Eylül ayının başlangıcında, Türkiye’deki 18 milyon 710 bin 265 öğrenci yeni eğitim öğretim yılına adım atarken, hem çocuklar hem de yetişkinler büyük bir psikolojik zorlukla karşı karşıya kalıyor. Okula dönüş kaygısı, sadece öğrencilerin değil, ebeveynlerin, öğretmenlerin ve hatta hiç çocuk sahibi olmayan bireylerin de üzerinde etkili oluyor. Hepimizin yaşadığı trafik yoğunluğu ve sıkışan yollar gibi etkenler, zorlu bir dönemin kapılarını aralıyor.
TÜRKİYE’DE OKULA DÖNÜŞ PSİKOLOJİSİ
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, çocuk nüfusunun yüzde 51,3’ünü erkekler, yüzde 48,7’sini ise kızlar oluşturuyor. Ülkemizde çocuk nüfus oranı, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin oranlarından daha yüksek bir seviyede bulunmaktadır ve bu durum, okula dönüş döneminin Türkiye’de toplumsal bir olay haline gelmesine zemin hazırlıyor. Her dört aileden birinin bu süreçte yer alması, toplumsal kaygı düzeyini önemli ölçüde etkiliyor.
Eylül ayının getirdiği bu değişim, yalnızca çocukların yaşamını değil, tüm toplumun dinamiğini dönüştürüyor. Yaz tatilinin serbest atmosferinden, organize okul dönemine geçiş, toplu bir psikolojik uyum gerektirmektedir.
EBEVEYNLERİN GİZLİ KAYGILARI
Ebeveynler, çocukları için pek çok kaygı taşımakta: "Çocuğum arkadaşlık kurabilecek mi?", "Öğretmenleri onu anlayacak mı?", "Akademik olarak yeterli olacak mı?" gibi sorular sürekli zihinlerinde dolaşıyor. Ancak bu kaygıların altında daha karmaşık psikolojik dinamikler yatıyor. Bazı ebeveynler için evlatlarının okula başlaması, kendi kimliklerinde var olan "daima ihtiyaç duyulan ebeveyn" rolünün tehdit altında olduğunu hissettirebiliyor. Özellikle ilk kez çocuğunu okula gönderen ebeveynler, çoğu zaman çocuklarından daha fazla kaygı duyabiliyor. Türk toplumu, özellikle annelerin kimliklerinin büyük bir kısmını annelik üzerine inşa etmesi nedeniyle, okula dönüş süreci kaygı yaratabilir. Çocuğun eğitim hayatına adım atması, yoğun bakım döneminin sona erdiği anlamına geliyor ve bu geçiş, yeni bir yaşam biçimine uyum sağlamayı zorunlu kılıyor.
RUTİNİN BOZULMASI KAYGISI
Yetişkinlerde görülen "rutin kaygısı", değişime karşı doğal bir tepki olarak kabul edilebilir. İnsan beyni, önceden tahmin edilebilir rutinlerde kendini güvende hissetmek üzere programlanmıştır. Yaz tatilinin serbest yapısından sonra, katı okul programına uyum sağlamak, stres hormonlarının artışına yol açabiliyor. Bu durum, yalnızca çocuklara sahip ailelerle sınırlı kalmayıp, günlük hayattaki değişiklikler –örneğin artan trafik– çocuğu olmayan bireylerde de bir "rutin kaygısı" yaratıyor.
ÇOCUKLARDA OKUL KAYGISININ BELİRTİLERİ
Çocuklarda okula başlama kaygısı, çeşitli şekillerde kendini gösterebiliyor. Bazen ayrılma kaygısı, sınıfa girmekte zorlanma veya okul reddi gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Ayrıca, baş ağrısı veya karın ağrısı gibi bedensel belirtiler de sıklıkla izleniyor. Uzmanlar, bu belirtilerin arkasında pek çok etkenin bulunduğunu ifade ediyor. Beceri eksikliği, ebeveyn tutumları ve değişen yaşam koşulları gibi unsurlar, çocuğun okul korkusu yaşamasındaki temel nedenler arasında yer alıyor.
ANNE-BABALAR İÇİN PRATİK ÖNERİLER
Okulun ilk günü, ebeveynlerin stresli ve gergin hissedebileceği bir zaman dilimi olabilir; bu durumun çocuklara yansımasını önlemek önemlidir. Zira çocuklar, ebeveynlerinin ruh halini dikkate alma konusunda son derece duygusal olabilirler. Sağlıklı bir okula dönüş süreci için ebeveynler, kendi duygusal durumlarını düzenlemeli, bu şekilde çocuklarının okula bakış açılarını da olumlu yönde etkilemiş olurlar. Çocukların duyduğu kaygılar ciddiyetle dinlenmeli ve bu süreçte onlara olumlu deneyimler kazandırmak adına çeşitli aktiviteler düzenlenmelidir.
TOPLUMSAL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Bu zorlu dönemlerde toplum olarak birbirimize destek olma gerekliliği öne çıkıyor. Yeni okul dönemine adım atan çocukların aileleri, deneyimli kişilerden tavsiyeler alabilir. Okul ve ailelerin işbirliği içerisinde olması, uyum sürecinde önem taşıyor. Okul psikolojik danışmanları ve rehber öğretmenlerin, çocuklar ve aileler arasındaki ilişkiyi güçlendirmesi büyük fayda sağlayabilir. Medyanın okula dönüşle ilgili olumlu içerikler üretmesi, aileler arası deneyim paylaşımını teşvik edebilir.
Okula dönüş kaygısı, yalnızca çocuklara özgü bir durum değil; tüm toplumu etkileyen yaygın bir süreç. Bu kaygıyı yaşamanın normal olduğunu unutmamak ve bu süreçte birbirimize nasıl destek olabileceğimiz üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Çocuklar için okul, yeni başlangıçlara kapı aralayan bir alan, yetişkinler içinse farklı rollere adım atma fırsatı sunan bir dönemdir. Bu geçiş dönemini sağlıklı bir şekilde atlatmak, her bireyin ve toplumun gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Unutulmamalıdır ki, her Eylül ayında yaşanan bu toplu dönüşüm, öğrenmeye ve büyümeye devam ettiğimizin bir göstergesidir. Kaygılarımızı paylaşarak ve destekleşerek, bu süreci hem bireyler hem de toplum olarak daha kolay ve anlamlı bir hale getirebiliriz.