Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İstanbul’da gerçekleştirilen Başkent World Forum 2025’in “Stratejik Özerkliğin İnşası: Türkiye ve Küresel Savunma Paradigması” panelinin açılışında bir konuşma yaptı.
Yılmaz, bu yılki forumun “Küresel Sıfırlama: Eski Düzen’den Yeni Gerçekliklere” teması ile tarihi bir dönüm noktasını derinlemesine yansıttığını belirterek, organizasyonu düzenleyen Başkent World ekibini kutladı.
Küresel salgınlar, ekonomik dalgalanmalar ve hibrit savaşlar gibi zorlukların, mevcut düzenin zayıflıklarını ortaya koyduğunu ifade etti.
Türkiye’nin, gelişmekte olan küresel güvenlik yapısını şekillendiren önemli bir aktör olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Türkiye’nin tecrübesi, bir ulusun sistemik belirsizliklerle karşılaştığında egemenliğini ve direncini küresel sistemden geri çekilmeden, bu düzene daha eşit ve ilkesel temellerle katılarak nasıl güçlendirebileceğini göstermektedir.” dedi.
Türkiye’nin genişleyen teknoloji altyapısı, dayanıklı ekonomisi ve bağımsız dış politika vizyonunun, ülkenin sadece bölgesel istikrarı sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda küresel güvenlik anlayışını etkileme noktasında da yapıcı bir rol üstlendiğini ifade etti.
Savunma sanayine vurgu
Yılmaz, Türkiye’nin savunma üretimindeki yerlilik oranının yüzde 20’den yüzde 80’in üzerine çıktığını belirterek, “Türkiye, 21. yüzyılın en dikkat çekici sanayi dönüşümlerinden birine imza atmıştır.” şeklinde konuştu.
“Türkiye bugün dünyanın en büyük üç insansız hava aracı (İHA) üreticisinden biri ve 11’inci en büyük savunma ihracatçısıdır. 2024 yılında dünya genelindeki İHA ihracatının yüzde 65’ini tek başına gerçekleştirmiştir.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin 2024’teki savunma ihracatının 7 milyar doları aşmasına dikkat çeken Yılmaz, bu rakamın kısa bir süre içinde 10 milyar doları geçmesinin beklendiğini bildirdi.
Yılmaz, Bayraktar TB3, KIZILELMA, KAAN, HÜRJET, ATAK, TCG Anadolu, ATMACA ve GÖKDOĞAN gibi yerli savunma ürünlerine değinerek, bu ürünlerin hem teknolojik başarıları hem de stratejik bağımsızlıkları temsil ettiğini belirtti.
“Türkiye artık izleyen değil, izlenen bir ülke haline gelmiştir”
Yılmaz, bu hafta ilk ALTAY Tanklarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edildiğine dikkat çekerek, “Bu, Türkiye’nin savunma modernizasyon çabalarında tarihi bir dönüm noktasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin katmanlı hava savunma sistemi “Çelik Kubbe” projesine de değinen Yılmaz, bu projenin Türkiye’nin gökyüzünü kapsamlı bir şekilde koruma isteğinin sembolü olduğunu söyledi.
Yılmaz, “Türkiye artık izleyen değil, izlenen bir ülke haline gelmiştir; gelişmiş silah sistemleri, savunma yazılımları ve elektronik harp modülleri üreten bir ülke olarak büyük güçler tarafından dikkatle izlenmektedir.” yorumunda bulundu.
“Günümüzün karmaşık güvenlik manzarasında, Türkiye’nin savunma sanayisi artık yalnızca ulusal bir kapasite değil, aynı zamanda merkezi bir diplomasi aracı haline gelmiştir.” diyen Yılmaz, yaşanan siyasi krizlere de vurgu yaptı.
Türkiye, gelişmiş savunma sistemleri sayesinde arabuluculuk yapabilmekte
Yılmaz, “İngiltere ile yapılan Eurofighter Typhoon anlaşması, Pakistan ile MİLGEM korvetlerinin ortak üretimi ve Endonezya ile KAAN beşinci nesil savaş uçağı programındaki çok boyutlu işbirliği, Türkiye’nin stratejik derinliğini göstermektedir.” dedi.
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler (BM), NATO ve Avrupa Birliği (AB) misyonlarına etkin bir biçimde katkı sağladığını belirten Yılmaz, “Türkiye, terörizmle mücadelede, bölgesel barış ve güvenliğe yönelik en ısrarlı tehditlerle mücadelede kilit bir rol üstlenmektedir.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, Türkiye’nin gelişmiş savunma sistemlerinin diplomatik etkisini artırdığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’nin gelişmiş savunma sistemleri tasarlama, üretme ve ihraç etme yeteneği, ülkeye yeni bir diplomatik etki alanı kazandırmıştır. Bu sayede Türkiye, arabuluculuk yapabilmekte, gerilimleri azaltabilmekte ve çatışmalardan etkilenen bölgelerin yeniden inşasında katkı sunabilmektedir. Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelere aracılık etmekten, Karadeniz üzerinden tahıl sevkiyatlarının güvenli geçişini sağlamaya, Suriye’nin savaş sonrası istikrara kavuşmasına ve yeniden inşasına katkıda bulunmaktan, Gazze’de adil ve kalıcı bir ateşkes ile insani yardımın savunuculuğunu yapmaya kadar Türkiye, güvenlik ile diplomasinin birbirini tamamlayan alanlar olduğunu tutarlı bir şekilde göstermiştir.”
Yılmaz, Türkiye’nin teknolojik yenilik, bölgesel istikrar vizyonu ve insani diplomasi aracılığıyla küresel savunma paradigmasındaki merkezi konumunu koruyarak, adil ve dengeli bir uluslararası düzenin inşasına katkı sunmaya devam edeceğini vurguladı.
 
							


 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					 
					