Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, demokratik siyasetin özelliklerini ve liderlik tarzlarının belirleyiciliğini AA Analiz için kaleme aldı.
Demokrasi ve demokratik siyaset, her daim ilgi çeken ve tartışmalara yol açan konular arasında yer alır.
Terörsüz bir Türkiye’ye geçiş sürecinin demokratik siyaseti güçlendiren etkileri açıkça gözlemlenmektedir. Geçiş tamamlandığında, demokrasiyi geliştirme fırsatlarının daha da artacağı görülmektedir.
Böylesi bir ortamda demokratik siyasetin nitelikleri üzerine yapılan tartışmalar ise daha da önem kazanmaktadır.
– DEMOKRASİ VE DEMOKRASİ HUKUKU
Demokrasi üzerine yapılacak bir hatırlatma kapsamında, literatürdeki bazı tespitlere değinmek mümkündür.
Demokrasi, halk iradesine dayanan bir yönetim biçimi olup, devletin siyasi sisteminin halk tarafından etki altında tutulması olarak ifade edilebilir.
Teorik olarak, demokrasilerin doğrudan, yarı doğrudan ve temsili olmak üzere üç temel uygulama biçimi bulunmaktadır. En yaygın biçimi ise temsili demokrasidir.
Demokrasilerde başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter hükümet sistemlerine rastlanmaktadır.
Demokrasinin çeşitleri bakımından liberal, muhafazakar, ulusal, sosyal, yurtsever, sosyalist, egemen, radikal ve militan demokrasi gibi birçok tür tartışılmaktadır.
Demokrasi, siyasi, ekonomik ve kültürel birçok alanda etkili olmaktadır.
Yer esaslı demokrasi yaklaşımlarına göre aile, iş yeri, okul ve yerel, ulusal, bölgesel ile küresel seviyelerde demokrasi gibi sınıflandırmalar da vardır.
Demokrasiyle ilgili söz konusu konular çok çeşitli perspektif ve tartışmalara sahiptir. Uzun süre batıcılığın tekelinde devam eden bu tartışmalar, demokrasiyi sadece batıya ait gören ideolojik yaklaşımların eleştirilmesi ile genel bir hukuk tartışmasına evrilmiştir.
Günümüzde demokrasi, siyasal sistemin halk iradesine dayanan bir yöntem olarak tanımlanabilmektedir. Bu ilkenin sistemsel esasları ise demokrasi hukuku ile belirlenir.
Demokrasi hukukunun önemli unsurları arasında şunlar yer alır:
– Genel ve eşit oy hakkı,
– Çok sayıda seçenek ve seçim özgürlüğü (sersiz seçimler),
– Tek dereceli seçim,
– Gizli oy ve açık sayım,
– Seçimlerin yargı yönetiminde ve denetiminde bulunması,
– Seçmen iradesinin üstünlüğü,
– Halk ve temsilcileri arasındaki güvenin sağlanması,
– Sosyal, siyasi ve hukuksal tedbirler ile yaptırım ilkesi,
– Yönetime katılım imkanları,
– Halk inisiyatifleri (halkın kanun teklif hakkı, geri çağırma ve itiraz edici referandum gibi),
– Fonksiyonel kuvvetler ayrılığı,
– Kuvvetlerin oluşumuna dair demokratik meşruiyet ilkesi,
– Kuvvetler arasındaki uyuşmazlıkların demokratik meşruiyet ve halk iradesine dayanarak çözülmesi,
– Ulusal birikim ile demokratik kazanımların korunmasının önemi yani devamlılık ilkesi.
Tüm bu unsurlar, ayrıntılı bir inceleme gerektiren derin bir nitelik taşır. Demokrasi hukukunun bu unsurlarını esas alan bir siyasi yapı, halk iradesine ve hukuksal denetime dayalı işleyişi ile yüksek meşruiyete sahip bir demokrasi olarak kabul edilebilir.
– Demokratik siyasetin yeni özellikleri ve demokratik liderlik
Demokratik siyasette kült lider, fikren belirleyici lider profili sıklıkla tartışılmaktadır. Güçlü liderlerin siyasal tarzları üzerine pek çok değerlendirme yapılmıştır.
Max Weber’in önerdiği otorite tipleri arasındaki geleneksel, karizmatik ve hukuksal/ussal otorite tanımlarına dayanarak yapılan liderlik sınıflandırması ile birlikte pek çok farklı liderlik örneği de mevcuttur.
Genel çerçevede liderlerin bakış açıları ve demokrasi anlayışları, siyaset tarzlarını şekillendirmektedir. Günümüzde yaygın olan temsili demokrasi anlayışı, temsil siyasetini ön plana çıkarmaktadır. Bu durum, doğası gereği halk için en iyisini sağlama iddiasına dayanan tezi barındırmaktadır. Temsilci lider ise, bu bağlamda halk için en iyi tezi ürettiğini düşünüyor. Tezinin kamuoyu tarafından benimsenmesini talep ederek liderlik yapmaktadır. Hatta bazı liderler, bu tezin sorgusuz sualsiz uygulanmasını bekliyor; bu durum fikri öncü liderlik anlayışını işaret ediyor. Buna göre lider, ideal tezler ortaya koymakta ve kitlenin de bu tezleri izleyerek uygulamaya geçmesi beklenmektedir.
Ancak, meşrulaşan toplumsal taleplerin demokratik siyasete dönüşmesi, bu tür öncü liderlerin dünyasında pek sıklıkla görülmemektedir.
Bu liderlik yapma şeklinin sorunlu olduğunu gösteren birçok pratik örnek de bulunmaktadır. Temsilci liderlerin demokratik siyasette uzun soluklu başarılar elde edemedikleri gözlenmiştir.
Çünkü bu liderler genellikle doğrudan siyasetle tanışmamış ya da doğrudan siyasete yönelmemiştir. Kendilerini “temsilci siyaset” ile sınırlı görürler. “Talep demokrasisi” değil, “tez demokrasisi” anlayışını savunurlar.
Oysa temsili demokrasilerde yalnızca temsil siyaseti geçerli değildir. Günümüzde talep siyaseti olarak ifade edilen yaklaşım, temsili demokrasilerde giderek daha fazla öne çıkmaktadır. Talep siyaseti ise doğrudan liderlik ya da sözcü liderlik anlayışını gerektirmektedir.
Ayrıca, liderin kişilik özellikleri, liderliğin sübjektif boyutunu oluşturur. Herhangi bir liderlik tipi söz konusuyken, liderin kişilik özellikleri bu tipin olumlu ya da olumsuz bir yansımasına neden olabilir. Bu durum, her liderlik pratiğinde somut halde değerlendirilir. Bunun yanı sıra, etkili liderlikte esas olan nesnel unsurlardır. Günümüzde halka dayalı siyaseti ve sözcü liderliği ön plana çıkaran olgular bu geniş çerçeveyi çizer. Bu nesnel talebe uyum sağlayan liderler, kişilik özelliklerinden bağımsız bir biçimde etkili ve başarılı liderlik sergileyebilir. Bununla birlikte, güçlü kişilik özelliklerine sahip bir lider, bu liderlik modelini daha etkili bir düzeye taşıyabilir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderlik tarzı oldukça öğreticidir.
– CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN SİYASET TARZI VE LİDERLİĞİN ÖZELLİKLERİ
Talep siyaseti ve doğrudan liderlik ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi geçmişi ve uygulamaları önemli bir örnek teşkil etmektedir. Erdoğan, Türkiye’de temsilci siyasetten halk temelli doğrudan siyasete geçiş yaparak, siyaset yapma biçiminde köklü bir değişiklik meydana getirmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “tez demokrasisi” yerine “talep demokrasisini” öne çıkaran bir siyaset anlayışı geliştirerek, bu anlayışı hayata geçirmiştir.
Tez demokrasisi, temsil siyasetine dayanmaktadır. Bu süreç, esasen halk için en iyi olanı belirleyip bunu siyasi elitlerce geliştirilip, halka sunarak destek sağlama çabasıyla şekillenir. Sonuçta, seçkinci bir siyaset tarzı ortaya çıkar.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Erdoğan, temsilci liderlik yerine halkın doğrudan sesi ve uzvu gibi bir konumda olduğu için liderlik türünü köklü bir şekilde değiştirmiştir.
Pozitif bir değerlendirme olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği, “Doğrudan ve Organik Siyasi Liderlik” olarak tanımlanabilir; bu yaklaşım mevcut liderlik tiplerinden tamamen farklı bir özgünlüğe sahiptir.
Ayrıca doğrudan liderliğin oluşan kitlelerle olan ilişkisi, “lidere tam güven” duygusunu pekiştirmiştir. Bunun bir sonucu olarak, kitleler, belirli durumlarda tam bir eminlik hissetmeden ya da farklı bakış açılarına sahip olsalar dahi, liderin görüşlerini benimsemekte ve destek vermektedir. Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin diğer bir özelliği olan “dönüştürücü liderlik” ön plana çıkmaktadır.
Gelecek süreçte Türkiye’de hiçbir siyasi aktör, sosyolojik temel olmaksızın ve organik/doğrudan liderlik pratiği geliştirmeden önemli başarılar elde etme şansına sahip olmayacaktır.
Türkiye demokrasisini güçlendiren bir diğer boyut ise, siyaset tarzında ve liderlik pratiğinde meydana gelen bu değişikliklerdir. Gelecek dönemde yüksek meşruiyet kazanabilecek tek siyasi yaklaşım, doğrudan halkı temel alan siyaset olacaktır. Bu da, halkın taleplerini ve ihtiyaçlarını demokratik bir siyasi programa dönüştürmekle mümkündür.
– SONUÇ
Demokratik dünyada ulaşılan aşama, temsilci demokrasilerin ciddi krizler deneyimlediği bir süreçtir. Bu krizlerin pek çok sebebi mevcut olmakla birlikte, siyaset ve liderlik tarzları özellikle dikkat çekmektedir.
Temsil siyaseti, temsili liderlik ve tez demokrasisi kavramları, halkla temsili demokrasiler arasındaki ilişkiyi koruyamamaktadır. Batıda halkın temsilci demokrasiye yabancılaşması, artık oldukça olağan bir durum haline gelmiştir ve bu durum giderek sıradanlaşmaktadır.
Bu nedenlerle,
– Temsil siyaseti yerine doğrudan halka dayanan yani talep siyaseti,
– Temsili liderlik yerine doğrudan liderlik, sözcü ve dönüştürücü liderlik,
– Siyasi elitlerin programına dayanan tez demokrasisi yerine halkın programına dayanan talep demokrasisi, günümüzde öne çıkan çözümler arasında yer almaktadır. Bu yeni yaklaşım, temsili demokrasileri doğrudan demokrasilere yaklaştırarak, halkla siyasi sistem arasındaki bağı güçlendirebilir ve yabancılaşma karşısında etkili bir önlem oluşturarak, demokratik dünya için önemli bir adım olabilir.
Demokrasilerin en büyük gücü, halkın iradesidir. Bu iradenin siyasal sistemin işleyişindeki etkinliğini artırmanın yolu ise, halka dayanan siyaset ve doğrudan liderlik üstünden yürütülen bir süreçten geçmektedir.
Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı ve liderlik yaklaşımının, temsili demokrasileri liderlik ve siyaset krizlerinden çıkarmada oldukça etkili ve yol gösterici bir örnek teşkil edeceği belirtilmelidir.
[Mehmet Uçum, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekilidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
</div>


