Son dönemde TBMM’nin gündeminde hızlanan hukuki süreçler, Adalet Bakanlığı’nın merkezde yer alacağını işaret ediyor. Türkiye’nin terörsüzleşme adımları ile birlikte yargı organlarının vereceği kararlar ve oluşturacağı düzenlemeler büyük önem taşıyor. Bu süreçte Anayasa’ya ilişkin tartışmaların da ivme kazanacağı öngörülüyor. İki ana başlık altında gelişen süreçler ise infaz düzenlemeleri ve siyasi partiler mevzuatı üzerine yoğunlaşacak. Star Gazetesi Yazarı Cüneyd Altıparmak, bu konuların yanı sıra sosyal medya, dezenformasyon, belediye soruşturmaları ve toplumda var olan cezasızlık algısı gibi konular hakkında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile gerçekleştirdiği görüşmeyi paylaştı…
– Sayın Bakanım, hukuki konular hakkında hızlı ve etkili bir şekilde bilgi sağlama eğilimindesiniz. Medyanın sorularını yanıtlamaktan çekinmemenizin nedenleri neler?
“BİLGİ SAKLANDIĞINDA DEĞİL, AÇIKLANDIĞINDA GÜVEN TESİS EDİLİR”
Bakan Yılmaz Tunç: Bu yaklaşımın en önemli nedeni, iletişim çağının gereklilikleridir. Bilgi kirliliği ve belirsizliğin yaygın olduğu bu dönemde, adaletin sağlanması kadar, kamuoyunun doğru ve zamanında bilgiye ulaşması da kritik öneme sahiptir. Verdiğimiz bilgiler ile hukuki konuların toplumda doğru anlaşılmasını hedefliyoruz.
Günümüzde bilgi kirliliği hızla yayılarak yargı süreçlerine yönelik yanlış bilgilendirmelere neden oluyor. Bu süreci yalnızca bir iletişim aracı olarak değil, kamuoyunu doğru bilgilendirme sorumluluğu olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla medyanın soruları ciddiye alınmalıdır; çünkü bilgi gizlendiğinde değil, açıklandığında güven sağlanır. Biz de bunu şeffaf ve doğrudan kamuoyuyla paylaşarak uyguluyoruz.
– Sayın Bakanım, “kulis bilgisi” kavramının bazı durumlarda yanlış bilgiler içerdiğini görüyoruz. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
“KULİS BİLGİSİ ADI ALTINDA YANLIŞ VEYA EKSİK BİLGİLER YAYILIYOR”
Evet, kulis bilgisi adı altında zaman zaman yanlış bilgiler dolaşabiliyor. Gerçek bilgilerin anlaşılması her bireyin hakkıdır. Bu sebeple spekülasyonları önleme adına sorumluluğumuz var. Birçok konuda doğru bilgiyi aktarmak için doğru zamanda müdahale etmemiz gerekiyor. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin belirli kararlarının ardında yalan haberlerin yayılması bunun en güzel örneği; tahliye edilen kişilerin sayılarına dair yanlış bilgi verildi. Gerçek, resmi kayıtlarla incelendiğinde çok daha az bir sayının tahliye olduğu anlaşılmıştır.
Bu tür yanlış haberler sadece bilgi kirliliği yaratmıyor, aynı zamanda hukuk devleti ilkesine de zarar veriyor. Örneğin, bir gazetecinin canice öldürülen bir kişinin katilinin cezaevinde yaptığı iddia ile gündem oluşturması yanlıştır. Gerçekler, yanan haberlerin aksine kişinin yüksek güvenlikli cezaevinde bulunduğunu gösteriyor. Yalan bilgiler çabuk yayılıyor ve düzeltilmesi için ciddi bir çaba harcanmak zorunda kalıyoruz.
Adalete olan güveni sarsmaya yönelik bu girişimlerle de etkili bir şekilde mücadele etmekteyiz. Özellikle kamuoyunu ilgilendiren konularda teyit mekanizmasının işlemesi son derece önemli.
– Sosyal medya, bu tür yanlış bilgilerin yayıldığı yerlerden biri. Nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?
“MAHKEMELER, SAVCILAR ÖNÜNE GELEN DOSYAYA, DOSYANIN İÇERİĞİNE BAKAR”
Masumiyet karinesi, temel insan haklarının vazgeçilmez bir kuralıdır. Bu kurala herkesin ama herkesin uyması gerekir. Görüntülerin üzerine hemen yorumlar yapılıyor. Ancak gerçeği ortaya çıktığında kimse bu yanlışları düzeltme gereği duymuyor. Sosyal medya linçi, bu şekilde oluşuyor. Yargı süreçleri de bu yanlış yansımalar altında kalıyor. Mahkemeler, yalnızca dosyanın içeriği ile yetinmekte ve bu doğrultuda karar vermektedir.
– Sosyal medya görüntülerinin güvenilirliği mahkemeler tarafından değerlendiriliyor mu? Bu konuda yeni bir düzenleme yapılacak mı?
DEZENFORMASYONLARIN ÇOĞUNLUĞU YURT DIŞI KAYNAKLI
Görüntülerin yalnızca birkaç saniyesine bakarak biri linç edildiğinde, durum gerçekte masum olduğunu ortaya koyabilir. Mahkemeler gereken incelemeyi yapacak ama sosyal medyada bu kişiler zaten mahkum edilmiş oluyor. Gerçek dışı içeriklerle kamuoyunu manipüle etme çabaları yoğunlaşmış durumda. Bu anlamda halkı yanıltıcı bilgi yayma suçu kapsamında birçok adli soruşturma başlatılmıştır. Yurt dışı kaynaklı hesapların etkinliği, bu dezenformasyonun kaynağıdır.
Bu tür faaliyetler karşısında güçlü ve kararlı bir şekilde mücadele sürdürülecek. Sosyal medya aracılığıyla insanların güven sarsılmasına yol açacak içeriklerin yayılması kabul edilemez. Böyle bir durum yalnızca hukuku değil, toplumun adalet algısını da hedef alıyor. Bu nedenle vatandaşlar, bu içeriklere karşı dikkatli olmalı ve gerekli durumlarda adli mercilere başvurmalıdır.
– Geçtiğimiz günlerde yapay zeka uygulaması GROK ile ilgili bir soruşturma başlattığınız açıklandı. Bu tür teknolojilerin kişilik hakları üzerinde yarattığı sorunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
“GROK” TARTIŞMASI: YAPAY ZEKÂ, KİMSEYE HUKUK DIŞI BİR SERBESTLİK TANIMAZ
Yapay zeka uygulamasının bazı kullanıcılara hakaret içerikli yanıtlar vermesi, bu alanda dikkatli olunması gerektiğini gösteriyor. Dini değerlere ve bireylere yönelik kabul edilemez ifadelerin yer aldığı içerikler, yapay zekanın denetsiz kullanımının tehlikeli sonuçlarını ortaya koyuyor. Yazılım ne olursa olsun, bunu yöneten kişi ve kurumlar için hukuki sorumluluk vardır.
Hiçbir teknoloji, insan onurunu hedef alan bir silah haline gelememelidir. Yapay zekanın, yeni nesil suçlar yaratma olasılığı da göz önünde bulundurulmalı. Bu nedenle dijital hukukun güçlendirilmesi ve kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç vardır.
– Terörsüz Türkiye süreci bu dönemde önemli bir başlık. Bakanlığın bu konu üzerindeki çalışmaları nelerdir?
SON 23 YILDA HER TÜR AYRIMCILIĞI ORTADAN KALDIRDIK
Ülkemizin huzurunun önündeki en büyük engel olan terörle mücadelede atılan adımlar, Türkiye’nin terörsüzleşmesi yolunda önemli bir dönüm noktası. Bu süreçte yaşananlar, kardeşlik bağlarımızın güçlenmesine yardımcı oluyor. 41 yıllık bir geçmişe sahip terörle mücadele sürecinde birçok şehit verdik.
Son 23 yıl boyunca, ayrımcılığı ortadan kaldırmak için önemli reformlar gerçekleştirerek yüksek standartlı bir demokrasiye ulaşma yolunda ilerledik. Ülkemizin her bireyine eşit hizmet götürdük ve teröre zemin hazırlayan koşulları ortadan kaldırdık.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “iç cephemizi güçlendireceğiz” ifadesi ile beraber, ayrımcılığa karşı duruşumuz netleşmiş durumda. Tarihi bir döneme tanıklık ederken, DEM Parti heyeti ile yaptığımız görüşmelerde bu sürece dair perspektiflerimizi değerlendirdik. Terörün sona ermesi, milletimizin gelecekte huzur bulması adına elzemdir.
Bu hassas sürecin ilerlemesi, Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmemiz adına büyük bir fırsat sunmaktadır. Birlikte, kalkınmış ve gelişmiş bir Türkiye’yi geleceğe taşımakta kararlıyız.
Meclis’te terörle ilgili süreçleri takip edecek bir komisyon kurulması gündemde. Bu açıdan Adalet Bakanlığı olarak, mevzuat çalışmalarını takip ediyor ve gereken belirlemeleri yapıyoruz.
– Son olarak, belediye soruşturmaları ile ilgili hangi durumlar söz konusu?
CHP’NİN ALGI SİYASETİ
Yargının görevi, delillere dayanarak suç şüphesi taşıyan olaylarda gereken adımları atmaktır. Yalnızca belirli partilere yönelik soruşturmalar yapıldığı düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır. Farklı partilere mensup birçok belediye hakkında da benzer işlemler yapılmıştır.
Sadece Cumhur İttifakı belediyeleriyle ilgili olarak 30 ayrı dosyada işlem yapılmış; bunların bir kısmında mahkumiyet kararı çıkarılmıştır. Yargı, siyasi kimliğe bakmaksızın suçlamaların üzerine gidecektir. Burada unutulmaması gereken temel ilke, yolsuzluğun partisi olamayacağıdır.
Yargı mensuplarına yönelik tehdit ve hakaretler, sürecin sağlıklı işlemesine zarar veriyor. Masumiyet karinesi herkes için geçerlidir; suçluluğa dair kararı verilecek olan yargı kurumlarıdır.
– Etkin pişmanlık beyan edenlere yönelik iddialar hakkında neler düşünüyorsunuz?
İBB İTİRAFÇILARI: HER “PİŞMANLIK İFADESİ” DİKKATE ALINMAZ
Her ihbara itibar edilmediğine dair düzenlemeler yasa ile belirtilmiştir. İhbar ve şikâyetler, ilk aşamada değerlendirilmektedir. Eldeki bulgular, ihbarın mesnetsiz olduğunu gösteriyorsa soruşturma açmaya gerek yoktur. Ancak yeterli verilerle gerçek anlamda bir durum ortaya çıkarsa, savcılık görevini yapmak zorundadır.
Benzer durum etkin pişmanlık için de geçerlidir. Her beyanın gerçeği yansıtıp yansıtmadığı değerlendirilir. Ancak olay ve somut veriler sürecin ilerlemesi için önemlidir. Herhangi bir avukatın bu süreci etkilemek amacıyla müdahale etmesi kabul edilemez.
– Sayın Bakanım, infaz düzenlemeleri ile ilgili Bakanlık yetkileri neler?
İNFAZ DÜZENLEMELERİ: KONUNUN ADRESİ BAKANLIK DEĞİL, YÜCE MECLİS’TİR
Geçtiğimiz günlerde bu konudaki bir paket Meclis’ten geçti. Bu süreçle ilgili bilgi akışının düzenli bir şekilde sağlandığını belirtmek isterim. Herkesin bu konuda bilgi sahibi olacağı bir mekanizma işletilmektedir. Ancak infaz düzenlemeleri ve bağlantılı konuların adresinin Yüce Meclis olduğunu unutmamak gerekir.
– Son olarak Terörsüz Türkiye sürecinin hukuki boyutu hakkında neler söylemek istersiniz?
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE” SÜRECİ…
40 yıllık terör tehdidi büyük ölçüde azalırken, temel hak ve özgürlüklere odaklanacağımız bir dönemdesiniz. Türkiye’nin yeni yüzyılı, hukukun ve adaletin güçlenmesi ile ortaya çıkacaktır. Bu süreçte Türkiye’nin gönül coğrafyasına hitap edecek, örneklik teşkil edecek bir kardeşlik hukuku anlayışını benimsemekteyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, köklü tarihimizden beslenen bir hukuk anlayışı ile geleceğe güvenle bakıyoruz. Hep birlikte kardeşlik hukukunu güçlendirmek için ilerleyeceğiz. Bu vesileyle mülakat için teşekkür ediyorum.
Yılmaz Tunç Kimdir?
1971 yılında Bartın’da doğan Tunç, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup, İstanbul Barosuna kayıtlı bir avukattır. 2007-2023 yılları arasında AK Parti Bartın Milletvekili olarak görev almış, TBMM’de çeşitli komisyonlarda önemli görevlerde bulunmuştur. 2023 yılında kurulan 67. Hükümette Adalet Bakanı olarak atanmıştır.