MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkgün gazetesinde yer alan röportajında “TRÇ” ittifakı önerisi ve bunu çevreleyen jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamaları şu şekilde:
Türkiye’nin ulusal menfaatlerini koruyup geliştirmek; çevresinde barış, istikrar ve güvenlik odaklı bir “huzur kuşağı” oluşturmak; tüm ülkelerle karşılıklı saygı ve menfaate dayanan dostane ilişkiler tesisi; mevcut sorunları ise Türkiye’nin hak ve çıkarlarını gözeterek adil çözümlerle ele almak, dış politikamızın temelini oluşturuyor.
Partimiz, uluslararası ilişkilerde diğer ülkelerin bağımsızlıklarına saygı gösterilmesi gerektiği ilkesini benimsemekte ve aynı tutumu diğer devletlerden beklemektedir. Tüm ülkelerle dostane ilişkiler geliştirmek, bölgesel iş birliğini teşvik etmek ve çok taraflı uluslararası kuruluşların etkili bir üyesi olarak barışçıl çözüm yollarını desteklemek, dış politikamızın ana önceliklerinden biridir.
Bu ilkelere dayanan dış politikamız, güçlü, saygın, dünya siyasetine yön veren ve dostluklarıyla güvenilir bir Türkiye oluşturma amacını gütmektedir. 2053 yılına gelindiğinde Türkiye’nin küresel bir güç olmasını hedefliyoruz.
Günümüzde bölgesel ve küresel güç dengeleri değişirken Türkiye, egemenlik haklarını koruyarak oyun kurucu ve bozucu bir rol üstlenmekte, bölgesel ve küresel önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu maddi ve kültürel kaynaklar, çağdaş gelişmelere duyulan ilgi ve yetenek, milletimize büyük fırsatlar sunmaktadır.
Avrasya jeopolitiğinin merkezinde bulunan Türkiye, bölge ülkeleriyle barış ve istikrar tesis etmek için siyasi, ekonomik ve kültürel iş birliği projeleri geliştirebilir.
TÜRK KUŞAĞI’NIN DEĞERİ
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması, hem fikrî hem siyasi hem de duygusal boyutta büyük bir heyecan oluşturmuştur. Bu tecrübe, Türk devletlerinin ortak çıkarlarını gözeten Türk Dünyası 2040 Vizyonu’nu hayata geçirme kabiliyeti taşımaktadır.
Geliştirilecek iş birlikleri, Türk devletleri ve topluluklarını bir araya getirmenin yanı sıra, bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayacaktır. “Türk Kuşağı” büyük stratejisi, tarih, dil, kültür ve ortak değerlere dayalı bağları güçlendirmeyi amaçlamakta, sürdürülebilir diyalog ve iş ilişkileri ön planda tutulmaktadır.
“Türk Kuşağı”, dünya üzerindeki çatışma dinamiklerinin çözülmesine yönelik tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel birikime sahiptir. Bu stratejik bölge; barışa ve istikrara duyulan özlemi giderecek gelişmelere sahne olacaktır.
Bu doğrultuda Türkiye, hem komşu bölgelerde hem de dünyada etkili bir oyuncu olmayı hedeflemekte, uluslararası alanda daha akılcı bir oyun oynamayı amaçlamaktadır.
Türkiye, Türk ve İslam ülkeleriyle iş birliği yaparak bölgesel ve küresel barışa katkı sunabilir; bu sayede cazibe merkezi haline gelebilir.
ABD İLE İLİŞKİLER
NATO çerçevesinde ABD ile ilişkilerimizin, dünya barış ve istikrarı açısından büyük bir öneme sahip olduğu göz ardı edilmemelidir. Türkiye, menfaatleri doğrultusunda politikalar geliştirilmeli, ilişkiler de eşitlik ve karşılıklılık temelinde sürdürülmelidir.
Türkiye, Avrasya’da stratejik bir konumda kalırken başta Rusya, Çin ve İran olmak üzere komşuları ile barış ve iş birliği için yöntemler oluşturmalıdır.
Uluslararası ilişkilerin karmaşık yapısının göz önünde bulundurulmasıyla; terörizm, yasa dışı göç ve iklim değişikliği gibi sorunların çözümü tek başına hiçbir ülkenin başarabileceği bir çaba değildir.
Partimizin yaklaşımı, uluslararası ilişkilere önyargıyla değil, çok boyutlu ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’nin milli güç kaynaklarını seferber etmesi, tutarlı bir dış politikası olmalıdır. MHP, bu anlayış doğrultusunda hedeflerini belirlemektedir.
Türkiye’nin tarihi bağları ve güçlü duruşu ile Cumhuriyet’in yeni yüzyılda daha da yükselmesi hedeflenmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin sağladığı istikrarla bu hedeflere ulaşılması mümkündür.
BRICS ve ŞİÖ
Dünya ekonomisindeki dinamiklerin kaydığı Asya-Pasifik bölgesi, yeni bloklaşmaların doğmasına sebep olmuştur. G7’nin ekonomik açıdan duraksadığı günlerde E7 ülkeleri, önemli bir ekonomik güç oluşturmaktadır.
BRICS, bu yeni yaklaşımın doğal bir sonucudur. Ekonomik ve siyasi güç dinamikleri kayarken, BRICS’in üyeleri 2024’te 9’a yükselecek ve ekonomik etkilerinin artması beklenmektedir.
Türkiye, bu süreçte yeni ekonomik güç olarak öne çıkmayı hedeflemekte ve çok kutuplu dünya düzeni içerisinde yer almak istemektedir.
Türkiye’nin BRICS üyeliği, hem Doğu’ya hem Batı’ya dengeli bir yaklaşım geliştirmek için önemli fırsatlar sunmaktadır.
BRICS, G7’Yİ GERİDE BIRAKTI
BRICS, dünya küresel üretiminin önemli bir kesimini temsil etmekte, G7’nin gerisinde kalmadan etkisini artırmaktadır. Türkiye’nin BRICS’e yönelmesinin yanı sıra, ekonomik iş birliği talepleri de artmaktadır.
BRICS, Batı çıkarlarını doğrudan tehdit etmemektedir; üyeleri arasındaki ilişkilerin dinamikleri, Türkiye için stratejik fırsatlar sunmaktadır.
BRICS, BATI’NIN ALTERNATİFİ DEĞİL
Türkiye, NATO müttefiki olarak güçlü bir orduya sahiptir. Soğuk savaş döneminde de önemli bir görev üstlenmiştir. Ancak günümüzde Türkiye, aktif bir merkez ülke pozisyonunu sürdürmektedir.
BRICS, Türkiye için Batı’nın alternatifi değil; bu süreçte gerçekleştirilecek iş birlikleri Türkiye’nin coğrafyasında benzer bir denge kurmasına olanak sağlayacaktır.
ŞİÖ EN BÜYÜK BÖLGESEL ORGANİZASYON
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), bölgenin en büyük iş birliği platformlarından biri olarak, üyeleri arasında güvenlik, ekonomik ve kültürel kalkınma konularında iş birliğini artırmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin 2013’te dijital bir ortaklık kurması, bu yönüyle önemli bir adım olmuştur.
İŞ BİRLİĞİ HER AÇIDAN MUHİM
Türkiye’nin bu coğrafyadaki etkinliği, hem kendi ulusal stratejileri hem de bölgesinde barış ve istikrarın sağlanması açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu süreç, tarihi atılımlar doğrultusunda Türk milletinin jeopolitik ve kültürel yapısını güçlendirme çabasıdır. Tarihsel derinliği olan bu bağ, Türkiye’nin bağımsız ve etkin bir şekilde varlık göstermesine olanak sağlamaktadır.
Tek kutuplu dünya düzeninin sorgulandığı bu dönemde Türkiye’nin, Batı ile ilişkisini kesmeden Doğu ile ekonomik, siyasi ve kültürel iş birliklerini sürdürmesi yararlı olacaktır.
‘BENİM AKLIM HEP TÜRKİYE’DİR’
Türkiye, jeopolitik gücünü dengeleme çabasıyla hareket ederek uluslararası ilişkilerde daha etkin bir strateji izleyecektir. Politikamız, milli çıkarlar ve haklara odaklanarak devam edecektir.
Türkiye’nin geleceğini tüm yönetim ve stratejilerinin merkezine yerleştirmekteyiz. Önümüzdeki yüzyılda millî birlik ve yükseliş iradesi ile hem içte hem dışta başarılara imza atmayı hedefliyoruz.
Bu bağlamda, hem tarihi mirasımıza dayanıyor hem de yeni süreçleri başarıyla yönetmeyi planlıyoruz. Önemli kültürel ve doğal kaynaklara sahip, hem Doğu’ya hem Batı’ya köprü olan Türkiye, global ölçekte bir aktör haline gelmeyi hedeflemektedir.
DÜNYA MEDENİYETLERİNİN KESİŞME NOKTASIYIZ
Türkiye’nin uluslararası alandaki rolü, hem askeri hem de kültürel boyutlarıyla önemli hale gelmektedir. Jeopolitik çizgilerdeki bu konum, Türkiye’nin dünya medeniyetlerinin buluşma noktası olarak stratejik bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak Türkiye’nin diğer ittifaklarla olan ilişkisi, hem uluslararası güvenlik, hem de barış için önemli bir denge unsuru oluşturacaktır. Türkiye, varlık ve haklarının korunması için etkin bir diplomasi yürütmeye devam edecektir.