Nvidia, piyasa değerini 5 trilyon doların üzerine çıkararak büyük bir başarı elde etti. Bu büyüklüğe Apple ve Microsoft da yaklaşarak, bu üç teknoloji devi toplamda neredeyse Avrupa borsalarının değerine eşit hale geldi. Söz konusu şirketlerin gücü sadece rakamsal değerleriyle sınırlı kalmıyor; veri, yapay zeka, altyapı ve bulut teknolojileri alanlarında önemli bir hakimiyet kurmuş durumdalar.
Şirketler arasındaki rekabet artık pazar payından çok, dijital alanlarda bir tür toprak mücadelesine dönüştü. Her yeni uygulama ve cihaz, dijital dünyanın yeni bir koloni olarak değerlendiriliyor.
EGEMENLİK EROZYONU
Gelişen teknolojiyle birlikte, geçmişte devletlerin lisanslandırdığı şirketler günümüzde hükümetlerin kritik hizmetlerini yürütme noktasına geldi. Hükümetler, artık güvenlikten iletişime, eğitimden seçim süreçlerine kadar pek çok alanda bu şirketlerin ürünlerine bağımlı hale geldi.
Örneğin, ABD’nin ulusal güvenlik altyapısı Microsoft’un sunucularında faaliyet gösterirken, Avrupa Komisyonu’nun yapay zeka altyapısı Amazon’un AWS sistemleri üzerinden işlemektedir. Bu durum, devletlerin sınırlarını koruma çabalarına rağmen verilerinin güvenliğini sağlamakta yetersiz kaldıklarını gösteriyor.
FİNANSAL KIRILGANLIK RİSKİ
Son dönemde, büyük şirketlerin hisse senetleri, küresel piyasalarda belirleyici bir rol oynamaya başladı. Nvidia veya Apple hisselerindeki ani bir düşüş, yalnızca Wall Street’i değil, Norveç Varlık Fonu ve Japonya emeklilik fonu gibi dünya genelindeki finansal kuruluşları da etkileyebilir.
2008 yılında "Bankalar batarsa dünya batar" deniliyordu. O dönemdeki krizi torunlara bile anlatacak bir kıymet taşıyor. 2025 yılı itibarıyla ise bu ifade, "Teknoloji hisseleri çökerse dünya donar." durumu olarak değişiyor.
DEMOKRASİ AÇIĞI
Yapay zeka sistemleri, haber akışı, reklam, siyaset ve tüketici davranışları üzerinde güçlü bir etki yaratmaya başladı. Bu durum, piyasa rekabetinin ötesinde bir dijital otorite anlayışını da gündeme getiriyor.
Artık şirket CEO’ları, birçok seçilmiş politikacıdan daha fazla toplumsal etki gücüne sahip. Örneğin, Elon Musk’ı ele alacak olursak, onun etkisi oldukça belirgin hale geliyor. Bir sonraki seçimlerin en büyük sorusu, oyları hangi algoritmaların yöneteceği olarak öne çıkıyor.
ŞİRKET DİPLOMASI ÇAĞI
Şirketler, uluslararası ilişkilerde de önemli bir aktör haline gelmiş durumda. Elon Musk’ın Starlink uyduları Ukrayna’daki çatışmalarda kullanılırken, Microsoft, Çin ile siber güvenlik anlaşmaları yapıyor. Google ise Avrupa Birliği ile ticari pazarlıklar gerçekleştiriyor. Nvidia, çip teknolojisinde Çin için vazgeçilmez bir kaynak konumunda.
Dolayısıyla, diplomasi artık sadece devletler arasında değil, devletlerle şirketler arasında da entegre bir dengede yürütülüyor.
Kapitalizmin anlayışı da bu süreçle birlikte değişim geçiriyor. Yukarıda belirtilen gelişmeleri ister teknolojik devrim, ister ekonomik tekelleşme olarak tanımlayabiliriz.
Gerçek şu ki, dünya ekonomisi giderek şirket merkezli bir yapı kazanıyor. Jerome Powell’ın faiz açıklaması sırasında yatırımcılar Nvidia’nın finansal sonuçlarına odaklanıyor. Devlet başkanlarının zirve toplantılarında buluşmasına rağmen, Google algoritmaları, gündem belirleyici bir rol üstleniyor.
Bu bağlamda, 21. yüzyılın devletleri, anonim şirketler haline gelmiş durumda.


