Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre, Ağustos 2025’te Türkiye’nin büyük bir kısmı “çok şiddetli” ya da “olağanüstü” kuraklık düzeyinde kaydedildi. Eylül ayı verileri, bu kuraklık etkilerinin devam ettiğini göstermektedir.
Bu durum, özellikle İç Anadolu’nun Batı ve Güney Bölgeleri’nde toprak neminde ciddi bir düşüşe ve buğday ile mısır gibi temel ürünlerin veriminde önemli kayıplara yol açarak tarımı ciddi biçimde etkilemektedir.
4,3 milyon kilometrekarelik alan üzerinde hissediliyor
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Ulukan, Türkiye genelinde kuraklığın bu tarım yılı süresince hemen her ürünü etkilediğini ifade etti.
Ulukan, kuraklığın bir bölgedeki su kıtlığının nem miktarındaki geçici dengesizlikle ilişkili olduğunu belirterek, doğadaki bir iklim olayı olan kuraklığın bu yıl tarımsal üretimi önemli ölçüde etkilediğini vurguladı.
Türkiye’deki toprakların dörtte üçünün kurak ve yarı kurak iklim etkisi altında olduğunu söyleyen Ulukan, bu durumun dünya genelinde 4,3 milyon kilometrekareden fazla bir alanda hissedildiğini belirtti. Kuraklığın bu tarım yılı boyunca pek çok tarla, bahçe, sebze, meyve, baklagil ve yem bitkileri ile çayır ve meralar üzerinde olumsuz etkilerini gösterdiğini sözlerine ekledi.
“Türkiye’de tarımsal kuraklık öne çıkıyor”
Ulukan, kuraklığı meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik olmak üzere üç kategoriye ayırarak, “Bu yıl meteorolojik kuraklıkla başlayan süreç, birçok bölgede tarımsal kuraklığa dönüştü. İzmir’de 6-7 ay boyunca tarımsal kuraklık hakim oldu. İç Anadolu’daki kısa süreli yerel sağanak yağışlar, toprak profilini yalnızca hafifçe etkilerken, artan sıcaklıklar su buharlaşmasını hızlandırdı.” diye konuştu.
Hidrolojik kuraklığın, hatalı tarımsal uygulamalar ve yer altı su kaynaklarının aşırı kullanımıyla birleşerek etkisini artırdığına dikkat çeken Ulukan, bu durumun tarımda büyüme ve gelişim süreçlerini olumsuz etkilediğini dile getirdi. Sıcaklıkların artmasıyla birlikte kuraklığın bitkisel üretimde fizyolojik ve metabolik süreçlerde bozulmalara yol açtığını açıkladı.
Ulukan, kuraklığın en çok İç Anadolu, Marmara, Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Orta-Batı Karadeniz bölgesinde hissedildiğine vurgu yaparak, “İç Anadolu’da buğday ve arpa, Marmara ve Ege’de çeşitli meyve ve sebzelerle patates, soğan, zeytin; Akdeniz bölgesinde limon, domates ve çilek; Güneydoğu’da pamuk ve mısır; Karadeniz’de ise çay ve kivi kuraklıktan olumsuz etkilenmekte. Genel itibarıyla tarım ürünlerindeki verim kaybı yüzde 4 ila 65 arasında değişmektedir.” dedi.
“Damla sulama ve kapalı sistemler tercih edilmeli”
Ulukan, baraj, göl, gölet ve yer altı su seviyelerindeki düşüşün tarımsal sulama açısından risk oluşturduğuna işaret ederek, sulama yöntemlerinde ileri teknolojilerin kullanılmasının zorunlu hale geldiğini kaydetti.
“Bu nedenle sulama esnasında bitki kök bölgesine verilen su miktarının, buharlaşan sudan fazla olmalıdır.” diyen Ulukan, sulama işleminin öğle saatlerinde değil, sabah veya akşam serin saatlerde yapılması gerektiğine dikkat çekti. “Damla sulama ve kapalı kanallar kullanılmalı. Aksi takdirde su kayıpları artarak kuraklık riskini derinleştirecektir.” şeklinde görüş belirtti.
Çiftçilerin kuraklıkla baş etmek için çeşitli uyum yöntemleri geliştirdiğini aktaran Ulukan, üreticilerin kuraklığa dayanıklı bitki türlerini tercih etmeye başladıklarını, ancak sulama tekniklerinin, ürün deseni değişikliğinin ve sigorta sistemlerinin bu riski yeterince karşılayamadığını ifade etti.
“Yağmur suyu hasadı ve mikro su hasadı ile su korunmalı”
Ulukan, tarımda kuraklığın etkilerini azaltmak için bazı önlemlerin alınabileceğini belirterek, “Kısa vadede, nohut, mercimek, haşhaş, lavanta, adaçayı gibi kuraklığa dayanıklı bitkilerin tercih edilmesi önemlidir. Uzun vadede ise çam, zakkum, kuşburnu gibi bitkilerin ekimi yaygınlaştırılmalıdır.” dedi.
Minimum toprak işleme, malçlama, akıllı tarım teknolojileri, dron ve yapay zeka uygulamaları gibi yöntemlerle suyun korunabileceğini açıklayan Ulukan, organik gübreleme ve toprak analizi ile toprağın verimliliğinin artırılması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca çiftçiler arasında etkili bir kooperatifleşmenin önemine de dikkat çeken Ulukan, üreticilerin ilgili kuruluşların desteğiyle düzenli bilgilendirme toplantaları ve konferanslara katılmalarının faydalı olacağını ifade etti.