Yayman, Türkiye Basın Federasyonu’nda düzenlenen Anadolu Sohbetleri etkinliğine katılarak gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı.
Terörsüz Türkiye sürecine dair gelen bir soruya yayman, “Terörsüz Türkiye, Türkiye Yüzyılı’nın en önemli konularından birisidir. Sayın Devlet Bahçeli’nin Meclis’teki sembolik selamlaşmasıyla başlayan ve Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kararlılıkla devam eden bu süreç, toplumun her kesimi tarafından desteklenmektedir. Süreç, alışveriş esaslı değil, milli birlik ve bölgesel güç anlayışıyla ilerlemektedir. Siyasi irade oldukça belirgindir. Sürecin doğruluğu, hem devletin tevazuuyla hem de toplumun olan talep ile örtüşmektedir. Tam anlamıyla bir sonuç elde edeceğimize inanıyorum.” şeklinde ifade etti.
Terörle mücadelenin Türkiye’ye ekonomik maliyeti üzerinde duran Yayman, bu süreçte yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir harcama yapıldığını hatırlattı.
Yapay zeka destekli simülasyonlarla elde edilen verilere değinen Yayman, “Bu devasa maliyet, başka alanlara yönlendirilseydi kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolara kadar çıkabilirdi. Türkiye, 95 Akkuyu Nükleer Santrali, 5 bin okul, 125 bin kilometre hızlı tren hatları ve 5 bin hastane inşa edebilirdi. Terör, yalnızca güvenlik alanında değil, kalkınma ve refah açısından da ciddi bir engel teşkil etmektedir.” dedi.
Yayman, PKK’nın silah bırakmasının ardından Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin barış ve istikrara kavuşacağını belirtti. Bu bölgelerin Türkiye’nin turizm ve yatırımlarında yeni bir atılım sağlayacağını vurguladı.
Yayman, “Mardin bugün bile büyük bir turizm potansiyeli barındırıyor. Güven ortamı tesis edildiğinde bu potansiyel, Batman’dan Hakkari’ye, Van’dan Şırnak’a kadar yayılarak daha da büyüyecektir.” şeklinde konuştu.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olan Yayman, mevcut 1982 Anayasası’nın ülkenin demokratikleşme çabasını yeterince temsil etmediğini dile getirdi.
Bu anayasanın darbe döneminde kaleme alındığını belirten Yayman, “Geçmişten günümüze liderlerin bu meseleye dair söyledikleri herkesin malumu. Darbe dönemlerini yansıtan, bireyi dışlayan bir metinle karşı karşıyayız. Artık bireyi merkeze alan, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, sivil ve modern bir anayasaya ihtiyaç var. Bu yalnızca siyasi bir gereklilik değil, tarihsel bir zorunluluktur.” ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa fikrinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasete girmeden önce dahi savunulduğunu hatırlatan Yayman, “Bu mesele sadece bugünkü gündemle ilgili değil. Türkiye, küresel arenada bir güç olacaksa, yeni yüzyılın ruhuna uygun, özgürlükçü ve kapsayıcı bir anayasa ile bunu sürdürebilir.” diye belirtti.
Yeni anayasanın yalnızca bir belge değil, milletin kendisiyle yapacağı önemli bir sözleşme olduğunu ifade etti.
AYŞE BARIM’IN TUTUKLULUĞU
Gezi Parkı olayları kapsamında yargılanan Ayşe Barım’ın tutukluluk halinin sürdürülmesine yönelik yorumda bulunan Yayman, yargı süreçlerinin siyasi bir çerçeve içine çekilmesinin yanlış olduğunu vurguladı.
Yayman, “Türkiye bir demokratik hukuk devletidir. Eleştirsek de kabul etsek de karar yargıya aittir. Bu dava keyfi bir süreç değil, tanıklar ve deliller ışığında yürütülüyor. Biz, kültür ve sanatı asla siyasi mücadelenin bir parçası olarak değerlendirmedik.” dedi.
Sanatçılara yönelik eleştiriler hakkında da Yayman, “Kültür ve sanat, bizim için ayrışmanın değil, birleşmenin gücüdür. Bu alanda kimse ifade özgürlüğünden dolayı yargılanmıyor.” şeklinde konuştu.
“DİJİTAL MEDYA, MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR”
Yayman, dijitalleşmenin medya üzerindeki etkisinin hızlandığını, ancak bu durumun beraberinde ciddi tehditler de getirdiğini ifade etti. Dijital platformlarda yayılan dezenformasyonun kontrol altına alınması gerektiğini belirten Yayman, “Artık manipülatif içerikler de füzeler gibi eş zamanlı bir şekilde kıvılcım yaratıyor. Gerçek gazeteciliği korumazsak, troll hesaplar ve asparagas içerikler kamuoyunu etkileyebilir. Bu mesele sadece medya değil, açık bir milli güvenlik meselesidir.” dedi.
Yayman, dijital medya düzenlemeleri ile ilgili çalışmaların Meclis’te devam ettiğini ve tüm paydaşların görüşlerinin alındığını bildirdi.
CHP’Lİ BELEDİYELERE YÖNELİK SORUŞTURMALAR
CHP’li belediyeler hakkında yürütülen soruşturmalarla ilgili gelen bir soruya Yayman, sürecin yargı otoriteleri tarafından takip edildiğini aktardı.
Yayman, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Şikayette bulunan CHP’li, tanık olan CHP’li, cevabı veren CHP’li. Bu tablo varken, AK Parti’nin hedef gösterildiği algısının oluşturulması doğru değil. Cumhuriyet’i kurmakla övünen bir partinin liderinin bu şekilde sorumsuz bir dil kullanması kabul edilemez. Sayın Özgür Özel’in ‘Ben sokağa çağırırım, Mısır’da nasıl olduysa burada da olur’ şeklindeki ifadesi, siyasi nezaketin yanı sıra akıl ve demokrasi kültürüne açıkça bir darbedir. Bu sözlerin sonunun nereye varacağı bellidir. Sokak hareketleriyle siyaseti şekillendirme arzusudur. Bugün yaşanan tartışmaların altında CHP içindeki iktidar mücadelesi, adaylık hesapları ve siyasi hırslar yatmaktadır. Parti içi iktidar kavgaları, devletin kurumlarını ve kamuoyunu alevlendiren bir kriz halini almıştır. Pandoranın kutusu açılmıştır ve süreç, içeriden gelen suçlamalar, tanıklıklar ve çelişkilerle şekillenmektedir.
Bu konu, siyasi bir mesele değil, hukukun meselesidir. Günümüzde meydana gelen her şey bağımsız yargının önündedir. Türkiye, bir hukuk devletidir ve burada ‘ak saç mı kara saç mı’ olduğu gün geldiğinde netleşecektir. Sokakta bu tür söylemler değil, halkın gerçek derdi konuşulmaktadır. İnsanlar geçim sıkıntısını, yerel yönetimlerdeki usulsüzlükleri ve hizmet eksikliklerini tartışıyor. CHP’li belediyelerle ilgili şaibe iddiaları halkın gündemindedir; gerçek sorun budur. Sokağın gündemi açıktır.”
Ayrıca, halkın ana gündeminin ekonomi olduğunu belirten Yayman, “Sokakta üç konu konuşuluyor; ekonomi, ekonomi ve yine ekonomi. Sayın Cumhurbaşkanımız her MYK ve MKYK toplantısında bu konuyla ilgili açık talimatlar veriyor. Bizim gündemimiz, milletin gündemidir.” şeklinde ifade etti.