Piyasalar, 2025 yılına giderken küresel enflasyon ve resesyon tartışmaları arasında merkez bankalarının sıkı para politikalarında bir gevşeme sürecine gireceğine dair beklentilerle yön buluyor. Dolar endeksindeki zayıflama, devam eden uluslararası belirsizlikler ve ABD hükümetinin bütçe yetersizliği nedeniyle yaşadığı kapanma, yatırımcıların güvenli liman arayışını artırarak altına olan talebi güçlendirmiştir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlamasıyla beraber “tarife” konuları, küresel ekonomik duruma dair endişeleri artıran bir faktör haline geldi. Bu durum, ülkede enflasyonist baskıları yoğunlaştırarak, Federal Rezerv’in (Fed) politika alanının daralabileceği yönünde endişeleri beraberinde getirdi.
ABD’nin büyüyen bütçe açığına dair kaygılar da altın fiyatlarını yukarı doğru destekleyen unsurlar arasında yer alıyor. Ülkede federal hükümetin, yeni mali yıl başlamadan önce Kongre’nin geçici bütçe tasarısını onaylayamaması nedeniyle kapanması, korumacı politikaların olası etkilerine yönelik endişeleri artırdı.
Kongre’den geçemeyen geçici bütçe tasarısının neden olduğu federal hükümet kapanması, Aralık 2018’deki 35 günlük kapanmadan bu yana yaşanan ilk durum olma özelliğini taşıyor.
Yıl boyunca, en büyük merkez bankalarının altın alım faaliyetlerinin devam etmesi ve Çin’den gelen güçlü talep, altın fiyatlarındaki yükselişe katkı sağladı.
Ons altın, yılın 9 ayında yüzde 47,6 artış gösterdi
Tüm bu gelişmeler ışığında, altının ons fiyatı yılın dokuz ayında yüzde 47,6 değer kazanarak 3 bin 871 doları aştı. Bu süreçte en büyük aylık artış, yüzde 11,9 ile Eylül ayında kaydedildi. Altının ons fiyatı, Şubat, Mart ve Nisan aylarında tarihi zirve seviyelerini yeniden aşmayı başardı.
Yukarı yönlü bu hareketlenme, tarifelerin enflasyon ve büyüme üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerine yönelik endişelerle güçlendi; Fed’in faiz indirimine dair artan beklentileri ve jeopolitik gerginlikler de bu durumu tetikledi. Eylül ayında altının ons fiyatı 3 bin 871,69 dolara ulaşırken, 1 Ekim itibarıyla yeni bir zirve olan 3 bin 895,36 dolara ulaştı.
Altın, 1979’dan bu yana en yüksek yıllık artış için yol alıyor. O yıl yatırımcısına yüzde 126,5 kazandırmıştı.
“ABD hükümetinin kapanması, siyasi sistemin kırılganlığını gözler önüne serdi”
Saxo Capital Emtia Strateji Başkanı Ole Hansen, altındaki yükselişin temelinde merkez bankalarının artan talebinin yattığını belirtti. Hansen, son dönemdeki en uzun süreli yükselişin 2001’den 2011’e kadar sürdüğünü hatırlatarak, bu süreçte altının 260 dolardan 1,825 dolara yükseldiğine dikkat çekti.
Hem bireysel hem de kurumsal yatırımcıların altına yöneliminin arttığına vurgu yapan Hansen, piyasadaki güçlü momentum ve fırsatları kaçırma korkusunun yanı sıra, fonlama maliyetlerinin yeniden düşeceği beklentisinin altını büyük fonlar için cazip hale getirdiğini söyledi.
1 Ekim’de yeni bir rekor kaydedildi
Hansen, yılın dokuz ayını takiben 1 Ekim’de altının ons fiyatının 3 bin 895,36 dolarlık yeni bir rekor kırdığını belirtti. Kısa vadede odak noktasının 4 bin dolar seviyesinde olduğunu belirten Hansen, Fed’in bağımsızlığının zedelenmesinin ve bunun faizlerin yeniden çalkantılı seviyelere itilmesine neden olmasının, fiyatlarda ek bir artış riski taşıdığına dikkat çekti.
Fed’in bağımsızlığı konusundaki kaygılar ve para politikası üzerindeki siyasi etkiler, altını daha cazip hale getiriyor. Hansen, ABD hükümetinin kapanmasının siyasi sistemin kırılganlığını gözler önüne serdiğini ifade etti. Mevcut yükselişin hızı, kaçınılmaz olarak bir ‘baş dönmesi’ hissi yaratmakta. Daha büyük bir soru ise bu rallinin, yatırımcıların değerli metaller gibi somut yatırım araçlarını değerlendirme eğilimlerini nasıl etkilediği. Bu durum, önümüzdeki aylarda fiyatların daha da yükseliş göstermesi için bir alan yaratabilir.
