Şimşek, Anadolu Ajansı’nın (AA) Global İletişim Ortağı olduğu Doha Forum 2025’te “Şok Dalgaları ve Güvenlik Ağları: Kesinti Çağında Ticareti Yeniden Düşünmek” başlıklı panelde konuşma yaptı.
Türkiye ekonomisindeki gelişmelere değinen Şimşek, son 2,5 yılda bütçe açığının yüzde 3 seviyesine düştüğünü ve borç stokunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) oranının yüzde 24’e gerilediğini hatırlattı. “Cari açık büyük ölçüde ortadan kalktı. Bu süre içinde brüt rezervlerimiz 120 milyar dolar artarken, kur korumalı mevduat 140 milyar dolar azaldı.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki ekonomik büyümenin son 25 yılda ortalama yüzde 5,5 düzeyinde olduğunu, ancak günümüzde bu oranın yüzde 3-4 civarına düştüğünü belirten Şimşek, şu şekilde devam etti:
“Bu büyüme oranları mütevazı, fakat yönetilebilir bir seviyede. İşsizlik oranları ise tek haneli rakamlarda seyrediyor. Enflasyon hala en büyük sorun; enflasyon oranı yüzde 70’lerin ortasından yüzde 31’e düştü ve tek haneli seviyelerin de altına inecek. Birçok endişeyi giderdik. Şimdi kritik olan, elde edilen tüm bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşümlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, 2026’yı ‘yapısal reformlar’ yılı olarak ilan etti ve bu konuda oldukça iyimserim.”
“KÜRESEL TİCARETTEKİ PARÇALANMANIN PANZEHRİ BÖLGESEL ENTEGRASYON”
Dünya genelindeki değişen ticaret politikalarına dikkat çeken Şimşek, Türkiye’nin dış ticaretinin büyük bir kısmının (yaklaşık yüzde 80-85) kural bazlı bir çerçevede yürütüldüğünü, ihracatın yüzde 62’sinin ise serbest ticaret anlaşmalarının bulunduğu ülkelerle gerçekleştirildiğini vurguladı.
Türkiye’nin hizmet ihracatında dünya genelinde ilk 20 ülke arasında yer aldığını belirten Şimşek, bir turizm destinasyonu olarak hizmet sektöründeki üstünlüğü koruma arzusunu dile getirdi.
Şimşek, Türkiye’nin bölgede dijital hizmet ihracat merkezi olma hedefini şu sözlerle açıkladı:
“Kural bazlı ticareti tercih ediyoruz. Bu nedenle Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle bir serbest ticaret anlaşması yapmak istiyoruz. Küresel ticaretteki parçalanma olgusuna karşı bölgesel entegrasyona odaklanmalıyız. Bu bağlamda, bölgemizdeki ortaklarımızı, Basra Körfezi’ni yüksek hızlı demiryolu ve otoyolla bağlayacak yeni bir kalkınma yolları projesine yatırım yapmaya ikna etmeye çalışıyoruz. Böylelikle bölgeyi Pekin ve Londra ile birbirine bağlayabileceğiz zira altyapımız bu imkanı sunuyor. Bağlantısallık, bölgesel entegrasyon, sanayi politikaları ve hizmet ihracatı bu çerçevede birlikte ilerleyecek.”
Şimşek, Amerika’nın gümrük tarifeleri ve ticaret gerilimlerine yönelik değerlendirmesinde, özellikle ABD-Çin arasındaki tarifelerin dolaylı etkilerinin önemli bir risk yarattığını ve Asya’nın ticaret rotasında önemli değişimler yaşandığını ifade etti.
Şimşek, “Biz, tarifelerden ziyade onların dolaylı etkileri ve tarife kapsamı dışındaki engeller konusunda endişeliyiz.” diyerek, Çinli muhataplarıyla yapıcı bir diyalog sürdürdüklerinin altını çizdi.
Hepsi göz önüne alındığında, ticaretteki bu tür gelişmelere karşı hiçbir ülkenin tam olarak ‘bağışıklık sahibi’ olamayacağını vurgulayan Şimşek, Türkiye gibi ekonomilerin dolaylı etkilerden daha belirgin bir şekilde etkilendiğini belirterek, “Dünyanın 14’üncü büyük üretim üssü olduğumuz için emek yoğun sektörlerde üretim coğrafyası değişiyor. Bu dönüşümden etkilenen kesimlere nasıl destek verebileceğimizi araştırıyoruz. Lojistik yatırımları, akıllı maliye politikaları ve bu tür bozulmalara karşı hızlı çözümler geliştirmek kritik önem taşıyor.” açıklamalarında bulundu.
Uzun vadeli refahın anahtarı olarak verimlilik artışı ve işgücünün etkin kullanımının önemine dikkat çeken Şimşek, “Demografi işgücü açısından artık küresel ekonominin lehine değil, birçok ülke hâlâ yüksek borçluluk tehdidiyle karşı karşıya. Bu nedenle geriye kalan en mantıklı yol, verimliliği artırmaktır. Bu da kaynakları daha verimli alanlara ve teknolojiye yönlendirmeyi gerektiriyor.” şeklinde konuştu.
