1. Haberler
  2. Gündem
  3. Demokrat Parti İdamları: Türk Demokrasisinin Kara Günü

Demokrat Parti İdamları: Türk Demokrasisinin Kara Günü

featured

AA muhabirinin aktardığı bilgilere göre, Türkiye’de 1946 yılında çok partili hayata geçişin ardından, 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin (DP) onuncu yılı olan 1960’ta, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bulunan bazı general ve subayların oluşturduğu Milli Birlik Komitesi, DP’nin “ülkeyi baskı rejimine ve kardeş kavgasına sürüklediği” gerekçesiyle 27 Mayıs 1960’ta sabah saatlerinde yönetime el koydu.

Bu süreçle birlikte Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) feshedildi, siyasi faaliyetler durduruldu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes de dahil olmak üzere bazı hükümet yetkilileri gözaltına alındı.

Yassıada’da 14 Ekim 1960’da başlayan yargılamalar, 15 Eylül 1961 tarihinde sona erdi. Toplamda 592 sanıktan 288’i için idam cezası talep edildi.

Yüksek Adalet Divanı, kararlarını açıklayarak 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam kararları, oy birliğiyle alındı. Celal Bayar’ın cezası ise yaş haddi nedeniyle müebbet hapse çevrildi.

Milli Birlik Komitesi, 15 Eylül’de onayladığı idam kararlarının ardından 16 Eylül 1961’de İmralı Adası’ndaki cezaevine götürülen Polatkan ve Zorlu’nun cezaları infaz edildi. 10 yıl başbakanlık yapmış olan Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesinde “sağlam” raporu almasının ardından İmralı’ya getirildi.

Türk demokrasisi, 16-17 Eylül 1961 tarihlerinde karanlık günlerinden birini yaşadı. 1950 seçimlerinde yüzde 52.7 oy ile iktidara gelen ve 10 yıl boyunca başbakanlık yapan Adnan Menderes ile arkadaşlarının idamının üzerinden 64 yıl geçti.

– 1931 SEÇİMLERİYLE SİYASET YOLCULUĞUNA BAŞLADI

Aydınlı çiftçi bir ailenin oğlu olan Adnan Menderes, siyasete 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın bir kolunu organize ederek adım attı. Partinin dağılışından sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) katılan Menderes, 1931 yılı seçimlerinde Aydın milletvekili olarak meclise girmeyi başardı.

İsmet İnönü ile “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” konusunda anlaşmazlığa düşen Menderes, 1945 yılında CHP’den ihraç edildi.

Sonrasında, birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celal Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti’yi (DP) kurdular.

DP, 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde büyük bir başarı elde ederek yüzde 52.7 oy oranı ile 420 milletvekili çıkardı. CHP ise bu seçimde yüzde 39.4 oy ile yalnızca 63 milletvekili elde edebildi.

Yeni TBMM Başkanlığına Refik Koraltan, Cumhurbaşkanlığına ise DP Genel Başkanı Celal Bayar seçildi. Yeni hükümet ise Adnan Menderes liderliğinde kurularak 22 Mayıs’ta göreve başladı.

– EZAN ASLINA DÖNDÜRÜLDÜ

Adnan Menderes’in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında önemli değişiklikler gerçekleştirildi.

Birinci Menderes Hükümeti, devlet araçlarının fazla masraflı olduğu gerekçesiyle satışını gerçekleştirdi. Menderes zamanında paralarda Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün resminin basılması uygulaması geri getirildi.

Bu dönemde Menderes Hükümeti, Arapça ezan okuma yasağını kaldırarak dini özgürlüklerin önünü açtı. Eğitim kurumlarında, laiklik gereği kaldırılan din eğitiminin de yeniden verilmeye başlanması için dördüncü sınıftan itibaren veli onayına tabi olarak geri getirildi.

– KORE’DEKİ BAŞARILAR VE NATO ÜYELİĞİ

Menderes Hükümeti, 25 Temmuz 1950’de yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Kore’ye askeri birlik göndermeye karar verdi.

Türk askerinin Kore’deki başarısı, Türkiye’nin NATO’ya üye olmasında önemli bir etken oldu. Türkiye, NATO’ya katılmak için ilk başvurusunu 11 Mayıs 1950’de gerçekleştirmişti. Menderes döneminde, Türkiye 1952’de NATO’ya tam üye kabul edildi.

– EKONOMİK KALKINMA ADIMLARI

Menderes, ekonomik alanda devlet müdahalesini eleştirerek liberal politikaları benimsedi. Bu sayede Türkiye, serbest piyasa ekonomisine geçişte önemli bir aşama kaydetti.

İthalat kısıtlamalarını kaldıran hükümet, kredi faizlerini düşürerek özel sektörün daha fazla kredi talep etmesini teşvik etti. Yabancı yatırımları artırmak amacıyla yasal düzenlemeler yapıldı, KİT’lerin özel sektöre devri yönünde adımlar atıldı.

Yeni sanayi tesislerinin kurulması ve Türkiye Vakıflar Bankası’nın 1954 yılında faaliyete geçmesi ile, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılası yılda ortalama yüzde 9 oranında büyüme gösterdi.

– 1954 SEÇİMLERİYLE BÜYÜK ZAFER

2 Mayıs 1954’teki genel seçimlere katılım, herhangi bir baskı olmaksızın yüzde 88.63 gibi yüksek bir orana ulaştı. DP, bu seçimde yüzde 56 oy oranı ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek oyunu aldı ve Meclis’teki Milletvekili sandalyelerinin yüzde 93’ünü kazandı.

– DARBENİN SİNYALLERİ: “6-7 EYLÜL OLAYLARI”

Demokrat Parti’nin 1954’teki zaferinin ardından Kıbrıs’ta yaşanan problemler kendini hissettirmeye başladı.

Kıbrıs konusunun müzakereye açılması amacıyla 29 Ağustos 1955’te düzenlenen Londra Konferansı, Türkiye’deki “6-7 Eylül olayları” nedeniyle sonuçsuz kaldı.

“Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığı” haberleri ile başlayan “6-7 Eylül olayları”, sıkıyönetim ilan edilerek ancak bastırıldı. Olaylar sırasında İstanbul’daki Rumlara ait birçok kilise, okul ve işyeri yağmalandı, yakıldı. Birçok Rum, uzun zamandır yaşadıkları topraklarda ayrılmak zorunda kaldı.

– UÇAK KAZASINDAN YARA ALMADAN KURTULDU

Kıbrıs ile ilgili olarak 11 Şubat 1959’da imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları ile bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün garanti altına alınması ilkeleri benimsendi. Bu süreç, 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağladı. Bu aşamada Başbakan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu önemli roller üstlendi.

17 Şubat 1959’da Kıbrıs meselesi üzerine Yunanistan ile imzalanan ikili antlaşmanın ardından yapılan üçlü görüşmeler için Londra’ya giden Menderes’in uçağı, Gatwick Havalimanı yakınında alçalırken düştü fakat Menderes bu kaza sonrasında yara almadan kurtuldu.

DP, 27 Ekim 1957’de yapılan genel seçimlerde yüzde 9.3’lük bir kayıpla yüzde 47.30 oy aldı. Menderes, bu seçimlerin neticesini, teşkilatın yetersiz çalışmasına ve basında çıkan yalan haberlerle ilişkilendirdi.

– 27 MAYIS 1960 ASKERİ DARBESİ

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görevli bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960’ta yönetimi ele geçirdi.

Darbeciler, TBMM ve Anayasa’yı feshederek siyasi faaliyetleri askıya aldılar. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, DP’li milletvekilleri, hükümet üyeleri ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun gözaltına alındı.

Adnan Menderes, bulunduğu Kütahya’da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alındı ve Ankara’ya götürüldü, ardından diğer DP üyeleriyle birlikte Yassıada’ya hapsedildi. Menderes ve diğer DP üyeleri, Yassıada’da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılandı.

– SANIKLARA SAVUNMA HAKKI TANINMADI

Menderes ve hükümet üyelerinin yargılandığı davalar Yassıada Spor Salonu’nda görüldü.

Celal Bayar’ın “1 numaralı” sanık olduğu davada, dönemin Başbakanı Menderes yanındaki sandalyede oturuyordu. Türk halkı, “demokrasi getireceğini iddia ederek demokrasiyi yargılayan” bu davaları “Yassıada Saati” programıyla takip etti.

Mahkeme sürecindeki kötü muameleler de kamuoyuna yansıdı. Darbeciler, sanıkları küçük düşürmek amacıyla “Düşükler Yassıada’da” adı altında bir film çekti.

Sanıkların Yassıada’ya giriş görüntüleri çekilmediği için Bayar ve Menderes’in motorla yeniden adaya getirilirkenki anları kurmaca olarak tasarlandı. Menderes dahil hiçbir sanığa savunma hakkı tanınmadı.

Dönemin başyargıcı Salim Başol’un “Anlatın, buralara cevap verin” sözlerine Menderes, “Arz edeyim efendim” şeklinde yanıt vermek istediğinde “Kısa kes” ifadeleriyle sözleri kesildi.

Beş ay sonra ilk defa hakim karşısına çıkarılan Menderes, ruh halini şu şekilde açıkladı:

“Dört-beş aydan beri tamamen tecrit halindeyim. Günün 24 saatinde değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında, hiç kimse ile konuşma imkanı olmadan yaşıyorum. Bu nedenle konuşacak takatim ciddi şekilde azalmış vaziyette.”

– YASSIADA YARGILAMALARI

Yassıada’daki yargılamalar, 14 Ekim 1960’ta başlayıp 15 Eylül 1961’de sonuçlandı. Toplam 19 dosyada yer alan davalar, “anayasayı ihlal” gerekçesiyle birleştirildi.

Tutuklular “vatana ihanet, Meclis iç tüzüğünün değiştirilmesi, Kırşehir’in ilçe yapılması, CHP’nin mallarına el koymak” gibi suçlardan mahkum edildi. Yassıada duruşmalarında, 6-7 Eylül olaylarından da DP sorumlu tutuldu.

Toplamda 592 sanıktan 288’i için idam talep edildi. Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam kararları ise oy birliğiyle alındı.

Mahkemede, Menderes ve 14 kişinin idamına ve 31 kişinin de müebbet hapse mahkum edilmesine hükmedildi. Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Milli Birlik Komitesi’ne defalarca başvuruda bulundu. Bunun neticesinde, yalnızca Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idam cezası infaz edildi. Celal Bayar’ın cezası ise yaş haddi dolayısıyla müebbet hapse çevrildi.

– BEYAZ GÖMLEK GİYDİRİLDİ

Menderes, 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesinden sonra, “sağlam” raporu alarak İmralı Adası’na götürüldü.

İlk olarak komutanın odasına alındı ve idam kararı kendisine okundu. Menderes’in ilk sözü “Allah milletimize zeval vermesin” oldu. İdam sehpasına gitmeden önce dini görevliyle birkaç dakika sohbet etti, ardından beyaz gömlek giydirildi.

– SON SÖZLERİ “DEVLETİM VE MİLETİME EBEDİ SAADETLER DİLERİM”

Menderes, idam sehpasına kurulduğunda son sözlerini şöyle söyledi: “Hayata veda etmek üzere olduğum bu an devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu esnada karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum…” Menderes, 17 Eylül’de saat 13.21’de İmralı Adası’nda idam edildi.

“Yeter söz milletindir” diyerek siyasete atılan ve güçlü bir Türkiye hayalini gerçekleştirmeye çalışan Menderes, tarihe “demokrasi şehidi” olarak geçti. Türk halkı nezdinde Menderes, “milletin adamı” olarak anılmaktadır.

– ELLERİNİN ÖNDEN BAĞLANMASINI İSTEDİ

6-7 Eylül olayları ile ilgili asılsız iddialarla suçlanan Fatin Rüştü Zorlu, 1912 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi, Paris Siyasi İlimler Mektebi ve Cenevre Hukuk Fakültesi’nde eğitim aldı.

1932 yılında Siyaset Dairesi 2. Şubesi’nde Aday Meslek Memuru olarak göreve başlayan Zorlu, devlette çeşitli önemli görevlerde yer aldı. 1952’de Kuzey Atlantik Paktı Paris Türkiye Daimi Temsilciliğine Büyükelçi olarak atandı. 1954’teki seçimlerde Demokrat Parti’den Çanakkale milletvekili seçilirken, 1957-1960 yılları arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.

Yassıada’da açılan davalarda, Zorlu da idam cezasına çarptırıldı. Zorlu, 16 Eylül 1961’de sabaha karşı idam edildi. İdama giderken büyük bir metanetle duran Zorlu, kendisine dini telkin eden hocanın hatalarını düzeltme gereği duydu.

Kolları arka taraftan bağlanan Zorlu, başsavcıya son bir ricada bulunarak ellerinin önden bağlanmasını talep etti, fakat yasal olarak mümkün olduğu ifade edildi.

İdam öncesinde ailesine kısa bir mektup yazma isteği, başsavcı tarafından kabul edildi. Mektubunda Zorlu, annesi Hatice Güzide Hanım, eşi Emel Hanım, kızı Sevin ve ağabeyi Büyükelçi Rıfkı Zorlu’ya seslenerek, “Sevgili Anneciğim, Emelciğim, Sevinciğim ve Ağabeyciğim. Şimdi Cenabıhakk’ın huzuruna çıkıyorum. Sakinim, huzur içindeyim. Benim için üzülmeyin…” ifadelerini kullandı.

– POLATKAN, 1946 SEÇİMLERİYLE MİLLETVEKİLİ OLDU

Hasan Polatkan, 1915 yılında Eskişehir’de doğdu ve genç yaşta başarılarıyla dikkat çekti.

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü mezunu Polatkan, 1936’da Ziraat Bankası Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladı. Polatkan, Temmuz 1946’da yapılan seçimlerde Eskişehir’den DP adayı olarak milletvekili olarak seçildi.

1950 seçimlerinde yine Eskişehir’den DP milletvekili seçilen Polatkan, Adnan Menderes’in birinci hükümetinde Çalışma Bakanı olarak görev aldı. Daha sonra Maliye Bakanlığı’na getirildi ve bu görevini askeri darbeye kadar sürdürdü.

– DARBE HAEKETİNİ EŞİNDEN ÖĞRENDİ

Hasan Polatkan, 26 Mayıs 1960’da là Adnan Menderes ile birlikte Eskişehir’de programlara katılırken askeri darbenin sabah saatlerinde yaşandığını eşi Mutahhare Polatkan’dan öğrenmiştir. Menderes ile Kütahya’ya geçebilen Polatkan, burada darbe kuvvetlerince tutuklandı ve Ankara Harp Okuluna sevk edildi. Daha sonra diğer DP’li arkadaşlarıyla birlikte Yassıada’ya gönderildi.

Yassıada’daki kötü muameleler sonucunda Polatkan, işkence ve kötü şartlarla karşı karşıya kaldı. 14 Ekim 1960 tarihinde başlayan duruşmalarda, “Ali İpar, Barbara, Ankara ve İstanbul olayları” gibi suçlamalarla yargılandı. Uzun yargılamalar sonunda, Polatkan 15 Eylül 1961’de infaz edileceğini öğrendi.

– YARGILANMASINA SEBEP OLAN KANUNUN İMZACILARI YARGILANMADI

Polatkan’ın yargılandığı davalarda, yasayı onaylayan diğer vekillerin yargıdan kaçınması dikkat çekti. Polatkan, 2 Ağustos 1961’de yaptığı savunmada, “CHP Mallarının Hazineye İadesi Kanunu”nun altında imzası olanların neden yargılanmadığını sordu.

O, asıl nedenin Demokrat Parti kadrosunda yer alması olduğunu ifade etti.

– POLATKAN’IN SON SÖZLERİ

16 Eylül 1961’de sabaha karşı idam edilmeden önce hemşehrisi bir üsteğmen ile son konuşmasında “Karıma ve çocuklarıma söyleyin, suçsuzum. Allah’a ve vicdanıma güveniyorum.” ifadelerini kullandı. Darağacında son sözleri ise “İp, gömleğimin üzerinde kalmasın” oldu.

– 1990’DA İTİBARLARI İADE EDİLDİ

TBMM, 11 Nisan 1990’da kabul ettiği bir yasayla Menderes ve idam edilen arkadaşlarının itibarlarını iade etti. Bu çerçevede, Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun naaşları, 17 Eylül 1990’da İmralı’dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi’nde yapılacak anıt mezara taşındı.

27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve idamına karar verilen Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın bulunduğu Yassıada, darbenin 60. yıl dönümünde “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” ismiyle yeniden açıldı.

Demokrat Parti İdamları: Türk Demokrasisinin Kara Günü
Yorum Yap
Bizi Takip Edin