Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Doç. Dr. Orhan Karaoğlu, Rusya’nın küresel alandaki düşen etkisini, Avrupa’nın güvenlik sorunlarını ve Türkiye’nin artan jeopolitik rolünü AA Analiz için değerlendirdi.
Avrupa, hızla değişen güvenlik ortamında Ukrayna, Baltık ülkeleri ve Karadeniz bölgesinin kalıcı güvenliğini sağlamakla birlikte, Avrupa Birliği’nin (AB) savunma ve askeri kapasitelerini güçlendirme gerekliliği ile de karşı karşıya kalmıştır. Bu bağlamda Türkiye, Avrupa için stratejik bir önem taşımaktadır. ABD’nin tutumundaki belirsizlikler nedeniyle Avrupa, kendi savunmasını güçlendirmek için bağımsız yollar aramaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle Türkiye, güvenlik ve ekonomik menfaatlerini koruyabilmek adına Batılı müttefikleriyle Rusya arasında bir denge kurma çabasına girmiştir. 2014’te Kırım’ın ilhakı ve Donbas’ın işgali sonrası Ankara, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne olan bağlılığını vurgulayarak savunma işbirliğini ilerletmiş ve Ukrayna ordusuna insansız hava aracı desteği sağlamıştır. Bununla birlikte, Türkiye, NATO’nun Haziran 2025 Lahey Zirvesi Deklarasyonu’nda Rusya’nın Avrupa-Atlantik güvenliği için oluşturduğu uzun vadeli tehdide atıfta bulunulmuş olmasına rağmen, Rusya’yı birincil tehdit olarak değerlendirmemektedir. Ankara, Soğuk Savaş sonrası düzenin etkisini kaybettiğini ve dünya genelinde yeni bir güvenlik düzeninin şekillendiğini savunmaktadır.
Avrupa ülkeleri, Rusya’nın savaşı seçmesiyle birlikte "Rus sorunuyla" başa çıkmanın gerekliliğinin farkına varmıştır. Bu sebeple, Avrupa’nın 2030’a kadar Rusya ile yüzleşmek için gerekli ekonomik, askeri ve teknolojik potansiyele ulaşmayı hedeflediği görülmektedir. Böylece Avrupa güvenliğini artırmanın yollarını araştırmaktadır.
Avrupa’nın Türkiye, Hindistan, Brezilya ve İsrail gibi ABD dışındaki stratejik ortaklıklarla işbirliği yapma arayışında olduğu anlaşılmakta; ancak bu sırada Avrupa’nın transatlantik bağına da dikkat edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
– TÜRKİYE’NİN ARTAN JEOPOLİTİK ETKİSİ AVRUPA’YI ŞEKİLLENDİRİYOR
Bu süreçte Türkiye’nin devlet aklını etkili bir şekilde kullandığı gözlemleniyor. NATO üyesi olmasına rağmen Türkiye, Rusya’ya yaptırım uygulamamış ve taraflarla yapıcı ilişkiler kurma yolunu seçmiştir. Türkiye, hem Rusya’nın enerji ithalatında önemli bir rol oynamakta hem de Ukrayna’ya insansız hava aracı tedarik eden bir ülke konumundadır. Bu eşsiz durum, Türkiye’nin 2022 yılından bu yana Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapmasına olanak tanımıştır.
Türkiye, öncelikli olarak kendi çıkarlarını gözeterek hareket etmektedir. Suriye’de Rusya ve İran destekli Esed rejiminin aşılmasıyla Orta Doğu’daki etkisini artırmış ve Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı’ndaki zaferiyle Güney Kafkasya’daki jeopolitik konumunu güçlendirmiştir. Türkiye’nin artan jeopolitik etkisi, Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinde belirleyici bir rol oynamaktadır.
– RUSYA VE AVRUPA ARASINDAKİ KARŞILAŞTIRMA
Rusya, makroekonomik istikrarını korumaya çalışsa da orta vadede bir durgunluk enflasyonuna (stagflasyon) doğru ilerlediği görünmektedir. Ülke, savaş yatırımlarına büyük bir ağırlık vermiştir. Avrupa ise, birliğini koruyarak jeoekonomik entegrasyonunu geliştirmeye özen göstermektedir. Ancak Avrupa’nın güvenliğini sağlama noktasında hâlâ eksiklikler olduğu gözlemlenmektedir.
Ukrayna’da sıkışıp kalan Rusya, önemli kayıplar pahasına bir yıpratma savaşı yürütmektedir ve Ukrayna’yı destekleyen Avrupa ülkelerine karşı tehditler savurmaktadır. Moskova, nükleer varlıkları gerilimin merkezine koyarak Avrupa’yı baskı altına almayı hedeflemektedir. Ancak Avrupa, hava, deniz, uzay ve siber alanlarda üstünlüğünü sürdürmektedir.
Rusya’da karar alma süreci, 2030’a kadar görevine devam edecek olan Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından yönlendirilmektedir. Rus toplumu, savaşa uyum sağlamış görünse de, insan kayıpları en çok yoksul bölgelerde yaşanmaktadır. Avrupa ülkeleri, küresel entegrasyona yönelik tutumlarını sürdürmeye devam etmekta ve kamuoylarında Ukrayna’ya büyük ölçüde destek bulunmaktadır; ancak savaşın uzaması Avrupa toplumları üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır.
Rusya, kuzey komşuları olan Kuzey Kore ve İran’ın askeri desteğine ek olarak; Çin’in yardımlarından da faydalanmaktadır. Birçok ülke tarafından kınanan Rusya, yalnızca Batı’nın yaptırımlarıyla baş başa kalmıştır. Ancak savaş, İsveç ve Finlandiya’nın NATO ve AB’ye katılımını hızlandırarak bu kuruluşlar arasındaki bağları güçlendirmiştir. Genişleme beklentileri, kıtanın dönüşümü için önemli fırsatlar sunmaktadır.
– RUSYA’NIN DÜNYA SAHNESİNDEKİ ETKİSİ AZALIYOR
Rus politikalarına yönelik artan güvensizlik, Rusya’nın Çin ve Türkiye gibi diğer bölgesel güçlerle rekabet etmekte zorlanmasına yol açmaktadır. Özellikle, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Kazakistan, Gürcistan ve Moldova gibi ülkelerde Rus söylemi zayıflamış durumdadır. ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir anlaşma imzalanması, Rusya’nın bölgedeki gücünü sorgulatacak bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu gelişmeler, BDT ülkelerinin güvenliğini yeterince garanti edemeyen Rusya’ya duyulan güvenin azaldığını göstermektedir.
Orta Doğu’daki meselelerde de Rusya, çıkarlarını korumakta zorlanmakta ve etkisini diğer ülkelerle paylaşmaktadır. Türkiye, Çin ve ABD gibi ülkeler, bu alanda öne çıkmaktadır. 2024 yılında Rusya, Suriye’de Esed rejimini desteklemede başarısız kalmış ve bunun sonucunda stratejik kazanımlarını yitirmiştir. Bu durum, Rusya’nın Beklenmeyen bir destek verememesi sonucu İran’la yaşadığı hayal kırıklığı ile daha da netleşmiştir.
Afrika’da da Rusya’nın etkisi sınırlıdır. Sahel bölgesindeki cuntalarla yapılan "Batı karşıtı" ortaklıklar, somut destek sunma becerisinin azalmasına neden olmuştur. 2023’te yaşanan başarısız bir isyanın ardından Wagner güçlerinin bölgeye yeniden gönderilmesi, Rusya’nın nüfuzunu zayıflatmaktadır. Bu süreç içinde Çin ve Türkiye’nin nüfuzları ise artmaktadır. Kremlin’in, uluslararası sahnede kaybettiği prestij ve ilişkilere bağlı olarak artan zorlukları, 2022 öncesinde sağladığı küresel oyuncu statüsünü tehdit etmektedir.
Avrupa ile Rusya arasındaki güç dengesi, kısa, orta ve uzun vadede çok boyutlu bir çatışma alanını açığa çıkarmaktadır. Rus askeri elitinin, düşmanı korkutmanın, Ukrayna’ya destek verenleri caydırmak için yeterli olduğunu düşündüğü açık bir durumdur.
Rusya, 2022-2024 döneminde hızla büyüyen ticaret ilişkileri ve alternatif tedarik yolları geliştirmesiyle belirli bir makroekonomik dayanıklılık sağlamış olsa da, karşılaştığı zorluklar gün geçtikçe artmaktadır. Ülke, artan ekonomik dengesizlikler ve azalan yatırımlarla karakterize edilen bir stagflasyon sürecine ilerlemektedir. Buna karşın Avrupa, enerji ayrıştırma darbesini atlatarak elektrifikasyon ve iklim hedeflerinde önemli adımlar atmış gibi gözükmektedir. AB, ticaret ortaklıklarını güçlendirme çabalarını sürdürmekte ve jeoekonomik entegrasyonunu derinleştirmeye çalışmaktadır. Ancak Avrupa, AB üyesi olmayan ülkeler olan İngiltere ve Türkiye’den yardım almadan kendi güvenliğini sağlamakta zorlanmaktadır. Bu durum, Türkiye ve İngiltere’yi birbirine yaklaştırırken, Avrupa Birliği ile daha sağlam güvenlik ilişkileri kurulmasına olanak tanımaktadır.
[Doç. Dr. Orhan Karaoğlu, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesidir.]
Makalelerdeki görüşler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editoryal politikasını yansıtmayabilir.

