Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Aralarında 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Ömer Özkök ve Star Gazetesi Yazarı Halime Kökce’nin bulunduğu gazetecilerle yapılan bu buluşmada önemli açıklamalar yapıldı.
GENEL DEĞERLENDİRME
Değerli basın mensupları, hepinizi içtenlikle selamlıyorum. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümünde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığımız ziyaretimizi başarıyla tamamladık. Lefkoşa’daki 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına katılarak, Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin sevinçlerini paylaştık. Gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı, uluslararası anlaşmalardan doğan haklarımız çerçevesinde “enosis” hayalini sona erdirmiştir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, 1963’ten bu yana süregelen kan ve gözyaşına son vererek adada barış ve huzuru sağlamıştır. Nitekim, son 50 yıldır adada herhangi bir kan dökülmemiştir. Türkiye’nin kararlı desteği ile bu huzur ortamının sürmesi kesinlikle sağlanacaktır. Kıbrıs Türkü, her zaman kendi vatanında özgür bir şekilde yaşama hakkına sahiptir.
Bu ziyaret vesilesiyle, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir araya geldik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne olan desteğimizi yine perçinledik. Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önermemizin arkasında durmaya devam edeceğiz ve adadaki iki ayrı halk ve iki ayrı devlet gerçeğini yineledik. Kıbrıs Türkleri’nin refahını artırmak için çalışmalarımızı sürdürmekte kararlıyız. İktisadi ve mali işbirliği anlaşmaları ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti her alanda desteklenmektedir. Mayıs ayında hizmete açılan Cumhuriyet Yerleşkesi’nde bazı tesislerin açılışlarını gerçekleştirdik. Temelini attığımız Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi, adadaki önemli sağlık yatırımlarından birini temsil edecektir. Öte yandan, Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu Köprülü Kavşağı’yla beraber projenin 21 kilometrelik kısmını tamamladık; bu, trafik yoğunluğunu azaltırken Lefke ve Güzelyurt’a olan bağlantıyı hızlandıracaktır. Ayrıca, bugün hizmete aldığımız Yeni Maraş Sağlık Merkezi bin metrekarelik kapalı alanı ile bölge halkının sağlık hizmetlerine erişimini artıracaktır. Ana vatan olarak, Kıbrıs Türkü’nün daha müreffeh bir geleceğe ulaşması için var gücümüzle yanlarında olmaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’mızı en içten dileklerimle kutluyorum. Şimdi sorularınızı alabilirim.
SORU- KKTC’de iki siyasi parti Rum yönetimini ziyaret etti. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıca, Rum Yönetimi Lideri’nin sizi Güney’e davet etmesi durumunda katılmayı düşünür müsünüz?
Böyle bir ziyaret düşünmüyorum. Onlar KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa, biz de Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak tanımıyoruz. Dolayısıyla, benim görüşümde böyle bir toplantının yeri yoktur. Bu girişimler, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal çabalardır. Kıbrıs Türkleri, bizim canımızdan bir parçadır. Aramızdaki bu gönül bağını kimse zedeleyemez. Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik varlığı barış için olmuştur ve buna “işgalci” denilemez. Kıbrıs Türk halkı, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü tartışmaz. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken yapılan hainlikler, elbette Kıbrıs Türk halkı tarafından sandıkta karşılık görecektir. Rum tarafı, bugüne kadar çözüm istemediğini defalarca gösterdi. Onlar, Kıbrıs Türkü’nü kendi vatanında yok saymak istiyorlar ve bazı gruplar buna açıkça destek veriyor. Kıbrıs’ta çözümün anahtarı iki devletli bir yaklaşımda yatmaktadır ve bu konudan taviz vermek söz konusu olamaz. Türkiye’nin Kıbrıs politikası nettir; Kıbrıs Türk halkının egemenliği ve güvenliği garanti altına alınmadıkça hiçbir sürece dahil olmayız.
SORU- Suriye’deki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin bu süreçteki rolü nedir?
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, burada sergilediği duruşla önemli bir figür olmuştur. Şu ana kadar herhangi bir taviz verilmedi. İsrail, bölgeyi kaosa sürükleme çabalarını sürdürmektedir; ancak Suriye bu duruşuyla süreci dikkatlice yürütmektedir. Suriye, 2500 askeriyle kontrolü sağlamış durumdadır. Son adımlarla birlikte, Güney’de belirli bir hakimiyet tesis edilmiştir. Suriye halkı, geçmişteki acılardan ders çıkararak bu kaos ortamına düşmeyi kesinlikle planlamıyor. Dürzilerle uzlaşı sağlamış durumdalar. Şara ile yaptığım görüşmede bu olumlu duruşunu değerlendirdik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, ABD’nin Özel Temsilcisi ile sürekli irtibat halindedir. MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de görüşmelerde bulunmaktadır. Son olarak, 2500 kişilik hafif silahlı gücün Süveyda’ya geçişine izin verildi. Son günlerde, Amman’da aşiret reisleri ve ABD temsilcileri ile toplantılar sürüyor. Süveyda’nın etrafı çevrilmiş durumda. Dürzilerin üç kolu arasında uyum söz konusu; ancak bir kolun İsrail ile iş birliği içerisinde olması nedeniyle zaman zaman çatışmalar yaşanmakta. Amman’daki müzakerelerde, nitelikli ateşkese dair tarafların büyük oranda mutabakat sağladığını söyleyebilirim. Suriye’de olumlu bir atmosfer oluştu. Tüm taraflar, çatışmanın neden olduğu bu istikrarsızlıktan kaçınmak için bir araya geliyor. Biz, durumu sürekli takip ediyor ve saha müdahalesi için her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.
SORU- “Terörsüz Türkiye” hedefiniz için atılan adımların devam edip etmeyeceği konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Terörsüz Türkiye” hedefimize ulaşmak için kararlılıkla ilerlemekteyiz. Sürecin sabote edilmemesi amacıyla gereken tüm önlemler alınmaktadır. Silah bırakma süreci başlamış olup, ilgili ekipler gerekli takibi yapmaktadır. Meclis zemininde görüşmelerin son aşamalara geldiğini göreceksiniz. Biz, terörsüz bir geleceği inşa etmeye azmetmiş durumdayız ve nasıl bir yol izleyeceğimizi net bir şekilde biliyoruz. Bölgedeki hadiseler, bu adımın doğruluğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Bütün destek mekanizmaları, söz konusu hedefe ulaşmak için aktif olarak devrede ve YPG’nin durumu her an değişebilir. Bu nedenle, Süriye Cumhurbaşkanı Şara’ya desteğimizi en üst düzeyde sürdüreceğiz. Suriye’nin parçalanmasını istemiyoruz; tam tersine, buranın yeniden toparlanmasını bekliyoruz. Bu, Suriye ile olan ilişkilerimizi de olumlu yönde etkileyecektir. Ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü geri dönüşlerinin başladığını görmekteyiz. Başlangıçta, “dönmeyecekler” şeklinde bir kaygı vardı; ancak artık bu dönmeler zorunlu hale geldi. Biz, bu geri dönüşlerin hızlanması için her türlü desteği vereceğiz.
SORU- Türkiye’nin savunma sanayisindeki gelişmeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
İktidara geldiğimizde, savunma sanayii alanında büyük bir mücadele verdik. Attığımız adımlar, olumlu sonuçlar doğurdu. Şu an ulaştığımız nokta önemli; ancak yeterli değil. Savunma sanayisindeki yatırımlara devam ediyoruz. “Tam bağımsız Türkiye” hedefimiz doğrultusunda, bu sektörde gereken atılımları yapmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz günlerde KAAN uçaklarını, AKINCI, ALTAY, HÜRJET, ATAK gibi projeleri tanıttık. İnsansız hava araçları ile Türkiye, bu alanda adından söz ettiren bir ülke haline gelmiştir. Zırhlı araçlar ve fırkateynler konusundaki talepler artmaktadır. Siparişlerimizi karşılamakta zorlanıyoruz. Ayrıca, multi-purpose amfibi hücum gemimiz TCG ANADOLU’nun ardından yeni bir projenin hazırlanması sürecindeyiz. İspanyollarla üst versiyonları için görüşmelerimiz sürüyor. Jet uçakları talebiyle ilgili İngiltere ve Almanya ile de iyi bir diyalog içerisindeyiz. İleride bu uçakları almayı ve güçlenmeyi planlıyoruz.
SORU- “Terörsüz Türkiye” süreci başarılı olursa Avrupa Birliği ile müzakerelerdeki belli engeller kalkacak mı?
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri için bir an önce adım atılması gerekmektedir. Gelişmelerin hemen gündeme gelmesi gerektiğini belirtmek isterim. AB’deki muhataplarımıza tam üyelik hedefimizi güçlü bir şekilde ifade ediyoruz. Türkiye’ye karşı konulan siyasi engellerin kaldırılması elzemdir. Adil ve eşit bir ilişkide ısrarcı olmalarını bekliyoruz. AB içindeki görüş ayrılıkları ve Türkiye’nin dinamik bir üye olarak gereksinimi göz önüne alındığında, Birliğin bu durumu dikkatle ele alması gerektiği aşikar. Biz, Türkiye olarak tam üyeliğe hazırız.
SORU- Gazze’deki durumu değerlendirebilir misiniz? Ateşkes yokken İsrail’in saldırıları artıyor.
Gazze halkı teslim olmadan mücadele ediyor; İsrail ise haksız bir saldırganlık sergilemekte. Gazze’yi gündemimizden düşürmedik, her zaman yanlarında olacağız. Amerika Birleşik Devletleri ile gelişmeleri sıkı takip ediyoruz. İsrail’in uluslararası toplum tarafından destekleniyor olması artık gizlenemez bir gerçek. Ateşkes üzerine müzakereler üç ana konu etrafında yürüyor. Öncelikle, İsrail askerlerinin geri çekileceği bölgeler konusu; ardından gıda yardımları ile ilgili konular ve son olarak rehinelerin serbest bırakılması şartıyla belirli bir süre için ateşkesin sağlanması. Müzakereler oldukça karmaşık geçiyor ve şu anda kalıcı bir taahhüt alınamazsa, ateşkes sadece bir tercih haline gelecektir. Şu an için andığımız müzakereler devam etmekte.
SORU- Zengezur Koridoru ile ilgili görüşlerinizi almak istiyorum. Bu koridorun ABD’ye kiralanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zengezur Koridoru, sadece Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler için de fayda sağlayacak. Bu hattın jeoekonomik boyutları oldukça önemlidir. Bu koridorun bir anlaşmazlık kaynağı değil, bölgesel iş birliğinin simgesi haline gelmesini umuyoruz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in bu konuya özel bir önem verdiğini biliyoruz ve birlikte bu meseleyi çözmeyi bekliyoruz.
SORU- “İç cephe”, “Terörsüz Türkiye”, “Kudüs ittifakı” hedefleri Türkiye’nin geleceğine nasıl yön verecek?
Biz, bölgemiz ve dünya için örnek teşkil edecek bir model oluşturmaya azmetmiş durumdayız. Tüm bu hedefler, iç politikada güçlü bir dirayet gösterebilmemiz için büyük önem taşımakta. İç cephe güçlü olursa, sosyal ve ekonomik kalkınmamız hızlanacaktır. Terör, ülkemize mali açıdan ciddi bedeller ödetmiştir; bu nedenle maddi kaynaklarımızı daha verimli alanlarda kullanmak istiyoruz. Tüm yatırımlarımızı işçiden çiftçiye, sanayiciden memura yönlendireceğiz ve terörün zemin bulmasına müsaade etmeyeceğiz. Altyapı projeleri ile durmaksızın ilerlemeye ve büyümeye devam edeceğiz.
SORU- LGS’deki başarılar üzerinden imam hatip liselerine yönelik eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
İmam hatip okulları, akademik başarılarıyla dikkat çekiyor ve bu durum bazı kesimlerin tepkisini çekiyor. Son günlerde yürütülen iftira kampanyaları, imam hatiplere yönelik bir düşmanlık söylemini ortaya koymaktadır. LGS’de sağlanan başarılar, çocuklarımızın alın teridir; bu başarıları yalanlarla karalamaya çalışmak, büyük bir terbiyesizliktir. Bu seviyedeki başarıların herhangi bir yolsuzlukla açıklanması kesinlikle mümkün değildir. Bu çocuklar, zihinlerinin hakkıyla bu başarıyı elde etmiştir. “Toksik siyasetin” etkisi, bu durumlarla daha da netleşiyor. Eğer muhalefet, daha 12 yaşındaki çocuklara karşı bir linç kampanyası yürütüyorsa, özür dileme sorumluluğu onlara düşmektedir. Türkiye’de sınav güvenliği oldukça elverişli bir düzeydedir ve bu da apaçık ortadadır.
SORU- Aile ve Nüfus 10 Yılı kapsamında neler planlıyorsunuz?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız bu konuda yoğun bir çalışmanın içindedir. Doğurganlık hızımızın 1,5’in altına düşmesi, memnun edici değildir. Burada bir toparlanma için işleyişimizi hızlandırmalıyız. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız’a bu konuda yoğunlaşma talimatı verdim. Nüfus konusu stratejik bir meseledir ve bu alanda atılacak adımlar artırılmalıdır. Doğru teşviklerle ailelerin doğurganlığını artırabileceğimize inanıyorum. “Aile Yılı” programımız sadece maddi destekle kalmayacak; ayrıca aile kurumunu güçlendiren sosyokültürel projeleri de içerecektir. Bu yıl, aile programları adına önemli adımlar atmayı sürdüreceğiz.