Katı atıklar, hayvansal atıklar ve tarımsal kaynaklardan elde edilen biyogaz, çeşitli tesislerde yakılarak elektrik ve ısı enerjisine dönüştürülmektedir.
Atık Yönetimi ve Atıktan Enerji Üreticileri Derneği (TAYED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Öner, biyogazın saflaştırılması sonucunda elde edilen biyometan gazının, doğal gaz için oldukça uyumlu bir alternatif olduğunu vurguladı. Öner, “Bu tür kaynakların kullanıma alınması enerji güvenliğini artırabilir, döviz çıkışını azaltabilir ve kriz dönemlerinde sistem üzerinde rahatlatıcı bir etki yaratabilir.” şeklinde ifade etti.
Öner, Türkiye genelinde toplam 269 biyogaz ve biyokütle tesisinin mevcut olduğunu belirterek, “2024’te evsel katı atıklardan yaklaşık 3,17 milyar kilovatsaat, aktif olan biyogaz ve biyokütle tesislerinden ise toplam 8,6 milyar kilovatsaat elektrik üretildi. Bu veriler, evsel atıklardan elde edilen enerjinin biyokütle kaynaklı toplam elektrik üretimi içinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.” dedi.
Ayrıca Öner, elde edilen bu enerji sayesinde yaklaşık 5 milyar ton karbon salımının engellendiğine değinerek, “Türkiye’de yılda ortalama 7 milyar metreküp biyometan gazı üretme potansiyeli bulunmaktadır. Bu miktar, ülkenin doğal gaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 8’ini karşılayabilir.” ifadesini kullandı.
Biyogaz ve biyometan üretiminin artırılmasının, Türkiye’nin cari açığını azaltarak doğal gaz ithalatını düşüreceğine ve tarım ile hayvancılık gibi sektörlerin enerji üreticisi konumuna gelmesine katkı sağlayacağını belirten Öner, ayrıca biyometan üretimi sayesinde yılda 120 ila 140 milyar liralık yerli bir kaynak oluşturulabileceğini ifade etti.
1 MİLYON 277 BİN HANENİN ELEKTRİK İHTİYACI KARŞILANIYOR
Türkiye’deki biyokütle tesislerinin, 1 milyon 277 bin hanenin enerji ihtiyacını karşılama kapasitesine sahip olduğuna dikkat çeken Öner, “Ancak tesislerin işletme maliyetleri son 5 yılda 6 kat arttı. Elektrik fiyatlarının düşmesi ve destek mekanizmalarının sona ermesi, sürdürülebilirlik krizine yol açtı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın biyometan ile ilgili yasal altyapıyı acilen geliştirmesi gerekiyor. Günümüzde hâlâ biyometan üretimi, iletimi, şebekeye enjeksiyonu ve sertifikasyonu konularında net bir düzenleme mevcut değil.” şeklinde konuştu.
Öner, bu adımların gecikmesi durumunda yatırımların erteleneceği, sanayinin Yeşil Mutabakat’a uyum konusunda zorlanacağı ve Türkiye’nin biyometan fırsatını kaçırabileceği konusunda uyardı.
Karbonsuzlaşma hedefleri doğrultusunda uyumlu bir sanayi ve enerji politikası için bakanlığın biyometan ve e-yakıtlar gibi yeni nesil yakıtlarla ilgili düzenlemeler hazırlaması gerektiğini belirten Öner, biyometan ve karbondioksitin senteziyle karbon nötr özellikli yeşil metanol üretimine de değindi.
Biyometan ve karbondioksitin bir araya getirilmesiyle üretilen yeşil metanol, özellikle denizcilik, sanayi ve petrokimya sektörleri açısından önemli fırsatlar sunduğunu aktaran Öner, “Eğer Türkiye limanlarını yeşil metanole uygun hale getirirse, ihracat üssü haline gelebilir. Ülkemiz, biyogazdan yılda 4-5 milyon ton yeşil metanol üretme kapasitesine sahip. Bu miktar, Türkiye’nin yıllık metanol ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, karbon emisyonunu sıfırlamak isteyen Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ihraç edilme potansiyeline sahiptir.” dedi.
GELECEĞİN TEMEL ENERJİ GİRDİLERİ ARASINDA YER ALIYOR
Öner, AB’nin karbon nötr yakıtları öncelikli hale getirirken yeşil dönüşümü hızla gerçekleştirdiğini belirterek, “Biyometan ve yeşil metanol gibi ürünler, geleceğin temel enerji girdileri arasında yer almaktadır. Türkiye, bu sürece zamanında uyum sağlayamazsa, AB ile ticaret yapan birçok sektör, özellikle çimento, gübre, demir-çelik ve kimya sanayi, sınırda karbon vergileri ile karşılaşabilir. Bu durum, ihracat geliri kaybına ve rekabet gücünün azalmasına yol açabilir.” ifadelerini kullandı.
Enerji ve iklim politikaları hızla değişirken, bu kaynakların Türkiye için stratejik öneme sahip olduğunu belirten Öner, “Yapılacak düzenlemeler ve yatırımlar, yalnızca enerji meselesi değil, aynı zamanda çevresel sorumluluk, sanayi rekabeti ve ekonomik bağımsızlık açısından da önemli faydalar sağlayabilir.” değerlendirmesinde bulundu.