9. Ulusal İmmünoterapi ve Onkoloji Kongresi’nde konuşan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Erdem Göker, dünya genelinde her yıl yaklaşık 2,2 milyon kişinin akciğer kanseri tanısı aldığını ifade etti.
Aynı zamanda Türkiye’de akciğer kanserinin erkeklerde en yaygın, kadınlarda ise ikinci en yaygın kanser türü olduğunu belirten Göker, bu hastalığın başlıca sebeplerinin arasında sigara kullanımı, hava kirliliği ve genetik faktörlerin bulunduğunu vurguladı.
Göker, erken tanı ve modern tedavi yöntemlerine ulaşmanın, akciğer kanseri tedavisinde yaşam süresini etkileyen en önemli faktörler arasında yer aldığını kaydederek, bağışıklık sistemi temelli immünoterapilerin de bu alanda kullanılmaya başlandığını aktardı.
“Türkiye’deki akciğer kanseri hastaları, artık modern immünoterapiye erişim şansına sahiptir”
Atezolizumab etken maddesini içeren yeni nesil ilaç tedavisinin, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesine yardımcı olan bir immünoterapi yöntemi olduğunu belirten Göker, sözlerine şöyle devam etti:
“Normalde bağışıklık hücreleri, vücuttaki anormal hücreleri kolaylıkla tanır ve yok eder. Ancak kanser hücreleri, PD-L1 adlı bir protein üreterek bağışıklık sisteminden saklanmayı başarır. Atezolizumab etken maddesinin yer aldığı tedavi, bu PD-L1 proteinini hedef alarak ‘gizlenme kalkanını’ ortadan kaldırır. Böylece bağışıklık hücreleri kanser hücrelerini yeniden tanır ve vücut kendi savunma mekanizmasını kullanarak kanserle mücadele eder.
Bu tedavi yöntemi sayesinde klasik kemoterapiye kıyasla daha uzun yaşam süresi sağlanmasının yanı sıra, yan etkiler açısından da daha tolere edilebilir bir süreç sunulduğu belirtiliyor. Özellikle ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) hastalarında elde edilen sonuçlar, tedavi protokollerinde önemli değişimlere yol açmıştır.
Bilimsel veriler, ‘atezolizumab’ içeren tedavinin ileri evre akciğer kanseri hastalarında yaşam süresini ortalama 6-8 ay uzattığını gösteriyor. Bazı hastalarda bu süre daha uzun olabiliyor ve tedaviye yanıt yıllarca sürebiliyor.”
Bu tedavi yönteminin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) geri ödeme listesine dahil edildiğini aktaran Göker, “Artık Türkiye’deki akciğer kanseri hastaları, modern immünoterapilere erişim fırsatı bulmuştur” ifadelerini kullandı.
“T hücreleri çoğalarak vücudun tedaviye yanıt gücü artırılıyor”
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taner Sümbül de bağışıklık sistemini hedef alan yeni nesil tedavilerle birlikte umut dolu bir dönemin başladığını ifade etti. Sümbül, Nivolumab + Ipilimumab (ikili immünoterapi) etken maddelerini içeren kombinasyonun, metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri hastalarında yaşam süresini uzatan ilk immünoterapi kombinasyonlarından biri olduğunu vurguladı.
Her iki etken maddelerin, bağışıklık sisteminin kanserle savaşma gücünü artırmaya yardımcı olduğunu belirten Sümbül, bu kombinasyonun bir bileşeninin kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçmasını engellerken, diğer bileşenin T hücrelerinin çoğalarak vücudun tedaviye yanıtını güçlendirdiğini belirtti.
Prof. Dr. Sümbül, ayrıca şu bilgileri paylaştı:
“Nivolumab, T hücrelerinin üzerindeki PD-1 reseptörünü hedef alarak kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçmasını engellerken, İpilimumab CTLA-4 adlı başka bir kontrol noktasını bloke ederek T hücrelerinin çoğalmasını ve daha güçlü bir yanıt vermesini sağlar. Bu iki ilacın birlikte kullanımı, bağışıklık sistemini iki farklı açıdan aktive ederek kanserle mücadelede sinerjik bir etki yaratır.
Beş yıllık takip analizine göre, hastaların yaklaşık yüzde 25’i hala hayattadır. Kemoterapi kolundaki oran ise yüzde 13’tür. Klinik veriler, Nivolumab + Ipilimumab kombinasyonu ile tedavi gören hastalarda yaşam süresinin 1,5 kat kadar uzadığını ve hastalığın ilerleme riskinin yüzde 30 azalabileceğini göstermektedir. Bazı hastalarda tedavi durdurulsa bile uzun süreli hastalık kontrolü sağlanabilmektedir.”


