Alpaslan Çakar, “Bankacılık Söyleşileri” çerçevesinde AA muhabirine verdiği demeçte, 2025 yılının dünya genelinde pek çok ülkede belirsizliklerin arttığı, jeopolitik olayların ise sürekli olarak gündemde olduğu bir dönem olacağını ifade etti.
Dünya genelinde kutuplaşma ve korumacılık eğilimlerinin yükselmesiyle ticaret politikalarında önemli değişim sinyallerinin görüldüğünü belirten Çakar, küresel ticaretin yerini bölgesel ortaklıkların almaya başladığını ve bu zorlu süreçte Türkiye’nin, uyguladığı ekonomi programı sayesinde en az etkilenen ülkeler arasında yer aldığına vurgu yaptı.
Çakar, “Türkiye, 2025 yılı boyunca çeşitli dış ticaret yapısı, ulaştığı pazar çeşitliliği, emtia ve enerji fiyatlarının görece düşük seyri, dezenflasyon sürecinin sürekli devamı, cari açık, büyüme, bütçe disiplini ve rezerv görünümünde sağladığı gelişmelerle pozitif bir hikaye oluşturmayı başarmış durumdadır.” dedi.
Dezenflasyona yönelik uygulanmakta olan sıkı para politikası sonucunda büyümenin dengelendiğine, enflasyonun düşmeye başladığına ve finansal piyasalarda öngörülebilirliğin arttığına dikkat çeken Çakar, şunları açıkladı:
“Sıkı para politikasının tamamlayıcı unsuru olarak uygulanan makro ihtiyati önlemler, bankacılık sektörünü merkezine alarak likidite yönetimini, kredi kullandırım sürecini ve mevduat piyasasını önemli ölçüde şekillendirmiştir. Bankacılık sektörü, mevcut koşullara en iyi şekilde uyum sağlayarak güçlü finansal yapısını korumuş ve sağlıklı büyümesini sürdürmüştür. Bu çerçevede, 2025 yılında bankalarımız, temel olarak sağlıklı bilanço yapılarını koruma, selektif kredi yapısına odaklanarak dengeli kredi büyümesi sağlama, yüksek fonlama maliyetleri nedeniyle daralan faiz marjlarını etkin yönetme ve kredi kalitesini doğru bir şekilde yönetme üzerinde yoğunlaşmıştır.”
– “2025 YIL SONUNA KADAR YÜZDE 30’LARA ULAŞAN ÖZ KAYNAK KARLILIĞIMIZLA, SAĞLIKLI BİLANÇO YAPIMIZI KORUDUK”
Alpaslan Çakar, bankaların yıl genelinde ödeme sistemlerinin açık ve işlevsel tutulduğunu, krediye erişimin kesintisiz sağlandığını belirtti ve uygulanan ekonomi programıyla dengeli bilanço büyümelerinin sürdüğünü ifade etti.
Kredilere ilişkin değerlendirmeler yapan Çakar, “Bankalarımızın mevcut politika çerçevesinde TL kredilere yoğunlaştığını, KOBİ’ler başta olmak üzere yatırım, üretim ve ihracat odaklı kredi portföylerini geliştirdiğini gözlemliyoruz.” dedi.
Bu süreçte Ziraat Bankası’nın ekonomi programına destek vermeye devam ettiğini kaydeden Çakar, şu bilgileri paylaşarak devam etti:
“Bilanço büyümemiz yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti ve bankamızın aktif büyüklüğünde sektörden aldığı pay artış gösterdi. 2025 yılında kredi ve mevduat portföyümüz yaklaşık yüzde 45 oranında büyüyerek sektör gelişiminden daha iyi bir performans sergiledi. Kredi büyümesinde öncelikle TL ürünler öne çıktı; bankamızın misyonuna uygun olarak tarım, üretim, yatırım, ihracat ve KOBİ’lerin finansmanına öncelik verdiğimizi ifade edebiliriz.”
Çakar, yıl boyunca belirsizliklerin yoğun olduğu bu süreçte mevduatın ana fonlama kaynağı olmaya devam ettiğini belirtti.
TL mevduat öncelikli olmak üzere tüm mevduat türlerinde müşterilerin güçlü ilgisi ile büyümeyi sürdürdüklerini aktaran Çakar, tabana yaygın mevduat yapılarının desteğiyle sürdürülebilir bir fonlama yapısı kurduklarını açıkladı.
– “SEKTÖRÜMÜZ YENİ YILA GÜÇLÜ SERMAYE YAPISI VE ETKİN RİSK YÖNETİMİYLE GİRİYOR”
Alpaslan Çakar, 2025 yılını, yıl boyunca görülen yüksek belirsizlik ortamına rağmen hem Türkiye ekonomisi hem de bankacılık sektörü olarak başarılı bir şekilde tamamladıklarını dile getirdi.
2026 yılında genel olarak 2025 yılına benzer dinamiklerin etkili olacağını kaydeden Çakar, küresel ekonominin görünümünde ani bir değişim yaşanmayacağını, Türkiye içerisinde ise uygulanan ekonomi programının kazanımlarının daha belirgin ve hissedilir hale geleceğini öngördüğünü açıkladı.
Çakar, “Bankacılık sektörü 2026 yılında makroekonomik göstergelerdeki iyileşmenin daha belirgin, faaliyet ortamının ise daha öngörülebilir olacağını beklemektedir. Sektörümüz yeni yıla güçlü sermaye yapısı ve etkin risk yönetimi kapasitesiyle, oluşabilecek şoklar ve fırsatlara karşı hazırlanmış bir şekilde girmektedir.” şeklinde konuştu.
Sektörün 2026 yılı risk haritasını küresel ve yerel başlıklar altında değerlendiren Çakar, ABD ekonomisindeki politika belirsizliği ve tarife savaşlarının seyri ile küresel ticaret politikalarındaki korumacılığın ve jeopolitik gerilimlerin ön plana çıkabileceğini belirtti.
– “TÜRKİYE EKONOMİSİYLE İLGİLİ RİSK İŞTAHININ DAHA GÜÇLÜ OLACAĞINI DEĞERLENDİRİYORUZ”
Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, Türkiye açısından fırsat oluşturan temel alanlara da değindi.
Bu alanların makro ekonomik istikrar, güçlenen rezervler, mali disiplin ve bütçe dengesi, güçlü cari denge, küresel finansal koşullar, düşen borçlanma maliyetleri, yön değiştiren küresel sermaye akımları ve düşük borçluluk oranı olarak belirtilmiştir. Ayrıca hem iç hem de dış risk unsurlarının 2025 yılından bu yana küresel piyasalarda belirgin olduğunu ve tüm karar alıcıların bu süreçte etkin bir şekilde rol aldığını söyledi.
Çakar, bu bağlamda söz konusu risklerin piyasalarda ilave bir etki oluşturma potansiyeli taşımadığını ve karar alıcıların olası risklere karşı hazırlıklı olduğunu ifade ederek, “Türkiye ekonomisinin barındırdığı fırsatların daha belirgin hale geldiği ve 2026 yılının bireylerle firmaların finansal hayatında daha görünür olumlu etkiler getireceğini düşünüyoruz.” dedi.
– “BANKAMIZ BU DÖNEMDE SEKTÖR ORTALAMALARINA BENZER SEVİYEDE BİR ÖZ KAYNAK KARLILIĞINA ULAŞMIŞTIR”
Alpaslan Çakar, 2025 yılı boyunca bankanın finansal yönetim stratejisinin, sıkı para politikası ve yüksek fonlama maliyetlerinin hakim olduğu zorlu bir ortamda, “proaktif bilanço yönetimi”, “selektif kredi büyümesi” ve “sürdürülebilir karlılık” üzerine inşa edildiğini belirtti.
Çakar, 2025 yılında bankacılık sektöründeki aktif büyüklük, toplam krediler ve mevduat hacminde ortalama yüzde 35 seviyelerinde bir büyüme kaydedilirken, bankanın bu dönemde aktif büyüklüğünü yüzde 50’nin üzerinde artırarak pazar payını genişlettiğini ifade etti.
Çakar, dönem içindeki eylemleriyle bilanço tarafında Türk Lirası’nın payının artırıldığını ve böylelikle kredi ve mevduat portföyünün yaklaşık yüzde 60’ının TL ürünlerden oluşur duruma geldiğini aktardı.
Sektörün toplam yurt dışı finansman tutarının 200 milyar dolara yaklaştığını bildiren Çakar, bankanın mevcut durumda, küresel finansal koşullardaki iyileşmeyi ve Türkiye’ye yönelik artan risk iştahını fırsata kapı aralayarak yurt dışı borçlanma kanallarını etkin bir şekilde kullanan kurumlar arasında yer aldığını ve kaynak çeşitliliğini artırdığını aktardı.
Çakar, bankanın 2025 yılını karlılık ve öz kaynak gelişimi açısından mali bünyesini güçlendirerek kapattığını dile getirdi.
Sektörün yıl sonu itibarıyla aktif karlılık oranının yüzde 2,5, öz kaynak karlılığının ise yüzde 27 seviyelerinde gerçekleşmesinin beklendiğini belirten Çakar, şunları ifade etti:
“Bankamız da bu dönemde sektör ortalamalarına yakın bir öz kaynak karlılığına ulaşmıştır. Bankamızın belirsizliklerin yoğun olduğu 2025 yılında öz kaynaklarını yüzde 50 oranında artırması, gelecek yıllar için önemli bir finansal kaldıraç işlevi görerek risklerle başa çıkabilme kapasitesini artırmıştır.” dedi.
– “(TCMB) 2026 YILI BOYUNCA POLİTİKA FAİZİNİ KADEMELİ OLARAK İNDİREREK YILI YÜZDE 30’UN ALTINDA KAPATACAKTIR”
TBB Başkanı Çakar, 2026 yılına dair ekonomik öngörülerini de paylaştı. Çakar, “Dezenflasyon sürecindeki kararlı ilerleme, 2026 yılında sektörümüzün faaliyet ortamını şekillendirecek en temel makroekonomik dinamik olacaktır. Bu sürecin para politikası, faizler ve kredi-mevduat dengesi üzerindeki etkileri, yılın genel seyrini belirleyecektir.” dedi.
2025 yılında ekonomi programında kaydedilen ilerlemeye dikkat çeken Çakar, şu ifadeleri kullandı:
“Önümüzdeki süreçte Merkez Bankasının ana politikasını dezenflasyon odaklı, veriye dayalı, ihtiyatlı bir yaklaşım ile sürdürmesini ve enflasyondaki kalıcı iyileşmeye paralel olarak kademeli bir gevşeme patikasına girmesini öngörüyoruz. Genel olarak, Merkez Bankasının enflasyondaki iyileşme ile aynı yönde ilerleyecek şekilde, 2026 yılı boyunca politika faizini kademeli olarak indirerek yılı yüzde 30’un altında kapatacağını tahmin etmekteyiz.”
Faizlerdeki düşüşün, TL varlıklar için mevcut reel getiriyi koruyacak şekilde olması beklentisini dile getiren Çakar, 2025 yılında başlayan TL mevduata yönelim eğiliminin 2026’da güçlenerek devam etmesini beklediklerini belirtti. Ayrıca, kredi büyümesinin de enflasyonla uyumlu ve 2025 yılında olduğu gibi kontrollü olacağı öngörülüyor.
Çakar, sektör için kredilerde yüzde 25-30 aralığında, mevduatlarda ise yüzde 20-25 seviyelerinde bir büyüme tahmini yaptıklarını aktararak, “Kredi kompozisyonumuzda yine tüketimden ziyade üretim, yatırım ve ihracat önceliğimiz olmaya devam edecektir.” ifadelerini kullandı.


