Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı ve Sahel Kalkınma Özel Koordinatörü Mar Dieye, Sahel bölgesindeki terörle mücadelenin yalnızca askeri tedbirlerle değil, aynı zamanda kalkınma yatırımlarıyla da desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Dieye, “Terörün panzehiri kalkınmadır.” ifadelerini kullandı.
AA muhabirine Sahel genelinde artan terör tehdidi hakkında bilgi veren Dieye, bu durumun Senegal gibi istikrarlı ülkelere sıçrama riski taşıdığını belirtti.
Sahel’in krizlerle anılmasının, bölgenin sahip olduğu zenginlikleri ve potansiyeli gölgede bıraktığını dile getiren Dieye, zengin yer altı kaynakları ile genç nüfusun doğru politikalarla değerlendirildiğinde Sahel’in Afrika’nın kalkınmada anahtar bölgelerinden biri olabileceğine dikkat çekti.
Dieye, bölgedeki güvenlik krizinin temel nedeninin 2011 yılında Libya’ya yapılan askeri müdahale olduğunu belirtti. Kaddafi rejiminin düşmesiyle kontrolsüz bir silah akışının başladığını, bu durumun ise Mali’nin kuzeyinden itibaren silahlı grupların ortaya çıkmasına yol açarak geniş çapta istikrarsızlık yarattığını anımsattı.
Dieye, “Uluslararası toplum Libya’yı yıktı ama geriye dönüp Sahel’e bakmadı. Bu kriz bizden kaynaklanmadı ama yükü bize kaldı. Bölgeye yayılan silahlar, zayıf devlet yapıları ve terkedilmiş sınır bölgeleri, terör örgütleri için uygun bir zemin oluşturdu. Uluslararası toplumun Sahel’e olan borcunu henüz ödemediğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
– “TERÖRİZMİ YALNIZCA İDEOLOJİK BİR TEHDİT OLARAK GÖRMEK BÜYÜK BİR EKSİKLİK”
Dieye, Sahel ülkelerinde kamu kaynaklarının büyük ölçüde başkentlerde yoğunlaştığını, ancak sınır bölgelerinin fazlasıyla ihmal edildiğini belirtti. Devletin zayıf olduğu alanlarda terör örgütlerinin daha rahat kök salabileceğini vurguladı.
Gençlerin terör örgütlerine katılımcı nedenleri başta ideolojik olmamakla birlikte ekonomik şartlardan kaynaklandığını kaydeden Dieye, şu şekilde devam etti:
“Sahada, terör örgütlerine katılmış ve sonrasında ayrılmış gençlerle birebir görüşmeler yaptık. Onlara basit dini sorular sorduk ve çoğu bu sorulara cevap bile veremedi. Çoğu Fatiha Suresi’ni bile bilmiyordu. Bu, onların dini bir gerekçeyle değil, çaresizlikten ve işsizlikten bu yola sürüklendiklerini gösteriyor. Örgütlerin sağladığı küçük bir gelir, onları bu yolda ilerlemeye zorladı.”
Dieye, Sahel’deki terör sorununun bir “iş modeli” haline geldiğine işaret ederek, “Bu yalnızca birkaç radikalin ‘davası’ değil, bunun yanı sıra neredeyse bir ekonomi halini aldı. Hayvan, uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı yaparak gelir elde ediyorlar. Bu örgütlerin parayla dönen bir sistemleri var.” dedi.
– “AFRİKA FAKİR DEĞİL, KITAYI ADİL OLMAYAN SİSTEMLER YOKSULLAŞTIRIYOR”
Dieye, Sahel’deki aşırılığın yayılmasında sadece dış müdahalelerin değil, aynı zamanda yolsuzluk ve kötü yönetimin de önemli bir rol oynadığını ifade etti.
Bölge ülkelerinin zengin yer altı ve yer üstü kaynaklara sahip olduğuna, fakat bu kaynakların halkın refahına dönüştürülmediğine dikkat çekti.
“Afrika fakir değil. Bu, sıkça tekrarlanan ancak gerçekte doğru olmayan bir klişedir. Sahel ülkeleri son derece zengin. Örneğin, Mali yılda yaklaşık 200 ton altın üretiyor. Bu, uluslararası piyasalarda 10 milyar dolara tekabül ediyor ve bu yalnızca altın. Ancak bu zenginlik, halkın cebine ulaşmıyor. Çünkü geçmişte kaynakların yönetimi şeffaf değildi. Bugün Sahel ülkeleri kendi ürettiği ürünlerin değerinden yalnızca yüzde 5 pay alıyor; yüzde 95’i başka yerlere gidiyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil.”
– “SENEGAL BİR ATEŞ ÇEMBERİNİN İÇİNDE”
Mar Dieye, Senegal’in şu an Sahel’de görece istikrarlı bir ülke olduğunu, ancak özellikle Mali sınırında ciddi riskler bulunduğunu vurguladı.
Dieye, “Senegal, kendi topraklarını güvende tutmayı başardı ama bir ateş çemberinin içinde yaşıyor. Çevresindeki ateş giderek yayılıyor.” ifadelerini kullandı. Ayrıca, Togo ve Benin’in kuzeyinde saldırıların başladığını, Senegal’in doğusunda bazı sızma girişimlerinin olduğunu belirtti.
Dieye, Senegal’in bu tehdide karşı güvenlik ve kalkınmayı bir arada ele alan bir strateji benimsediğini, sınır bölgelerindeki askeri garnizonların güçlendirilmesi ve kırsal kalkınma projeleri ile devlet varlığının artırıldığını ifade etti.
Dieye, savaşların genelde uzak sınır bölgelerinde başladığını belirterek, “Senegal, sınırındaki askeri varlığını güçlendirmeyi başardı ama yalnızca askeri stratejiler yeterli olamaz. Ayrıca, kamu hizmetlerini bakımsız sınır bölgelerine taşımak için Acil Kalkınma Programı gibi projelere de önem verilmeli.” şeklinde değerlendirdi.
Senegal’deki İslam anlayışının toplumsal barışta önemli bir rol oynadığını belirten Dieye, Müridi ve Ticani tarikatlarının aşırıcılığa karşı doğal bir savunma oluşturduğunun altını çizdi.
Dieye, “Senegal’deki sufi İslam geleneği, bu ülkenin istikrarında sessiz ama güçlü bir rol üstleniyor. Müridi ve Ticani gibi tarikatlar, toplumu şiddete karşı korurken maneviyatı, disiplini ve toplumsal hizmeti temel alıyor. Bu nedenle, Senegal’de radikalleşmenin zemin bulması oldukça zor.” ifadesini kullandı.
– “GEBZE’DEKİ TEKNOLOJİ MERKEZLERİYLE İŞBİRLİĞİ YAPMAK İSTİYORUZ”
Türkiye’nin Sahel’deki rolüne de değinen Dieye, Ankara’nın bölgede izlediği diplomatik yaklaşımın olumlu karşılandığını belirtti.
Dieye, “Türkiye’nin yumuşak diplomasi anlayışı, sadece hükümetlerle değil, halklarla da bağlantılar kurmasına olanak tanıdı. Türkiye burada sevilen ve güvenilir bir aktör konumunda. Eğitime, sağlığa ve sınır bölgelerine yatırım yapıyor ve bunu iş birliği temelli bir anlayışla gerçekleştiriyor.” dedi.
Türkiye’nin teknoloji altyapısının Sahel gençliğiyle buluşturulmasının önemine değinen Dieye, BM-Türkiye-Sahel üçlü işbirliği için temasların sürdüğünü ifade etti.
Dieye, “Gebze’deki teknoloji merkezleriyle işbirliği yapma arzusundayız. Bu merkezlerin deneyimlerini Sahel’e taşımak ve gençlerimize teknolojiye erişim sağlamak istiyoruz. Sahel ülkelerinde sanayi, madencilik ve tarım sektörlerinde teknoloji kullanımı oldukça sınırlı. Türkiye’nin bu alandaki deneyimi, bölgenin geleceğini değiştirebilir.” ifadelerini kullandı.