Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekleştirdiği açıklamalarda önemli başlıklara vurgu yaptı. Özellikle teşkilatın küresel barış ve refahı sağlama konusundaki katkılarının, alınacak kararlarla tekrar dünyaya ilan edileceğine inandığını belirtti. Kritik bir dönemde yapılan toplantının etkilerinin sadece iki ülke ile sınırlı kalmayıp, tüm dünya üzerinde hissedileceği mesajını iletti.
Konuşmasında, İsrail ordusu tarafından Gazze’de hayatını kaybeden 55 bini aşkın kişiyi rahmetle andığını, bu kayıpların büyük bir bölümünün çocuk ve kadınlardan oluştuğunu hatırlattı. Aynı saldırılarda yaralanan 128 bin kişi için de şifa dileklerinde bulundu. Türkiye olarak Filistinli kardeşlerinin acılarını paylaştıklarını ve bu zulmün sona ereceğine dair inancını yineledi.
Son iki yılda, İsrail’in işgal ve saldırı politikalarıyla daha fazla yüzleşme durumunda olduklarını ifade eden Erdoğan, Batılı güçlerin desteği ile İsrail’in bölgedeki istikrarsızlığı artırdığını sözlerine ekledi. Gazze’ye yapılan saldırılar sonucunda bölgenin bir enkaza dönüştüğünü, sağlık tesisleri, okullar ve ibadet yerlerinin tahrip edildiğini vurguladı. Yardım almak için sırada bekleyen masum insanlara karşı yapılan zulümler ve her gün yaşanan sivil kayıplar dikkat çekti.
İsrail’in saldırılarının yanı sıra Lübnan, Yemen ve Suriye’yi de hedef aldığını belirten Erdoğan, özellikle Suriye’deki kargaşayı artırma çabalarına değindi. İran’ın da saldırılara maruz kalmasının, Netanyahu hükümetinin barışa yönelik engellerinden biri olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’a yönelik saldırıları kınayarak, bu ülkede hayatını kaybedenler için taziyelerini sundu. İran halkının tarihi boyunca zorluklarla başa çıkma kabiliyetine sahip olduğunu ifade etti. Ayrıca, İsrail’in saldırılarının tanımının haydutluk olduğunu belirterek, İran’ın kendini savunma tedbirlerinin meşru ve hukuki olduğunu vurguladı.
Uluslararası hukukun ihlal edildiğini ve bu saldırıların bölgesel istikrarsızlaştırma stratejisine hizmet ettiğini kaydeden Erdoğan, özellikle İsrail’in nükleer faaliyetlerinin şeffaflık noktasında yetersiz olduğunu dile getirdi. Netanyahu hükümetinin müzakere sürecini baltalama amacı taşıdığını ve bu durumun diplomatik çözüme karşı bir engel oluşturduğunu belirtti.
İsrail’in iki devletli çözüm yerine savaşı yaymayı tercih ettiğini ifade eden Erdoğan, geçmişteki tarihi felaketlerin günümüzde yeniden yaşanmaması için uyarılarda bulundu. Kudüs’ün tarihi statüsünü korumak için atılan adımları, bölgenin parçalanması niyetinin axrn dığının bir göstergesi olarak değerlendirdi.
Türkiye olarak, bölgede kanla çizilen yeni sınırlar kurulmasına izin vermeyeceklerini, Gazze’nin açlıkla cezalandırılmasına karşın seslerini yükselteceklerini belirtti. Özellikle uluslararası topluma, Netanyahu’nun saldırgan politikalarına karşı çıkılması gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, diplomasi ve diyalogun önemine değinerek, barışın sağlanması adına Sykes-Picot tarzı yeni düzenlerin kurulmasına müsaade etmeyeceklerini ifade etti. Filistin halkının mücadelesinin desteklenmesi gerektiğini belirterek, uluslararası toplumun bu konudaki duyarlılığının artırılması çağrısında bulundu.
İki devletli çözümün hayati önem taşıdığına dikkat çekti ve daha fazla ülkenin Filistin devletini tanıması için çabaların artırılmasını istedi. Suudi Arabistan liderliğindeki uluslararası konferansın bir an önce gerçekleştirilmesini umduğunu belirtti.
Küresel İslam topluluğunun birlikteliğine ve dayanışmasına vurgu yaparak, farklılıkların bir kenara bırakılması gerektiğini ifade etti. Özellikle Filistinli kardeşlerin milli birlik sağlama çabalarını desteklemek için hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini belirtti.
Son olarak, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın rolüne dikkat çekerek, bu sürecin bölgedeki şiddetin önlenmesi ve barışın sağlanması için hayati önem taşıdığına değindi. 57 üyesiyle uluslararası alanda daha etkili bir rol üstlenilmesi için yoğun çabalar gerektiğini vurguladı.
Ayrıntılar geliyor…