1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Libya-Türkiye Enerji Anlaşması: Yeni Dönem

Libya-Türkiye Enerji Anlaşması: Yeni Dönem

featured

ORSAM Kuzey ve Doğu Afrika Çalışmaları Koordinatörü Dr. Kaan Devecioğlu, Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC) ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) arasında gerçekleştirilen anlaşmanın her iki ülke açısından önemini AA Analiz için kaleme aldı.

NOC ile TPAO arasında imzalanan ve dört deniz sahasında jeolojik araştırmaları kapsayan işbirliği anlaşması, Libya’nın savaş sonrası ekonomik toparlanması ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Afrika enerji vizyonunun kesişim noktasını temsil etmektedir. Bu anlaşma, sadece teknik bir keşif sürecinin ötesinde, enerji güvenliği, jeopolitik etki alanı ve ekonomik entegrasyon gibi çok boyutlu pek çok anlam taşımaktadır.

Libya gibi siyasi geçiş aşamasındaki bir ülkenin enerji kaynaklarını yeniden yapılandırma sürecinde yaptığı dış ortaklıklar, hem üretim kapasitesinin artırılması hem de uluslararası güvenin yeniden tesis edilmesi açısından kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin bu süreçte rol alması, geçmişte gerçekleştirdiği askeri, diplomatik ve ekonomik işbirliklerinin enerji sektöründeki yansımaları olarak da değerlendirilmelidir.

ANLAŞMANIN LİBYA VE TÜRKİYE’YE FAYDALARI

Libya, 2024 yılı itibarıyla günlük 2 milyon varillik üretim hedefi belirleyerek, bu hedefin yalnızca bir teknik kapasite artışı değil, aynı zamanda ulusal yeniden inşa vizyonunun ekonomik temeli olduğunu vurgulamaktadır. Günlük üretim seviyesi şu anda yaklaşık 1,2 milyon varil civarındayken, bu seviye savaş öncesi dönemle karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. Bu açığın kapatılması ve hedeflenen seviyeye ulaşılması, yalnızca mevcut sahaların rehabilitasyonu ile mümkün olmamakta; yeni rezervlerin keşfi, özellikle deniz alanlarında yürütülecek jeolojik çalışmalarla doğrudan ilişkili bulunmaktadır. Libya kıyılarında henüz tam olarak değerlendirilememiş hidrokarbon potansiyeli, bu ülkenin enerji stratejisinde sürdürülebilirlik unsuru olarak ön plana çıkmaktadır. TPAO ile yapılan anlaşma, bu ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte bir teknik ortaklık modelidir.

Türkiye açısından ele alındığında, bu anlaşmanın çeşitli düzlemlerde yansımaları mevcuttur. Öncelikle Türkiye’nin enerji arz güvenliği stratejisinde kaynak çeşitliliği sağlamak ve ithalat bağımlılığını azaltmak temel hedeflerden biridir. Bu doğrultuda, TPAO’nun Karadeniz’deki doğal gaz keşifleri, Somali’deki arama faaliyetleri ile genişletilen dışa açılım süreci ile ilişkilidir. Libya ile imzalanan anlaşma, bu genişlemeyi coğrafi ve jeopolitik olarak tamamlayan önemli bir adımdır. Türkiye’nin 2019 yılında Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Mutabakatı çerçevesinde Doğu Akdeniz’deki konumunu pekiştirme hedefi, sahada gerçekleştirilecek enerji faaliyetleri ile somut bir zemin kazanmıştır. Bu bağlamda, TPAO’nun Libya sularındaki sismik araştırma ve olası sondaj çalışmaları, hem ekonomik hem de stratejik derinlik kazandırıcı bir hamle olarak önem taşımaktadır.

TPAO-NOC işbirliği, yalnızca ikili ilişkiler açısından değil, Türkiye’nin Afrika enerji vizyonu çerçevesinde de manidar bir yer tutmaktadır. Afrika’daki artan enerji talebi, kıtanın doğal gaz ve petrol kaynaklarına olan küresel ilginin yeniden şekillenmesine yol açmaktadır. Türkiye’nin bu alandaki konumunu güçlendirmeye yönelik teknik işbirlikleri, enerji güvenliği ve dış politika açısından stratejik katkılar sunmaktadır. Libya ile oluşturulan enerji temelli ortaklık, Türkiye’nin bölgedeki çok yönlü angajman stratejisinin enerji ayağını pekiştirmekte ve Akdeniz’deki jeopolitik denkleme ekonomik derinlik kazandırmaktadır.

ANLAŞMANIN LİBYA İÇİN STRATEJİK ÖNEMİ VE ZORLUKLARI

Offshore enerji üretimi, karasal üretime göre daha maliyetli ve teknik açıdan daha karmaşıktır. Libya özelinde, uzun süren iç çatışmalar ve altyapı eksiklikleri göz önünde bulundurulduğunda, bu alandaki faaliyetlerin sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesi için yüksek maliyetli yatırımlar gerekmektedir. Derin deniz sondajlarının yaklaşık 60 ila 120 milyon dolarlık bir maliyeti olduğu, üretime geçilmesi durumunda platform kurulumu, taşıma hatları ve işleme tesisleri dahil toplam yatırım maliyetinin 3 ila 5 milyar doları bulabileceği tahmin edilmektedir. Bu ölçekte bir finansmanın Libya tarafından tek başına karşılanması mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla, TPAO gibi teknik kapasitesi yeterli, kamu destekli ve uzun vadeli planlama kabiliyeti olan bir aktörle ortaklık kurmak, Libya için kritik bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca, bu tür ortaklıklar yabancı yatırımcılar için olumlu bir sinyal anlamına gelmekte, sahaların uluslararası piyasalara entegrasyonunu kolaylaştırmaktadır.

Anlaşmanın, Libya’nın 2 milyon varillik üretim hedefine doğrudan katkı sağlamayacağı açıktır; çünkü anlaşma halihazırda keşif sürecindedir. Ancak, bu aşama üretim artışı zincirinin en önemli halkalarından birini oluşturmaktadır. Gerçekleştirilecek jeolojik araştırmalar, yeni rezervlerin varlığını tescil etmekle kalmayıp aynı zamanda bu sahaların ekonomik olarak değerlendirilebilirliğini açığa çıkaracaktır. Bu durum, NOC için teknik kapasite artışı anlamına geldiği kadar, Libya’nın petrol ve gaz piyasalarında yeniden güvenilir bir üretici ülke imajını kazanmasına katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla, bu tür teknik işbirlikleri, Libya’nın enerji üretimini artırma hedefine büyük katkılar sunacak yapısal yatırımlar olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye’nin bu konudaki rolü önem taşırken, Libya enerji sektörünün temel yapısal sorunlarının dikkate alınmaması halinde işbirliklerinin uzun vadeli başarısında zorluklar yaşanabilir. Siyasi kamplaşmalar, bu zorluklardan biri olarak öne çıkmaktadır. Batı Libya’daki Trablus merkezli Ulusal Birlik Hükümeti ile doğudaki Bingazi merkezli Temsilciler Meclisi arasındaki enerji gelirlerinin paylaşımı ve kontrol konusundaki gerilimler, saha çalışmalarının sürdürülebilirliğini tehdit etse de Türkiye’nin “Tek Libya” politikası çerçevesinde tüm taraflarla geliştirdiği ilişkilerin bu zorlukların aşılmasında önemli bir rol oynadığı söylenebilir.

Ek olarak, enerji altyapısındaki yetersizlikler, eskiyen rafineriler, düzensiz elektrik altyapısı ve güvenlik riskleri, Libya’nın dış yatırım çekme kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Milis grupların enerji tesislerine müdahale etmesi veya üretim alanlarını siyasi baskı aracı olarak kullanması, dış yatırımcıların Libya’daki projelere mesafeli yaklaşmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin teknik desteğinin yanı sıra, Libya’nın kurumsal kapasitesini güçlendirme, güvenlik sektörü reformu ve enerji altyapısının modernizasyonuna daha fazla katkıda bulunması gerekmektedir.

TPAO ile NOC arasında imzalanan işbirliği anlaşması, Libya’nın ekonomik ve teknik kapasitesinin yeniden inşa edilmesine yönelik önemli bir araç niteliğindedir. Bu anlaşma, yalnızca sismik araştırmalar ve sondaj verileri üretmekle kalmayacak; aynı zamanda Libya’nın enerji kaynaklarının yeniden haritalandırılmasına, uluslararası yatırım ortamının iyileşmesine ve Türkiye’nin enerji diplomasisi yoluyla bölgesel etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacaktır. Ancak bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için, yalnızca teknik değil; siyasi, hukuki ve kurumsal boyutlarda da bütüncül bir yaklaşım gerekmektedir. Aksi takdirde, denizden elde edilmesi planlanan stratejik kazançlar, kıyıdaki yapısal zafiyetler gibi zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple, Türkiye-Libya enerji işbirliğinin uzun vadeli ve çok boyutlu bir stratejik vizyonla sürdürülmesi, her iki ülkenin ortak çıkarlarına hizmet edecektir.

Libya-Türkiye Enerji Anlaşması: Yeni Dönem
Yorum Yap
Bizi Takip Edin