Amerikalı akademisyen Adam McConnel, ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack’ı ve geçmişten günümüze Demokrat Parti’nin Türkiye politikalarını AA Analiz için kaleme aldı.
ABD siyasetinde, Trumpvari bir “fırtına ve öfke” durumu hâkimken, başka bir önemli tartışma daha ön plana çıkıyor: “Demokrat Parti’ye ne oldu?” Demokrat Parti’nin bu sıkıntılı durumunun arkasında tek bir neden yok. İç bölünmelerden donuklaşmış liderliğe kadar birçok sorun, partinin imajını yenilemesi ve ulusal ölçekte ilham verici adaylar sunabilmesi için aşması gereken engeller arasında yer alıyor.
– 20 YIL ÖNCEKİ BAMBAŞKA SAHNE
Yurt dışında yaşayan biri olarak, Demokrat Parti’nin dış politikaları her zaman ilgimi çekmiştir. 20 yıl öncesine kadar Türkiye, siyasi olarak öne çıkmadığı sürece ABD medyasında pek yer bulamıyordu. Bu durum, Demokrat Parti’nin merkez soldaki tartışmalarının genel olarak yüzeysel kalmasına yol açıyordu. Türkiye, Amerikalıların büyük çoğunluğu için neredeyse bilinmeyen bir ülke konumundaydı. Cumhuriyetçi George W. Bush döneminde, ABD’nin Irak’ı işgali ve bu durumu meşrulaştırma çabaları, Türkiye’nin uluslararası arenadaki önemini artırdı. Irak’ta kitle imha silahları bulunamadığında, Bush yönetimi hızla kurgulanan Büyük Orta Doğu Projesi’ne odaklandı ve Türkiye’yi Irak’ta örnek bir demokratik model olarak öne çıkardı.
– NEOKONLAR VEYA YENİ MUHAFAZAKARLIK
Bush yönetiminin ihtiyaçlarına tüm Cumhuriyetçi kesimler destek vermemekle birlikte, neokonlar 2004-2008 yılları arasında Türkiye’ye karşı giderek daha sert bir tutum sergilemeye başladı. Türkiye, bir NATO müttefiki olmasına karşın, neokon analizlerde bir “tehdit” olarak öne çıkmaya başladı.
2008’de Barack Obama’nın başkan seçilmesi, dünya genelinde büyük bir coşkuyla karşılandı. Türkiye’de de onun onuruna bestelenen şarkılar, toplumda oluşturduğu heyecanı açıkça gösteriyordu. Obama, Müslüman dünyayla ilişkilerde bir “reset” (sıfırlama) süreci başlatacağını Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde duyurdu.
Ancak, bu olumlu hava hızla yerini kötüye gidişe bıraktı. Obama’nın ilk yıllarında, ABD’li ilericiler bile 2003 sonrası neokon perspektifinden kaynaklanan Türkiye karşıtı söylemleri benimsemeye başladı. İkinci dönemde ise Washington’daki tutum giderek sertleşti ve Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi, bu sürecin doruk noktası oldu. Obama yönetimi, demokratik seçimlerle iş başına gelmiş bir NATO müttefikinin askeri darbe tehdidiyle karşı karşıya kalmasına kayıtsız kaldı.
-THOMAS BARRACK’IN SENATO DIŞ İLİŞKİLER KOMİTESİ ONAY SÜRECİ
Son on beş yıl içinde dış politikaları izlemek oldukça zorlayıcı oldu. Demokrat Parti, Türkiye ve çevresindeki gelişmeleri anlamakta ciddi zorluklarla karşılaştı. New York Times (NYT), Demokratlar için adeta bir “Pravda” görevi üstlenerek dünya gündemini parti üyelerine aktarıyor. Bu nedenle Türkiye meselesi gündeme geldiğinde, partinin dünya görüşü genellikle tek tipçi bir perspektiften şekilleniyor.
Demokrat Parti’nin Türkiye’yi anlamama yeteneği, geçtiğimiz ay Donald Trump tarafından Ankara Büyükelçiliği’ne aday gösterilen Thomas Barrack’ın Senato Dış İlişkiler Komitesi onay sürecinde bir kez daha gözler önüne serildi. Komite başkanı, Idaho’lu Cumhuriyetçi Senatör Jim Risch, oturumu F-35 teslimatını geciktirip kendisini sorumlu olarak tanıtmak için kullandı. Cumhura yönelik dış politika sertliği, Cumhuriyetçiler için alışılmış bir tutumken, komite üyelerinin ortaya koyduğu önyargılı yorumlar dikkat çekti.
– KIDEMLİ ÜYE SHAHEEN’İN SÖYLEMLERİ
Komitedeki kıdemli üye, Yeni Hampshire’lı Demokrat Senatör Jeanne Shaheen, Türkiye’ye yönelik eleştirileriyle biliniyor. Açılış konuşmasında Türkiye’nin iç politikasına yaptığı atıflar, büyük olasılıkla NYT’deki haberlerin etkisiyle oluşturtulmuş eksik ve hatalı bir perspektif taşıyordu.
Barrack, Shaheen’in kocası aracılığıyla kişisel bir bağlantısı olduğunu belirtti. Ancak bu durum, Shaheen’in Barrack’ı Türkiye’nin iç siyasetine müdahale edecekmiş gibi göstermeye çalışmasını engellemedi. Barrack, diplomatik normlara uygun bir şekilde bu tuzağa düşmedi ve Washington’ın Ankara’ya yönelik sorunlarını ciddiyetle ele aldığını gösterdi.
– DİĞER DEMOKRATLAR: ROSEN VE VAN HOLLEN
Oturum ilerledikçe diğer Demokrat senatörler de benzer önyargılı ve yüzeysel yorumlar yaptı. Nevada’lı Jacky Rosen, Ankara’nın Hamas ile ilişkilerini sürekli eleştirirken, Suriye’deki durum hakkında yalnızca ABD’nin “Kürt müttefikleri”ne atıfta bulundu. Bu yaklaşım, hem yanlış hem de çifte standart içeren bir tutumu yansıtıyor.
Maryland’li Demokrat Senatör Chris Van Hollen’ın ifadeleri ise daha da rahatsız ediciydi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) konusunda benzer bir çifte standart uygulayan Van Hollen, Türkiye’deki son siyasi gelişmeleri çarpıtarak öne çıktı. Demokrat Parti’nin tekdüze grup düşüncesi, onu öfkeli bir haklılık duygusuyla konuşmaya yöneltti.
-THOMAS BARRACK SÜRPRİZİ
Genel hatlarıyla Barrack, son 25 yılda Ankara’ya atanan en olumlu ABD büyükelçisi izlenimi veriyor. Özellikle Türkiye’ye olan yaklaşımı ve bilgi birikimi dikkat çekici. Komitenin Demokrat üyelerinin kışkırtıcı sorularına rağmen, sakinliğini koruyarak tutumunu net bir biçimde ortaya koydu.
Barrack’ın nasıl bir görev icra edeceğini izleyeceğiz, ancak Trump’ın -belki de George McGhee’den bu yana- en yetkin ABD büyükelçisini seçmesi oldukça ironik bir durum. Bu arada, Demokratlar, neokon düşünce kuruluşlarının yirmi yıl önce oluşturduğu önyargılı klişeleri tekrar etmeye devam ediyor. Bu sınırlı bakış açısı, kritik öneme sahip dinamik bir demokratik müttefikin sosyopolitik gerçekliklerini anlamalarını engellemektedir.
[1] Örneğin: https://www.nytimes.com/2025/04/29/opinion/ezra-klein-podcast-saikat-chakrabarti-zephyr-teachout.html; https://www.nytimes.com/2025/03/18/opinion/ezra-klein-podcast-david-shor.html
[2] https://www.youtube.com/watch?v=x3PrM9WJZus
[3] 1999’dan bu yana Pensilvanya merkezli Fethullah Gülen’in terör örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilmiştir.
[4] Barrack, 29 Nisan’da 36’ya karşı 60 kabul oyuyla onaylandı: https://www.congress.gov/nomination/119th-congress/26/3. Demokrat Senatörler Coons, Rosen ve Shaheen evet oyu verirken; Booker, Duckworth, Kaine, Merckley, Murphy, Schatz ve Van Hollen hayır oyu kullandı.
[5] https://www.youtube.com/watch?v=X8MmmFVEvT0
[6] Dipnot 2’de sözü edilen videoda 49:50’ye bakınız. Özellikle, Risch “Turkey” kelimesini defalarca söyledikten hemen sonra Barrack “Türkiye” vurgusu yapıyor.
[7] Dipnot 2’de sözü edilen videoda 45:55’e bakınız.
[8] Dipnot 2’de sözü edilen videoda 54:40’a bakınız. Shaheen de oturum sırasında “Türkiye” ifadesini kullandı.
[9] Rosen’ın bahsettiği “Kürt müttefikler”, ABD yasalarına göre “terörist” olarak tanımlanan PKK’nın Suriye kolu olan PKK/YPG’dir.
[10] Dipnot 2’de sözü edilen videoda 1:27:20’ye bakınız.
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.