🎧 Radyo Daldal Hemen Dinle 🎶
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Türkiye Modeli: Barış İçin Yeni Bir Vizyon

Türkiye Modeli: Barış İçin Yeni Bir Vizyon

featured

Milli İstihbarat Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse, “Terörsüz Türkiye” vizyonunu ve bu süreçte hayata geçirilen Türkiye Modeli’ni AA Analiz için kaleme aldı.

***

Türkiye, son yaklaşık yarım asır boyunca stratejik enerji ve kaynaklarının büyük kısmını terörle mücadeleye yönlendirmek zorunda kalmıştır. 1980’lerden itibaren yükselen PKK terörü, toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda derin yaralar açmış ve sadece güvenlik ile sınırlı olmayan karmaşık sorunlar yaratmıştır. Günümüzde “Terörsüz Türkiye” vizyonu çerçevesinde yürütülen süreç, uluslararası anlamda “pozitif barış” inşası olarak tanımlanan bakış açısını yeni bir model ile ortaya koymaktadır. Bu model, sadece terörün sona ermesini değil, aynı zamanda kalıcı toplumsal barış, uzlaşı kültürü ve demokratikleşmenin güçlendirilmesini de hedeflemektedir.

Bu bağlama yerleştirilen “Büyük Türkiye Uzlaşısı” olarak tanınabilecek bu süreç, barış çalışmalarına “Türkiye Modeli” adıyla önemli bir katkı sunma potansiyeli taşımaktadır. Modelin özgün karakteristikleri, Türkiye’nin tarihsel deneyimlerinden, kendine özgü sorun ve çözüm dinamiklerinden ve global barış girişimlerinden elde ettiği derslerle şekillenmiştir.

– NEGATİF VE POZİTİF BARIŞ AYRIMI

Barış literatüründe Johan Galtung’un öncülüğünü üstlendiği “negatif barış” ve “pozitif barış” ayrımı, barış inşa süreçlerini kavramak için elverişli bir çerçeve sunmaktadır. Negatif barış terimi, yalnızca şiddetin sona ermesini ifade etmektedir. PKK’nın silah bırakma kararı ve örgütsel varlığını ortadan kaldırma çabası, Türkiye açısından negatif barışın sağlandığını göstermektedir.

Ancak bu durum kalıcı barış için yeterli olmayacaktır. Negatif barışın, pozitif barış ile desteklenmesi gerekmektedir. Pozitif barış, adaletin sağlanması, toplumsal güvenin yeniden inşa edilmesi, eşitlik ve farklı kimliklerin uyum içinde bir arada yaşaması açısından önem taşımaktadır. Türkiye Modeli, bu noktada kendine özgü bir yaklaşım sergilemektedir. Hem negatif hem de pozitif barış süreçleri birlikte yürütülmekte; sadece çatışmanın sona erdirilmesi değil, demokratik kapsayıcılığın artırılması, toplumsal travmaların onarılması ve ortak bir gelecek vizyonunun kurumsallaşması amaçlanmaktadır.

– ÖNCEKİ TECRÜBELERDEN ÇIKARILAN DERSLER

Türkiye, geçmişte farklı açılım ve çözüm süreçleri denemiştir. 2009’daki Demokratik Açılım veya 2013-2015 dönemindeki Çözüm Süreci toplumsal düzeyde önemli etkinlikler yaratmış olsa da sürdürülebilir barış ortamına dönüşmeyi başaramamıştır. “Türkiye Modeli”, bu deneyimlerden olumlu ve olumsuz yönleriyle önemli dersler çıkararak daha sağlam temeller üzerinde inşa edilmektedir.

Bu çerçevede, Türkiye, barış süreçlerinin en temel sorunlarından biri olan “hafızasızlık” riskini aşmaya yönelik adımlar atmaktadır. Örneğin, Güney Afrika’da 1990’lar sonrası yürütülen barış süreci, “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu” aracılığıyla geçmiş travmalara odaklanmıştır. Kolombiya’daki FARC ile yürütülen süreçte uluslararası gözlemcilerin katılımı şeffaflık sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye Modeli ise, geçmiş deneyimlerin kurumsal hafızaya dönüştürülmesi ile daha dayanıklı bir yapı oluşturmaktadır.

– MİLLİ KAPASİTEYE DAYALI BİR BARIŞ MİMARİSİ

Türkiye Modeli’nin en dikkat çekici yönü, sürecin tamamen yerli ve milli kaynaklara dayalı olarak inşa edilmesidir. Dünya genelinde pek çok barış süreci, üçüncü tarafların gözetimi altında yürütülmüştür. Örneğin, Kuzey İrlanda’daki süreçte İngiltere ve İrlanda hükümetleri ile ABD’nin arabuluculuğu önemli katkıda bulunmuştur. Kolombiya örneğinde ise Norveç ve Küba garantör devlet konumundadır.

Oysa Türkiye, sürecin tasarımını ve yürütülmesini yalnızca kendi kurumsal yapıları aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) süreçteki koordinatör rolü ile TBMM’nin demokratik temsiliyet gücü ve siyasi liderliğin doğrudan kararlara dahil edilmesi bu özelliği pekiştiren unsurlardır. Bu tercihler, yalnızca dış müdahalelerin engellenmesini sağlamamakla kalmayıp, aynı zamanda devlet kapasitesine güvenin artırılması anlamına da gelmektedir.

– SİYASİ VE KURUMSAL SAHİPLENME

Barış inşa süreçlerinde siyasi iradenin güçlü bir rol üstlenmesi oldukça önemlidir. Türkiye Modeli, sadece yürütme organının değil, yasama ve istihbarat kurumlarının da sürece aktif bir şekilde katılımını öngörmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğrudan desteği, TBMM’nin katkıları ve muhalefet partilerinin önemli kısmının komisyon çatısı altında sorumluluk üstlenmesi, sürece geniş bir meşruiyet kazandırmaktadır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” sürecine verdiği destek de süreçteki önemli bir teşvik unsuru olmuştur.

Siyasal kutuplaşma ve devletin süreci kurumsal bir çerçevede sahiplenmemesi gibi meseleler önceki girişimlerin zayıflamasına neden olmuştur; fakat Türkiye Modeli, daha kapsayıcı bir zemine oturmaktadır. TBMM üzerinden demokratik meşruiyetin sürekli olarak yenilenmesi, modelin uzun vadeli sürdürülebilirliğini artırmaktadır.

– AŞAMALI VE ESNEK TASARIM

Türkiye Modeli, barışın kırılgan doğasını göz önünde bulundurarak aşamalı ve esnek bir yapıda tasarlanmıştır. Her aşama kendine özgü hedefler ve başarı kriterleri ile belirlenmiş olup, beklenmedik gelişmelere uyum sağlama kapasitesi taşımaktadır.

Bu tasarım, “pedal teorisi” olarak tanımlanabilecek bir mantığa dayanmaktadır: Sürekli ileriye doğru adım atmak fakat acele etmemek. Böylece sürdürülen süreç, duraklama karşısında dayanıklılık gösterirken, sabırlı bir strateji izlenmektedir. Dünya örneklerinde Kolombiya’da hızlı çözümler, sahada uygulanamama sorununu artırmıştır; Türkiye ise esnek aşamalar ile bu tür risklerin önünü almaktadır.

– TOPLUMSAL KABUL VE ORTAK GELECEK VİZYONU

Modelin diğer bir özgün yönü, toplumsal aktörlerin sürece kademeli olarak dahil edilmesidir. Ulusal ve uluslararası tecrübeler, hızlı ilerlemenin kısa vadede heyecan yaratabileceğini, ancak uzun vadede toplumsal meşruiyetin zayıflamasına yol açabileceğini göstermektedir. Türkiye Modeli, toplumsal destek ve güveni zamanla güçlendirerek süreci daha güvenli bir zemine oturtmaktadır.

Daha da önemlisi, modelin merkezinde farklı kimlikleri bireysel tavizler yerine ortak bir Türkiye ideali çevresinde birleştirme hedefi vardır. Türkiye Modeli, bu anlamda klasik “pazarlık” mantığını aşmaktadır. Örneğin, Güney Afrika’da apartheid sonrası süreç, farklı gruplara ayrı ayrı tavizler verilmesi temeline dayanmıştır. Türkiye Modeli ise, “birlikte büyüten ve kapsayan” bir vizyon sunarak, barış ile demokratikleşmenin iç içe geçtiğini kanıtlamaktadır. Sürecin amacı, kimliksel farklılıkların kurumsal çerçevede tanınması değil, bu farklılıkların ötesini görebilen, daha kapsayıcı ve bütünleştirici bir anlayışın siyasi, hukuki ve toplumsal alanda desteklenmesidir.

– “TERÖRSÜZ BÖLGE” VİZYONU

Türkiye’nin terör sorununu yalnızca iç sorunlarla sınırlı görmek mümkün değildir. PKK’nın Irak ve Suriye kolları, örgütü bölgesel bir aktör haline getirmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle Türkiye Modeli, yalnızca barış ve ulusal güvenliği değil, aynı zamanda bölgesel istikrar stratejisini de kapsamaktadır.

Suriye ve Irak merkezli yapılan koordinasyon, komşu ülkelerle sürdürülen diplomatik ilişkiler, Türkiye’nin “Terörsüz Bölge” hedefine ulaşma kararlılığını gözler önüne sermektedir. Bu yaklaşım, sadece Türkiye’nin güvenliğini sağlamakla kalmayıp, Orta Doğu’da istikrara katkıda bulunacak barış mimarisini geliştirme potansiyeli taşımaktadır. Bu özellik, Türkiye Modeli’ni uluslararası literatürde benzersiz kılan unsurlar arasında yer almaktadır.

– RİSKLER VE DAYANIKLILIK STRATEJİLERİ

Türkiye Modeli, çeşitli risklere karşı geliştirilmiş çok katmanlı savunma mekanizmaları içermektedir. Sabotaj, toplumsal travmaların yönetilememesi, bölgesel gelişmeler ve uluslararası provokasyonlara karşı proaktif önlemler alınmaktadır. Süreci bozabilecek unsurlar karşısında farkındalık ve direnç sağlamak öncelikli hedefler arasında yer almaktadır.

Örneğin, toplumun provokasyonlara karşı bilinçlendirilmesi ve aşamalı, şeffaf iletişim stratejileri ile sürecin kırılganlıkları azaltılmaktadır. Ayrıca toplumsal travmaların onarılmasına yönelik somut ve anlamlı adımlar, barış sürecinin insani boyutunu güçlendiren unsurlar arasında bulunmaktadır. Bu yaklaşım, hem güvenlikçi bir anlayışı hem de bütüncül bir barış vizyonunu öne çıkarmaktadır.

– TÜRKİYE MODELİ: İLHAM VERİCİ BİR ÖRNEK

Türkiye Modeli, barış literatürüne hem negatif hem de pozitif barışı entegre eden özgün bir katkı sunmaktadır. Yerli ve milli bir kapasiteye dayanması, siyasi irade ile kurumsal sahiplenmenin sağlıklı bir biçimde bir araya getirilmesi, aşamalı ve esnek tasarımı, toplumsal kabulü zamanla inşa etmesi ve bölgede küresel bir değer taşıması, modelin belirgin özelliklerindendir. Bu bakımdan model, yalnızca Türkiye için değil, benzer sorunlarla karşılaşan diğer ülkeler için de örnek teşkil etmektedir.

“Büyük Türkiye Uzlaşısı” olarak adlandırılabilecek bu süreç, terör sorununu çözme stratejisinin ötesinde, ortak bir gelecek oluşturmayı amaçlayan bir toplumsal sözleşme niteliği taşımaktadır. Günümüzde Orta Doğu’da yaşanan jeopolitik dönüşüm, Türkiye için yeni tehditler ve gereklilikler doğurmaktadır. Dolayısıyla Türkler ve Kürtler arasındaki tarihsel kardeşlik hukuku çerçevesinde, birlikteliklerini terör ve şiddet sarmalından kurtarmak için yeni fırsatlar mevcuttur.

Türkiye, belirsizliklerle dolu bu dönemde geliştirdiği özgün barış yaklaşımı ile bölgesel ve küresel ölçekte yeniden istikrar ve barış merkezi olma potansiyeline sahiptir. Türkiye Modeli, hem akademik literatürde hem de uygulamada dikkate değer bir konumda bulunmaktadır.

Türkiye Modeli: Barış İçin Yeni Bir Vizyon
Yorum Yap
Bizi Takip Edin