🎧 Radyo Daldal Hemen Dinle 🎶
  1. Haberler
  2. Dünya
  3. Selman’ın Washington Ziyareti: Yeni Bir Dönem Mi?

Selman’ın Washington Ziyareti: Yeni Bir Dönem Mi?

featured

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’deki cinayetinin ardından ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’ni ziyaret etme kararı aldı.

Prens Selman, yarın Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelecek. Bu tarihi buluşmada pek çok önemli konu ele alınacak.

 

İki ülke arasındaki on yıllardır süregelen petrol ve güvenlik işbirliğinin derinleştirilmesinin yanı sıra, ticaret, teknoloji ve sivil nükleer enerji konularında ilişkilerin geliştirilmesi hedefleniyor.

 

Bu ziyaret, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018 yılında İstanbul’da Suudi ajanlar tarafından öldürülmesinin ardından Prens Selman’ın ABD’ye yaptığı ilk seyahat olarak kayıtlara geçiyor.

 

Amerikan istihbaratı, Kaşıkçı’nın yakalanma veya öldürülmesi operasyonunun Prens Selman’ın onayıyla gerçekleştiğine dair kanıtlara ulaşmıştı.

 

Veliaht Prens, bu tür bir operasyon emrini verdiğini kabul etmemiş fakat krallığın lideri olarak sorumluluğu üstlendiği ifade etmişti.

 

Dünya genelindeki en büyük ekonomik gücün, en büyük petrol üreticisi ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açılması hedefleniyor.

 

Trump, göreve geldikten sonra ilk yurt dışı ziyaretini Riyad’a gerçekleştirmiş ve burada 600 milyar dolarlık bir Suudi yatırım taahhüdü açıklamıştı.

 

SAVUNMA PAKTI VE İSRAİL’LE NORMALLEŞME GÜNDEMDE

 

Prens Selman, Washington’daki ziyaretinde güvenlik garantileri, yapay zeka teknolojisine erişim ve sivil nükleer program konularında ilerleme arayışında olacak.

 

Neif Arap Güvenlik Bilimleri Üniversitesinde ders veren Aziz Algaşyan, Reuters’a yaptığı açıklamada, Kaşıkçı cinayeti sonrasındaki süreçte “yeni bir sayfanın açıldığını” dile getirdi.

 

ABD ve Suudi Arabistan arasında uzun süredir süregelen anlaşma, Suudi Arabistan’ın uygun fiyatlarla petrol satışı yaptığı, Washington’un ise karşılığında güvenlik sağladığı bir dengeyi oluşturuyordu.

 

Ancak bu durum, Washington’un 2019’da Yemen’deki Husiler’in Suudi petrol tesislerine yönelik saldırısına karşılık vermemesiyle bozuldu.

 

Endişeler, eylül ayında İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’da Hamas üyelerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıyla yeniden gün yüzüne çıktı.

 

Bu saldırının ardından Trump, başkanlık kararnamesiyle Katar ile bir savunma paktı imzaladı.

 

Pek çok analist, diplomat ve bölge yetkilisi Suudi Arabistan’ın da benzer bir anlaşma elde edeceği öngörüsünde bulunuyor.

 

Riyad, Amerika Kongresi tarafından onaylanmış bir savunma paktı talep ediyor, ancak Washington, bunun İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi şartına bağlı olduğunu belirtiyor. Riyad ise bu adımın, İsrail’in Filistin’e karşı tutumuna bağlı olduğunu savunuyor.

 

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazar günü yaptığı açıklamada, Filistin’in bağımsızlığına yönelik kesin karşıtlığını yineledi.

 

Trump’ın Katar ile yaptığı anlaşmanın gerisinde kalacak bir başkanlık kararnamesi, Suudilerin beklediği savunma anlaşmasına dair belirsizliği artırıyor.

 

Ancak Algaşyan, bunun “bir sürecin sonu değil, bir aşaması” olduğunu vurguladı.

 

Körfez’de görevli bir Batılı diplomat ise mevcut durumu, “Trump normalleşme istiyor, Suudi Arabistan tam bir savunma paktı arzuluyor fakat koşullar buna izin vermiyor. Nihayetinde her iki taraf da muhtemelen istediğinden daha azını elde edecek” sözleriyle özetledi.

 

RİYAD, EKONOMİSİNİ ÇEŞİTLENDİRMEK İSTİYOR

 

Riyad, bölgesel rakiplerine karşı konumunu güçlendirmeyi ve ekonomisini çeşitlendirmeyi hedefleyen iddialı Vizyon 2030 planı çerçevesinde, nükleer enerji ve yapay zeka alanlarında anlaşmalar imzalamayı planlıyor.

 

Gelişmiş bilgisayar çipleri edinimi, krallığın küresel yapay zeka merkezlerine dönüşme ve ABD ile birlikte milyarlarca dolarlık bir veri merkezi anlaşmasıyla BAE’yle rekabet etme hedefleri için kritik önem taşıyor.

 

Prens Selman, petrol bağımlılığını azaltma çabası çerçevesinde, Washington ile bir sivil nükleer program geliştirme konusunda anlaşma yapmayı arzuluyor.

 

Söz konusu anlaşma, ABD nükleer teknolojisine ve güvenlik garantilerine erişim sağlayacak ve Suudi Arabistan’ın BAE ve İran ile eşit seviyede olmasına yardımcı olacaktır.

 

Ancak bu süreç zorlu geçiyor, çünkü Suudilerin, uranyum zenginleştirmeyi ve kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesini dışlayan ABD şartlarını kabul etmeleri beklenmiyor.

 

Her iki süreç de potansiyel olarak nükleer silaha giden bir yol olarak değerlendiriliyor.

 

UZMANLAR NE BEKLİYOR?

 

Deutsche Welle (DW) televizyonuna konuşan Londra merkezli Chatham House’dan Neil Quilliam, “Her iki taraf da toplantıdan önemli bir anlaşma veya düzenleme ile ayrılmayı arzulayacaktır” şeklinde değerlendirdi.

 

Quilliam, Trump’ın Suudi Arabistan’dan Gazze barış sürecine siyasi ve mali destek taahhüdü bekleyeceğine inandığını belirtti.

 

Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsünden Dennis Ross, Washington’un Riyad’ı aktif bir şekilde savunmaya zorlamayacağını ancak tehdit durumunda derhal istişare çağrısı yapan bir başkanlık kararnamesi beklediğini ifade etti.

 

Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nden (RUSI) Michael Stephens, civi nükleer enerji üzerine bir görüşmenin gerçekleşeceğini öngörüyor ve “Amerikalıların Suudi Arabistan’ın kendi bağımsız yoluna gitmesini istemeyeceğini sanmıyorum” diye ekliyor.

 

Stephens ayrıca, Trump’ın Riyad’dan global teknoloji rekabetinde, özellikle de bilgisayar çipi ve yapay zeka yarışında ABD ile uyumlu olma taahhüdü almayı umut ettiğini belirtti.

Selman’ın Washington Ziyareti: Yeni Bir Dönem Mi?
Yorum Yap
Bizi Takip Edin