1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Türkiye’nin Afrika’daki Yeni Dönem İlişkileri

Türkiye’nin Afrika’daki Yeni Dönem İlişkileri

featured

Büyükelçi Ömer Faruk Doğan, ABD ve Çin’in Afrika üzerindeki azalan stratejileri ile Türkiye’nin alternatif ilişki modelini AA Analiz için ele aldı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminin başlamasıyla birlikte uluslararası alanda yeni bir dönem başladı. Trump, 2 Nisan’dan itibaren, kampanya vaatleri doğrultusunda ABD’nin dış borçları ve ticaret açığını kapatmaya yönelik adımlarını duyurmaya başladı. Bu yeni süreç, özellikle elektrikli otomobillerde Çin ile başlatılan adımlarla farklı bir boyut kazandı. İlk olarak Kanada, Meksika ve Çin ürünlerine ek gümrük vergileri getirildi. Ardından, ABD’nin yurtdışındaki askeri varlığı ile ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) aracılığıyla yapılan yardımlar da kısıtlandı.

– EK GÜMRÜK VERGİLERİ VE USAID YARDIMLARININ AFRİKA’YA ETKİSİ

ABD, bir yandan Çin ve Rusya’nın etkisini azaltmayı hedeflerken, diğer taraftan kendi hammadde ihtiyaçlarını kontrol etme arzusuyla Biden döneminde gerçekleştirdiği yardımları kısıtladı. Bu durum, özellikle Afrika kıtasında büyük olumsuz etkilere yol açtı. Yardımlar doğrudan üretim ve istihdama katkı sağlamasa da rekabette denge unsuru olarak önemli bir rol oynamaktaydı ve ABD’nin Çin’in Afrika’daki varlığını dengelemek için geliştirdiği bir strateji olarak değerlendiriliyordu.

2020 yılı itibarıyla devam eden bölgeler arası krizler ve ekonomik daralma, Afrika’nın yardım beklentilerini önemli ölçüde olumsuz etkiledi. Birçok Afrika ülkesi, USAID yardımlarının kesilmesinin yanı sıra Trump’ın 185 ülkeye yönelik ek gümrük vergilerinden de olumsuz etkilendi. Uygulamanın şimdilik 9 Temmuz 2025’e kadar ertelendiği belirtilse de, vergilerin tamamen kaldırılmasına dair herhangi bir veri mevcut değil.

– ÇİN’İN AFRİKA POLİTİKASI

ABD’nin Afrika’dan kısmen çekilmesi, Çin için yeni fırsatlar yarattı. Kıtanın zengin hammadde, değerli madenler, gıda ve enerji potansiyelinin farkına varan Çin, Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerinde daha aktif bir rol üstlenmeye başladı.

Çin, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmek amacıyla, gerçekleştirilen ortak etkinliklerde farklı açılımlar sergiliyor. 2020 öncesi yıllık olarak Afrika’ya 20 milyar dolar kredi taahhüdü veren Çin, 2019’da bu rakamı 60 milyar dolara çıkararak 2021’de ise 40 milyar dolar olarak belirtmiştir. Eylül 2024’te ise, Afrika’nın kalkınması için üç yıl boyunca 50 milyar dolarlık bir bütçeyle destek vereceğini ifade etmiştir. Ancak bu taahhütlerin çoğu henüz uygulanma aşamasına geçememiştir.

Geçmişin acı hatıralarını unutmayan Afrika, sunulan imkanlara ve şartlara dayalı kredilere karşı ihtiyatla yaklaşıyor. Afrika ülkeleri, 2024 Eylül’ünde gerçekleştirilen Çin-Afrika Ortak Yatırım ve İşbirliği Zirvesi’nde, Çin’in Etiyopya ve Uganda gibi 33 az gelişmiş ülkeye tam gümrük vergisi muafiyeti sağladığını duyurmuş olsa da, bu alanda henüz kayda değer bir ilerleme sağlanmamıştır.

ABD’nin kıtadan çekilme perspektifi, Çin’in Afrika üzerindeki etkisini artırmasını beraberinde getirdi. Pekin, 12 Haziran’da yeni bir yaklaşımla, 53 Afrika ülkesine (Tayvan ile diplomatik ilişki kuran Eswatini hariç) ithalatta uygulanmakta olan tüm gümrük vergilerini kaldıracağını açıkladı. “Kaliteli Afrika ürünleri pazarına hoş geldiniz” ifadesiyle Afrika’daki boşlukları değerlendirmenin yanı sıra, Çinin Küresel Güney üzerindeki hakimiyet arzusunu da pekiştirmiştir.

Ancak, Afrika’da yalnızca Güney Afrika, Fas veya Kenya gibi birkaç ülkede üretilen az sayıda ürün, Çin pazarında rekabet şansı bulurken, başka ürünler için durum farklıdır. Çoğu Afrika ürünü, bazı gıda maddeleri dışındaki kategorilerde Çin pazarında rekabet edememektedir. Dolayısıyla, bu yeni yaklaşımın sembolik bir siyasi söylem olarak kalma ihtimali bulunmaktadır. Ancak, yabancı sermaye yatırımlarının bu değişimden faydalanabileceği değerlendirilebilir ve bu durum Afrika’yı yatırım açısından bir nebze cazip hale getirebilir.

Çin-Afrika ilişkileri son yirmi yılda önemli bir gelişim gösterse de bu ilişkiler genellikle tek taraflı ve Çin’in lehine olmuştur. Örnek vermek gerekirse, 2024’teki dış ticaret verileri, Çin’in Afrika’dan ithal ettiği malın toplamda 300 milyar dolara ulaşacağı taahhüt edilmesine rağmen, aslında mineraller, petrol ve gaz gibi kalemler için bu tutarın sadece 117 milyar dolara kadar çıkması beklenmektedir. Ayrıca, Çin’in kıtadaki yatırımlarının yalnızca yüzde 5’lik kısmının üretime yönelik olduğu da belirtilmelidir.

– ÇİN’İN YAKLAŞIMI NEDEN YETERLİ DEĞİL?

Çin’in Afrika’daki varlığı, bu ülkeler üzerinde beklenen etkiyi yaratamadı. Başlangıçta insani yardımlar ve ihtiyaçların karşılanması bahanesiyle sunulan destek, uzun vadede sorunların çözümüne yönelik yeterli bir çare olamadı. Çeşitli kültürel farklılıklar ve anlayış değişiklikleri, maden ve metal kaynaklarına hakim olma yönündeki beklentiler, sağlıklı ilişki ve işbirliği ikliminin oluşmasını engelledi. Bu duruma bağlı olarak birçok Afrika ülkesinden Çin’e karşı ciddi tepkiler ve direnişler ortaya çıktı.

– TÜRKİYE’NİN AFRİKA’DAKİ VARLIĞI

Önceki süreçte, Türkiye, Kovid-19 öncesi dönemde, dünya genelinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranla en yüksek insani yardımları yapan ülkelerden biri halinde öne çıktı. Bu yardımların önemli bir kısmı da Afrika kıtasına yönelik gerçekleştirilmiştir. Tamamen insani bir anlayışla, karşılık beklemeden oluşturulan bu ilişki biçimi, Afrika ülkelerinde Türkiye’nin ve Anadolu insanının farklı bir konuma yerleşmesini sağladı. Afrika ülkeleri, kendileri ile eşit seviyede ilişkiler kuran, onları göz hizasında dikkate alan bir yaklaşım ile tanıştı. Bu süreçte, TİKA karşılıksız kalkınma projeleri uygular iken, Türk Hava Yolları (THY) geniş ağı ile Afrika’yı dünyaya açtı, Maarif Vakfı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YEE) Türk kültürü ve dilini Afrika’ya taşıdı.

Türkiye’nin sunduğu bu farklı ilişki biçimi, kıta ülkelerinin, bazı tek taraflı çabaların arka planını sorgulamalarına olanak tanıdı. Batılı ülkelerin Türkiye’ye yönelik geçmişteki olumsuz tepkilerinin büyük oranda bu ilişkilerle bağlantılı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Türkiye’nin geliştirdiği bu ilişki biçimi, pek çok ülkenin Afrika’ya yönelik algoritmasını etkilemiş ve değiştirmiştir. Türkiye’nin insan merkezli, eşitlikçi tutumu ve “kazan-kazan” ilkesine dayanan yaklaşımı, yeni fırsatların doğmasına sebep olmuştur. Bu noktada, kıtada etkin olmak isteyen diğer ülkeler de Türkiye’yi örnek alır hale gelmiştir.

Bu çerçevede, Çin de, Türkiye’nin yaklaşımlarına paralel yeni söylemler geliştirme çabası içine girmiştir. Çin’in “5 Hayır” politikası bu duruma örnek teşkil etmektedir. Bu politika ile Afrika’nın bağımsızlık ve kimlik değerlerini desteklemek amacıyla bir söylem geliştirdi. Bu bağlamda, Çin, Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarına, iç işlerine, ilişkilerine ve kimlik değerlerine saygı göstereceğini taahhüt etmiştir. Bu söylem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika’da geniş bir destek bulan ve sıkça dile getirilen “Dünya 5’ten büyüktür” anlayışına göndermede bulunmaktadır. Kısacası, Türkiye’nin kıtadaki varlığı, siyasal ve ekonomik anlamda Afrika lehine yeni bir ilişki modeli oluşturulmasına katkıda bulunmuştur.

Türkiye’nin Afrika’daki Yeni Dönem İlişkileri
Yorum Yap
Bizi Takip Edin
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.