Son yıllarda küresel düzeyde artan jeopolitik riskler, yatırımcıların altına yönelik ilgisini önemli ölçüde artırdı.
Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve ABD ile Çin arasında oluşan ticaret gerilimleri gibi unsurlar, yatırımcıları “güvenli liman” olarak görülen altına yönlendiren başlıca faktörler arasında yer aldı.
Bireysel yatırımcı talebinin yanı sıra merkez bankalarının alım faaliyetleri, geçen ay altının ons fiyatının 4 bin 300 doların üzerine çıkmasını sağladı. Bu süreçte gram altının değeri de 5 bin 800 lira seviyelerine ulaşarak dikkat çekti.
Altın, finansal yatırım araçlarından ayrışıyor
Küresel olayların etkisiyle birlikte altın, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından reel getirileri incelenen finansal yatırım araçları arasında öne çıktı.
Ekim ayında külçe altın, yıllık bazda yüzde 87,27 nominal getiri elde ederek mevduat faizi, dolar, avro, devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) ve BIST 100 endeksi gibi diğer yatırım araçlarını geride bıraktı.
Yıllık bazda TÜFE ile değerlendirildiğinde altının reel getirisi yüzde 40,94, Yİ-ÜFE ile değerlendirildiğinde ise yüzde 47,46 olarak ortaya çıktı.
Yİ-ÜFE ile değerlendirildiğinde elde edilen yüzde 47,46’lık kazanç, son 61 ayda altının sağladığı en yüksek reel getiri olarak kayıtlara geçti.
En son Eylül 2020’de yüzde 47,64 civarında bir getiri sağlayan külçe altın, uzun bir süre yüzde 40’ların üzerine çıkamamış ve Kasım 2022’de yıllık bazda yüzde 30’u aşan kayıplara neden olmuştu.
Külçe altın, bu 61 aylık dönemin 26’sında yıllık bazda yatırımcısına reel getiri sağlayamazken, 35 ayında olumlu bir performans sergiledi.
Finansal yatırım araçlarının reel getirilerinin hesaplanmaya başlandığı 1997 yılından bu yana Yİ-ÜFE ile değerlendirildiğinde külçe altının en yüksek reel getirisi, yüzde 54,32 ile Mayıs 2006’da gerçekleşti.


