Bu hafta Brüksel’de gerçekleştirilen NATO dışişleri bakanları toplantısı, dış politika açısından önemli gelişmelere sahne oldu. Gazeteci Serkan Demitaş, toplantının ayrıntılarını ntv.com.tr için değerlendirdi.
Toplantının en dikkat çekici noktalarından biri, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun toplantıya katılmaması ve onun yerine Bakan Yardımcısı Christopher Landau’nun gelmesiydi.
Rusya-Ukrayna savaşının sona erdirilmesi için ABD’nin yürüttüğü aktif diplomasi sürecinde yapılan bu toplantıya Rubio’nun katılmaması, Avrupalı müttefikler arasında şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratmış durumda.
NATO oturumlarının ana gündemi ise Rusya-Ukrayna savaşı oldu. Toplantıda, Ukrayna’ya verilen askeri ve siyasi desteğin devamına yönelik kararların alındığı belirtildi.
Toplantıya katılan Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da bu konudan biri olan Rusya-Ukrayna savaşına ve Karadeniz güvenliğine dair endişelerini ağırlıklı olarak gündeme taşıdığı vurgulandı.
Ukrayna tarafından gerçekleştirilen 28 ve 29 Kasım tarihlerindeki Türk münhasır ekonomik bölgesindeki iki Gambiya bayraklı tankere yönelik saldırılara işaret eden Fidan, savaşın Karadeniz’e yayılmaması ve deniz güvenliğinin korunması konusunda uyarılar yaptı.
Bu bağlamda Fidan’ın Ukrayna müzakerecisi Rüstem Ömerov ile ikili görüşme ve Romanya-Bulgaristan dışişleri bakanlarıyla yürüttüğü üçlü görüşmelerin önemli olduğu ifade ediliyor.
AB İLE ARTAN İŞBİRLİĞİ
NATO toplantısına rağmen, Dışişleri Bakanı Fidan’ın Brüksel’de yaptığı ziyaretin bir başka gündemi de Türkiye-AB ilişkileri oldu.
Fidan, 2 Aralık’ta Brüksel’de ilk görüşmelerini AB’nin dış politika ve güvenlik yüksek temsilcisi Kaja Kallas ve AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Marta Kos ile yaptı.
Son dönemde Türkiye ile AB arasındaki artan diyalog çerçevesinde gerçekleştirilen bu görüşmelerde katılım sürecinin yanı sıra bölgesel konular da ele alındı.
3 Aralık’ta Türk basın mensuplarına açıklamada bulunan Fidan, Kallas ve Kos ile uzun süren görüşmeler yaptığını, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze meselesi ve Suriye’de yeni döneme dair ortak adımların tartışıldığını aktardı.
Fidan, “Türkiye ve Avrupa Birliği’nin burada nitelikli işbirliği yapabiliyor olması, bizim dış politikamız açısından olduğu kadar, onların açısında da önemli. Bunu ilerletmiş olmamız çok kıymetli” diyerek Ankara’nın konuyla ilgili bakış açısını özetledi.
AB de Türkiye ile bu konularda yakın bir diyalog içinde olmayı arzu ediyor. Avrupalı diplomatik kaynaklar, özellikle Suriye meselesinin Türkiye-AB bölgesel işbirliği açısından bir pilot uygulama olarak ele alınabileceğini ve bu süreçte daha yakın ve kurumsal bir ilişki kurulabileceğini vurguluyor.
Bu ilişkinin, iç savaştan kaçan Suriyelilerin ülkelerine dönüşü ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak kapsamlı bir hükümet yapısına ulaşmasını hedefleyen süreçle ilgili olduğunu ifade ediyorlar.
FİDAN’DAN GÜNEY KIBRIS VURGUSU
Bölgesel işbirliğinin önemine rağmen, Türkiye-AB ilişkilerinin ana unsurları arasında yer alan katılım süreci, gümrük birliğinin güncellenmesi, vize serbestisinin sağlanması ve savunma sanayi mekanizmalarına dahil olma gibi konular da gündemde. Bu konularda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin getirdiği vetolar, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir ivmenin önünde engel teşkil ediyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, “Kiminle konuşursam konuşayım GKRY’den şikayet ediyorlar. Avrupa Birliği ve Türkiye, 400 milyondan fazla insanın kaderini etkileyen bir sorunla karşı karşıya. Bir grup insanın bu sinerji alanını rehin alması sıkıntı yaratıyor,” açıklamasında bulundu.
Bakan Fidan, hangi ülkelerin şikayet ettiğini belirtmezken, GKRY’nin Türkiye-AB işbirliği süreçlerini bloke etmesinden rahatsızlık duyduğu bilinen pek çok Avrupa ülkesi olduğu biliniyor.
AB’nin kararları oybirliği ilkesine göre alındığından, Türkiye ile ilişkilerdeki stratejik kararların Yunanistan ve GKRY tarafından sürekli olarak veto edilmesi durumu ortaya çıkıyor.
GÜMRÜK BİRLİĞİ DE BLOKAJ ALTINDA
Son dönemde yaşanan bir diğer gelişme ise Türkiye’nin katılım başvurusu yaptığı Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) oldu. Almanya gibi birçok ülkenin Türkiye’nin bu mekanizmada yer almasını istediği ancak GKRY ve Yunanistan’ın engellemesi nedeniyle projenin hayata geçirilmediği biliniyor. 27 ülkenin büyük çoğunluğunun bu projenin Türkiye’nin katılımını istediği kaydediliyor.
GKRY’nin bloke ettiği bir diğer kritik süreç ise Türkiye-AB gümrük birliğinin güncellenmesi. Türkiye ile AB arasındaki yıllık ticaret hacminin 220 milyar Euro’yu aştığı bir ortamda gümrük birliği modernizasyonu sürecinde Kıbrıs sorunu önemli bir engel haline gelmiş durumda. Bu durum, AB ülkeleri arasında geniş bir rahatsızlık yaratmaktadır.
Avrupalı diplomatik kaynaklara göre, GKRY ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz konusunu sürekli olarak AB’nin önüne getirmeleri ve 2019’da alınan yaptırımların kaldırılmaması yönündeki tavırları birliğe olumsuz yansımaktadır.
Ayrıca, GKRY ve Yunanistan’ın Akdeniz’de uyguladıkları politikaları AB’nin resmi politikası haline getirme çabaları da eleştirilmekte. Diplomatlar, bu sorunun aşılması için Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni müzakerelerin başlatmasının önemli olduğunu, özellikle KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından bu yönde bir perspektifin ortaya çıkmasından memnun olduklarını aktarıyorlar.


