FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’nin de tarım arazilerindeki bozulmadan etkilendiğini vurguladı.
Selışık, Türkiye’deki arazi bozulmasının; erozyon, yanlış kullanım, aşırı otlatma, aşırı sulama ile tuzlanma ve iklim kaynaklı kuraklık gibi faktörlerden kaynaklandığını belirtti. “Tarımsal arazilerdeki bozulma, gıda güvenliği açısından ciddi tehditler oluşturuyor. Bu tür bozulmalar ürün kaybına yol açıyor ve toprak verimi azaldıkça kimyasal girdilerin kullanımı da artıyor. Kuraklık nedeniyle sulama artarken, bu durum toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini olumsuz etkiliyor. Verimsizleşen toprak kullanılamaz hale geliyor ve bu, çölleşmeye neden oluyor ki bu da arazi kaybına işaret ediyor. Bu nedenle arazi bozulmasının önlenmesi, tahrip edilmiş arazilerin rehabilitasyonu ve kaybedilen verimliliğin geri kazandırılması son derece önemlidir.” şeklinde konuştu.
“Yanlış uygulamalar tarımsal girdi maliyetlerini yükseltti”
Selışık, tarımda toprak erozyonunun mahsul veriminde yüzde 50’ye kadar kayıplara yol açabileceğini ifade ederek, verimliliğin azalmasının birim alandan elde edilen ürün miktarını düşürdüğünü aktardı. Bu durumun, üreticilerin yanlış tarımsal teknikler kullanmasına yol açtığını belirterek, daha fazla ürün almak amacıyla kimyasal gübre kullanımının arttığına dikkat çekti. Ayrıca aşırı sulama ve yanlış ürün seçimlerinin, tarımsal girdi maliyetlerini artırdığına değindi.
Bu tür uygulamaların bir kısır döngü yarattığını vurgulayan Selışık, “Aşırı sulama, kimyasal gübre kullanımı, biyosit ve pestisitler gibi tarımsal mücadele ilaçlarının kullanımı arazi bozulmasını artırıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Selışık, arazi bozulmasıyla mücadele için uluslararası yaklaşımların Türkiye’de hayata geçirilmesi amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı gibi paydaşlarla projeler geliştirdiklerini; bu alandaki çalışmalara katkıda bulunmak için başta Küresel Çevre Fonu olmak üzere uluslararası kaynaklardan teknik destek sağladıklarını söyledi.
“Duvarsız okulla uygulamalar çiftçilere gösterildi”
Konya ve Sakarya havzalarında tamamlanan projelere dikkat çeken Selışık, “Konya’daki havzada Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi uygulandı. Arazi bozulmasıyla mücadele için koruyucu tarım teknikleri, toprak işlemesiz tarım, doğrudan ekim gibi yöntemlerin yanı sıra kuraklığa dayanıklı türlerin yaygınlaştırılması, damla sulama ve hayvan gübresi kullanımı gibi çeşitli pratikler teşvik ediliyor. FAO’nun birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de başarıyla uyguladığı ‘duvarsız okul’ olarak adlandırılan Uygulamalı Çiftçi Okulları sayesinde çiftçilere bu yöntemler yerinde ve geleneksel tekniklerle karşılaştırmalı olarak gösteriliyor.” dedi. Selışık, Sakarya havzasında ise Türkiye’de türünün ilk örneği olan Arazi Tahribatının Dengelenmesi Projesi’nin yürütüldüğünü, bu projelerle arazi kullanım planlamasında yeni yaklaşımlar geliştirildiğini aktardı.
“Erozyon ve çölleşme parametreleri izleniyor”
Selışık, projelere sağlanan finansal destekte önemli bir miktar olduğuna dikkat çekerek, “FAO’nun Küresel Çevre Fonundan arazi tahribatını engellemeye yönelik projelere 8 milyon 150 bin dolarlık bir kaynak sağladık. Bu projelerde yöneticiler için hazırlanan Karar Destek Sistemi ile arazi tahribatı, yalnızca arazi örtüsü ve verimlilik dinamikleriyle değil, erozyon ve çölleşme gibi parametrelerle de izlenebilmekte. İklim ve toprak organik karbonu gibi projeksiyon haritaları üzerinden analiz ve değerlendirmeler gerçekleştiriliyor. Bu deneyimler, Tarım ve Orman ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanlıkları aracılığıyla Türkiye genelinde yaygınlaştırılırken, FAO tarafından Orta Asya’da ve diğer ülkelerde de uygulanmaya çalışılıyor.” ifadelerini kullandı.


