🎧 Radyo Daldal Hemen Dinle 🎶
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Bahçeli: Filistin’e Destek, Türkiye’nin Vizyonudur

Bahçeli: Filistin’e Destek, Türkiye’nin Vizyonudur

featured

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başkent Haber’e özel yaptığı açıklamalarda şu değerlendirmelerde bulundu:

“Gazze başta olmak üzere Filistin’de İsrail’in acımasızca sürdürdüğü soykırım devam etmektedir. Türkiye, Исrail’i bu zulmü sona erdirmesi, mazlum Filistin halkına destek sağlaması ve 1967 sınırları dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin’in tanınması suretiyle kalıcı barış ve güven ortamını tesis etmek amacıyla akılcı bir politika benimsemiştir. Türkiye’nin her platformda savunduğu bu politikalar, takdir edilmeye değerdir.”

Türkiye, Ortadoğu’da barışın sesi ve savunucusu konumundayken, İsrail bölgedeki en büyük güvenlik tehdidi olarak öne çıkmıştır.

İsrail, Filistin, Lübnan ve Suriye’de Türkiye’nin karşısında durmaktadır. Türkiye’nin düşmanı olan her yapı ve grup, İsrail tarafından istismar edilmektedir. İsrail, Türkiye aleyhine bir vekâlet savaşına girmiş gibidir.

Bir devlet politikası olarak hayata geçirilen ve kamuoyunda büyük destek bulan “Terörsüz Türkiye” ile istikrarlı bir bölge inşa etme teşebbüsü, İsrail’in Türkiye karşıtlığını gözler önüne sermiştir. İsrail’in Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Mescidi Aksa’da ve başka birçok bölgede sürekli olarak karşımıza çıkması tesadüf değildir. İsrail’in nihai hedefi Türkiye’dir ve çevreleme politikası kaçınılmaz olarak dikkat çekmektedir.

Uygulanan soykırımlar ve adaletsizlikler çerçevesinde bakıldığında, bu durum bizim için sürdürülebilir değildir. Eğer İsrail yayılmacı tutumundan vazgeçmezse, uluslararası hukuka uygun bir karşılık vermek kaçınılmaz olacaktır.

“Uluslararası hukuk alenen çiğnenmiş, Birleşmiş Milletler kararları yok sayılmıştır”

7 Ekim 2023 tarihinden itibaren dünyanın en zor katliamlarından biri ve soykırıma varan bir tablo, Gazze’de yaşanmaktadır. İsrail’in Gazze’ye düzenlediği haksız ve insani normlara aykırı saldırılar sonucunda, 22 Eylül 2025 itibarıyla ölü sayısı en az 65 bin 344, yaralı sayısı ise 166 bin 795 olarak kaydedilmiştir.

Gazze’de hiçbir taş üstünde kalmamış; bebek, çocuk, kadın ve sivil halk gözetilmeden katledilmiştir. İnsanlık suçları, dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir. Uluslararası hukuk açıkça çiğnenmekte, Birleşmiş Milletler’in kararları hiçe sayılmaktadır.

9 Eylül 2025 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da Hamas ile Katar ve Mısır’ın da dahil olduğu ateşkes görüşmeleri sırasında yapılan toplantı yeri İsrail tarafından bombalanmıştır. Bu durum, İsrail’in ateşkes veya barış istemediğini, aksine çatışma ortamını tırmandırmak için çaba harcadığını bir kez daha gün yüzüne çıkarmaktadır.

İslam İ̇şbirliği Teşkilatı (İİT), 15 Eylül 2025 tarihinde Katar’daki olağanüstü toplantısında İsrail’in şiddetinin kınanmasına ilişkin 25 maddelik ortak bir bildiri yayımlamıştır. Bu toplantıda, İsrail’le ilgili yapılacak siyasi ve ekonomik yaptırımlar ile savunma sanayinin güçlendirilmesi önerileri de gündeme gelmiştir.

Bu şekilde bölgesel caydırıcılığın sağlanması hedeflenirken, NATO’nun 5. maddesine benzer bir “birimize yapılan saldırı hepimize yapılmış sayılır” prensibi İİT ve Arap Ligi çerçevesinde somut bir savunma mekanizmasına dönüşebileceği değerlendirilmiştir.

İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü toplantı kararlarının hemen ardından 16 Eylül sabahı, İsrail, Gazze’ye kapsamlı bir kara harekâtı başlatmıştır. Daha öncesinde neredeyse taş üstünde taş kalmayan Gazze, tamamen süpürülmüştür.

“Türkiye’nin İsrail’e karşı ortak savunma gücü önerisini herkes değerlendirmeli”

Gazze’de yaşanan insanlığa karşı suçlar, işlenen soykırımlar ve haksızlıkların sona ermesi için, başta ABD olmak üzere, İsrail’i destekleyen ülkelerin ikili oynamaktan vazgeçmeleri şarttır. 21. yüzyılın ayıbı olan insanlık dışı yaklaşımlar derhal son bulmalıdır. Türkiye’nin İsrail’e karşı ortak bir savunma gücü oluşturma önerisi, başta İslam ülkeleri olmak üzere herkes tarafından ciddiyetle değerlendirilmelidir.

Batı’nın Rusya karşısında ayakta kalmaya çalıştığı NATO yapısına benzer bir güvenlik ve savunma örgütüne İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu her geçen gün daha da açık hale gelmektedir. Bu ihtiyaca yanıt olarak, partimizin önerdiği “Kudüs Paktı” derhal hayata geçirilmelidir. İslam ülkelerinin güvenliği, hiçbir ülkenin insafına bırakılmamalı; ortak güvenlik mekanizmaları işleyerek, İslam’a ve mukaddesatımıza uzanan eller ortadan kaldırılmalıdır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 12 Eylül 2025 tarihinde Filistin sorununa dair yapılan oylamada 148 devlet Filistin lehine oy kullanmış; ABD’nin de içinde bulunduğu 10 devlet red, 12 devlet ise çekimser kalmıştır. Ancak geçmiş BM kararlarını tanımayan İsrail, bu açık uyarıyı da dikkate almamıştır.

Uluslararası sistem yaşananlara müdahale konusunda çaresiz kalmaktadır. 1945 yılında oluşan ve günümüzdeki gerçekleri yansıtmaktan uzak olan BM sistemi neredeyse çöküş aşamasına gelmiştir. Uluslararası barış ve güvenlik, İsrail gibi “haydut devletler” tarafından tehdit altındadır.

“Filistin’in güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir”

Filistinlilerin zorla yerinden edilmeye çalışıldığı bir dönemde, onların yaşam alanlarının belirlenmesi kimsenin haddi değildir. Mazlumların topraklarından koparılması, büyük bir suç ve ahlaki skandaldır. Filistin halkının zorla yerinden edilmesi, bu suçun sayfalarına değil, kendi insanlık hallerine ihanet anlamına gelmektedir.

Filistin’in güvenliğinin, Türkiye’nin güvenliği olduğu unutulmamalıdır. Filistin devletinin tanınması, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Türk halkının sabrı, artık taşma noktasına gelmiştir. İslam ülkeleri veya Birleşmiş Milletler, İsrail’in saldırılarını durduramıyorsa, Türk milleti tarihi bir sorumlulukla yeni bir mücadeleye koyulmalıdır.

Soykırım trajedisi sona ermelidir. ABD, tarihi, hukuki ve insani sorumluluklarını yerine getirmekten kaçmamalıdır. İşgal altındaki Filistin topraklarından soykırımcı İsrail derhal çıkmalı, Mescidi Aksa’nın manevi ve tarihi statüsüne saygı göstermelidir.

Cumhurbaşkanımızın ve Kabinesinin, Filistin ve Gazze konusunu dünyaya duyuran insani, vicdani ve ahlaki tutarlılıkla sürdürdükleri politikalar hiç tereddüt etmeden devam etmelidir.

Diplomasi dahil tüm barışçıl araçların tüketildiği bir ortamda, İsrail’in saldırganlığı giderek artmaktadır. Bu durum, bölgedeki dengenin alt üst olmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, İslam dünyasının ABD’ye ve İsrail’e daha güçlü bir tepki vermesi gerekmektedir.

ABD ile yapılan ekonomik müzakerelerin etkin bir şekilde kullanılması şarttır. Batı dünyasından tepki alan hükümetlerin yalnız bırakılmaması ve bu konuda onlarla işbirliği yapılması önemli bir adım olacaktır. Doğu Akdeniz’de bir huzur kuşağı oluşturulması, bölgenin ve dünya barışının temin edilmesi açısından kaçınılmazdır.

Bunun ön koşulu, 1967 sınırlarında iki devletli bir çözüm önerisidir. Emperyalist güçlerin bölgedeki vekalet savaşlarına son vermesi ve taşeron terör örgütleriyle bölgedeki istikrarsızlığı artırmaktan vazgeçmeleri de elzemdir.

Gerek New York Bildirgesi gerekse İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi ortak olağanüstü zirvesinde ortaya konan hususlar önemli adımlardır. Ancak, ne İsrail ne de onun en büyük destekçisi ABD’yi durdurmak için sadece sözler yeterli olmamaktadır.

Artık, askeri seçenek de dahil olmak üzere, İsrail’e sert bir ültimatom verme zamanı gelmiştir. Netanyahu ve kabinesinin derhal ateşkes ilan etmesi, askerlerini Filistin topraklarından çekmesi ve yarattıkları yıkımın tazmin edilmesi talep edilmektedir. Acil insani yardımın sınırsız bir şekilde ulaşması sağlanmalıdır.

Aksi takdirde, İsrail “insani müdahale” çerçevesinde hedef haline gelecektir. Türkiye’nin de bu durumda insanlık adına harekete geçeceği ve gereken adımları atacağı açıkça ifade edilmelidir. Bu yönde güçlenen bir mesaj, BM Genel Kurulu’nda tüm dünya liderleri önünde duyurulmalı ve İsrail’e son bir ikaz yapılmalıdır. Bu uyarının, İslam ülkelerinin yanı sıra Batı medeniyetinin temsilcisi olduğunu iddia eden ülkeler tarafından da yapılması gerekmektedir.”

Bahçeli: Filistin’e Destek, Türkiye’nin Vizyonudur
Yorum Yap
Bizi Takip Edin