünün değil, yarının ihtiyaçlarını da dikkate alarak temellerini atacağına inanıyorum. Zirvenin gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere, Al Baraka Forum başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye Varlık Fonu, İstanbul Finans Merkezi, Halkbank, İslam İşbirliği Gençlik Forumu ve İbn Haldun Üniversitesi’ne teşekkürlerimi sunuyorum.
Küresel ekonomide ticaret savaşlarının tırmandığı ve jeopolitik risklerin yüksek seyrini koruduğu zorlu bir dönemden geçiyoruz. Yüksek küresel borçluluk, yaşlanan nüfus ve iklim değişikliği gibi sorunlar, küresel büyüme üzerinde baskılar oluşturuyor. Artan belirsizlikler bazı sektörlerde ciddi sıkıntılara yol açtı. Örneğin Avrupa Birliği, son iki yılda yalnızca yüzde 0,8 büyüyebildi.
Biz Türkiye olarak, ekonomik maliyeti 105 milyar doları bulan deprem felaketinin izlerini silmeye çalışıyoruz. Bu amaçla, son iki yılda kullandığımız kaynağın toplamı 75 milyar dolara ulaştı. Değişik bölgelerde 201 bin konutun anahtarını teslim ettik ve yıl sonuna kadar 252 bin konutun anahtarlarını depremzedelere vermeyi hedefliyoruz.