Son günlerde Küçükçekmece, Arnavutköy ve Sultangazi gibi İstanbul’un bazı ilçelerinde yılanların gözlemlenmesi, vatandaşlar arasında ciddi bir endişe yaratmıştır.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Ormancılık Bölümü, Avcılık ve Yaban Hayatı Programı Öğretim Görevlisi Dr. Ergün Bacak, bu durumla ilgili olarak, yılanların görüldüğü bölgelerin genellikle kırsal alanlar ve yeşil alanlarla yakın temas içinde olduğunu belirtti.
Bacak, yılanların “soğukkanlı” hayvanlar olduğunu ve mayıs ile haziran aylarında kış uykusundan uyanarak daha aktif hale geldiklerini ifade etti. Haziran ayındaki sıcaklık koşullarının ideal olduğunu ve hayvanların yeni yeni ortaya çıktığını dile getiren Bacak, bu dönemlerde üreme ve besin arayışında olduklarını kaydetti. “Temmuz ve ağustos aylarında da yılanları görmek mümkün olabilir ama aşırı sıcaklar nedeniyle dinlenme dönemlerine girebilirler,” dedi.
Bacak, halkın yılandan korkmasının doğal bir tepki olduğunu belirtirken, İstanbul’da yalnızca bir tür zehirli yılanın bulunduğunu, bunun da burunlu engerek ya da boynuzlu engerek olarak bilinen Vipera ammodytes türü olduğunu aktardı. Bu yılan, genelde bir metreyi aşmayan boyutlarda olup, insan için öldürücü bir tehdit oluşturmasa da tıbbi öneminin bulunduğunu vurguladı.
YILANLA KARŞILAŞANLARIN YAPMASI GEREKENLER
Dr. Bacak, vatandaşların yılanla karşılaşmaları durumunda itfaiye, belediye veya Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nü arayarak yardım isteyebileceğini belirtti. Yetkililerin yılanı güvenli bir şekilde alarak başka bir alana taşıdıklarına dikkat çekti. Yılanların öldürülmesinin ekosisteme zarar verdiğini ifade eden Bacak, bu hayvanların birçok hastalık taşıyıcısı ile mücadele ettiğini, dolayısıyla tarımsal hasara karşı koruyucu rol oynadıklarını vurguladı.
BÜYÜK ARAŞTIRMA HASTANELERİNDE PANZEHİR VAR
Zehirli ve zehirsiz yılanlar arasındaki belirleyici unsurlara da değinen Bacak, zehirsiz yılanların genellikle daha hareketli olduklarını ve tehdit altında hissettiklerinde hızlı hareket ettiklerini ifade etti. Olası bir zehirlenme durumunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanın önemini vurgulayan Bacak, büyük hastanelerde panzehir bulunabileceğini ekledi. Türkiye’deki zehirli yılanların göz yapısının kedilerin gözbebekleri gibi dikey olduğunu, zehirsiz yılanların ise daha yuvarlak gözlere sahip olduğunu belirtti. Toplumun yılanlara karşı olan önyargılarının aşılması gerektiğini ifade eden Bacak, biyoçeşitlilik ve ekosistem koruma konularına dikkat çekti.
“ZEHRİ AĞIZLA ALIP ATMAK EFSANEDİR”
Ziraat Mühendisi Ömer Demir, yılanların şehir içinde daha fazla görünmesinin pandemideki karantina döneminde yer alan boş alanlardan kaynaklandığını belirtti. O dönemde yılanların, şehirlerdeki yeşil alanlara yerleştiğini ifade etti. Bahçeleri olan ve açık alanlar bulunan kişilerin, bu tür alanları düzenlemeleri gerektiğini vurgulayan Demir, böylece yılanların saklanacak yer bulamamaları sağlanabileceğini bildirdi.
Yılanların zehirli ya da zehirsiz olduğunun hemen anlaşılamayacağını dile getiren Demir, bu tür durumlarla karşılaşıldığında sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini söyledi. Yılan ısırması durumunda yapılması gerekenlerin başında ısırılan bölgenin yukarıda tutulması ve kanın akıtılması olduğunu belirten Demir, filmlerdeki gibi zehri ağızla alıp atma efsanesine karşı uyarıda bulundu.
Demir, yılanlarla ilgili önerilerini şöyle sıraladı: “Eğer yılan evinize girmişse ve tehlike yaratıyorsa onu etkisiz hale getirebilirsiniz; ancak bunu yaparken gereksiz yere öldürmeme konusunda dikkatli olun. Yılanları öldürmek ekosistem dengesini bozuyor ve bize zararı olan farelerin artmasına yol açıyor. Mümkün olduğunca yılanları öldürmemeliyiz; açık alanlarda yılanları yok etmenin bize faydası olmadığı gibi zararı vardır.”