G20, IMF ve Dünya Bankası toplantılarına katılmak amacıyla Washington’da bulunan Maliye Bakanı Şimşek, Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) Yıllık Üye Toplantısı’nda Türkiye ekonomisi üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
Uyguladıkları ekonomi programının etkilerini paylaşan Şimşek, enflasyonda düşüş yaşandığını, mali alanda ilerleme kaydedildiğini ve dış denge açısından olumlu gelişmelerin gözlemlendiğini ifade etti.
Şimşek, “Genel olarak dezenflasyon süreci ilerliyor, bütçe açığımız uluslararası standartlara kıyasla oldukça makul seviyelerde ve dış dengesizlikler önemli ölçüde azaldı. Bu durumu sürdürebilmek adına daha fazla yapısal reform gerçekleştirmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
– ENFLASYONDA TEK HANE HEDEFİ
Enflasyonda kaydedilen ilerlemeden bahseden Şimşek, “Gelecek yılı yüzde 10’ların üzerinde, bir sonraki yılı ise tek haneli rakamlarla kapatmayı hedefliyoruz.” dedi.
Şimşek, enflasyon beklentilerinin iyileştiğini, hanehalkı ve şirketlerin enflasyon beklentilerinin hedef kampanyasına göre hâlâ yüksek seyrettiğini, ancak piyasaların beklentilerinin hedeflere daha yakın olduğunu dile getirdi.

Bakan, bu yıl tarım sektöründe yaşanan kuraklık ve don olaylarının gıda fiyatlarını etkilediğini belirterek, bunun alışılmış bir durum olmadığını ve manşet enflasyondaki iyileşmenin duraksamasına neden olduğunu kaydetti.
Şimşek, “Bu yıl programa göre beklenenden biraz daha yüksek rakamlarla karşılaşabiliriz. Bununla başa çıkabileceğimizi düşünüyorum, çünkü genel çerçevede para politikası sıkı, maliye politikası ise daha da sıkı kalmayı sürdürecektir.” şeklinde konuştu.
– MALİ KONSOLİDASYON 2028’E KADAR DEVAM EDECEK
Mali alandaki ilerlemelere bizim sektördeki harcamalara rağmen bütçe açığının birkaç yıl öncesinin üstü düzeylerinden yüzde 3,5 civarına düştüğünü vurgulayan Şimşek, deprem sonrası yapılan yaklaşık 90 milyar dolarlık harcamanın etkilerini aktardı.
Türkiye’nin borcunun Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranının yaklaşık yüzde 25 olduğunu belirten Şimşek, bu oranın gelişmekte olan ülkeler arasında oldukça düşük olduğunu ifade etti.

Şimşek, “Mali konsolidasyonun temel nedeni, enflasyonu düşürmek için Merkez Bankası’na aşağı yönlü mali destek sağlama zorunluluğudur. Bu kritik bir konudur ve 2028 yılına kadar sürecektir.” dedi.
– DİRENÇLİ BÜYÜME EKONOMİ PROGRAMINI SÜRDÜRMEK İÇİN İHTİYAÇ DUYUYOR
Dış dengedeki iyileşmelere de değinen Şimşek, döngüsel ayarlama ve yapısal dönüşümün etkili olduğunu belirtti.

Altın hariç tutulduğunda cari fazla verildiğine dikkat çeken Şimşek, bu yıl da benzer bir durumun söz konusu olduğunu aktardı.
Bakan, “Cari açığın makul seviyelerde kalmasıyla yapısal dönüşüm ile daha sürdürülebilir bir büyüme yolu açmak gerektiğine inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), iç, bölgesel ve küresel şoklara karşı daha fazla sıkılaşmak zorunda kaldığına dair bilgi veren Şimşek, büyümenin dirençli kaldığını ve bu durumun ekonomi programını sürdürülebilir kıldığını önemle vurguladı.
– “PROGRAM UYGULANDIKÇA HERKES FAYDA GÖRECEK”
Şimşek, Türkiye’nin mart ve nisan aylarında karşılaştığı zorluklara güvenilir ve piyasa dostu bir yanıt verdiğini, bunun da vatandaşların programa olan güvenini artırdığını belirtti.

Makro ihtiyati politikaların sadeleştirildiğine dikkat çeken Şimşek, mevcut makro ihtiyati tedbirlere ilişkin para politikasının etkinliğini arttıracak çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti.
Ülkede borcun düşük olduğunu ve ekonominin yüksek kaldıraçlı olmadığını aktaran Şimşek, geleneksel para politikasını güçlendirmek için niceliksel sıkılaştırma ve seçici kredi sıkılıklarına başvurduklarını vurguladı.

Bankacılık sektörünün sabırlı olması durumunda bu tedbirlerin yararını göreceğini belirten Şimşek, “Makro ihtiyati çerçeve nedeniyle şu anda çok fazla kazanç elde edemiyor olsalar bile, en zor dönemin geride kaldığını ve iyi günlerin yaklaştığını düşünüyorum. Bu durumu, doğru adımlar attığımız için ifade ediyorum.” dedi.
Şimşek, Türkiye’deki çalışma çağındaki nüfusun hızla arttığını, kadınların iş gücüne katılım oranının da kreşler, esnek çalışma modelleri ve doğum izinleri gibi içeriklerle artma potansiyeli taşıdığını belirtti.

Verimliliğin artırılması için doğru yatırımlar yapmak gerektiğini vurgulayan Şimşek, “Şu ana kadar 300 milyar doların üzerinde altyapı yatırımı gerçekleştirdik. Önümüzdeki süreçte organize sanayi bölgelerinin limanlara bağlanması gibi rekabet gücünü artırma ve karbon ayak izini azaltma projelerine yönelik odaklanacağız.” şeklinde bilgi verdi.
– “BÖLGEDE DAHA FAZLA BARIŞ VE İSTİKRAR SAĞLANIRSA TÜRKİYE BUNDAN FAYDA GÖRECEK”
Makro finansal istikrarı sağlamak amacıyla GSYH’nin yüzde 2-3’ü oranında doğrudan yabancı yatırım çekme hedefindeyiz diyen Şimşek, gelişmiş ekonomilerden yatırım çekmenin, bilgi birikimi ve verimlilik açısından hayati olduğunu vurguladı.
Büyüme ile dezenflasyon arasında bir seçim yapmadıklarını belirten Şimşek, uzun vadede fiyat istikrarının sürdürülebilir yüksek büyüme için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Şimşek, bölgedeki çatışma ve istikrarsızlıklara atıfta bulunurken, Türkiye’nin Batılı müttefikleriyle ilişkilerini geliştirme çabalarıyla iyimser olduğunu açıkladı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bölgedeki istikrar için sarf ettiği çabalara da değinen Şimşek, Türkiye’nin arabulucu rolünün önemine vurgu yaptı.

Şimşek, “Eğer bölgede daha fazla barış ve istikrar sağlanırsa, Türkiye bundan avantaj sağlayacaktır,” diyerek, ülkenin Çin’den sonraki en büyük ikinci müteahhitlik kapasitesine sahip olduğunu kaydetti.
Ukrayna ve Libya gibi ülkelerin yeniden inşa süreçlerinde Türkiye’nin kritik bir rol oynama potansiyeline sahip olduğunu belirten Şimşek, Avrupa’nın savunma ekipmanı ihtiyaçlarını da karşılamaya yardımcı olabileceğini ifade etti.


