Uzun süreli su kesintileri sonrasında musluklardan akan ilk sular, beraberinde enfeksiyon riski taşıyor. Bu tür suların içilmesi ya da kişisel temizlik ve yemek yapımında kullanılması, mide bağırsak enfeksiyonlarının yanı sıra tifo, kolera, dizanteri, hepatit A ve E gibi hastalıklara yol açabiliyor.
Su kesintilerinin günlük yaşamı etkilediği kadar halk sağlığı açısından da önemli riskler barındırdığına dikkat çeken Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toker Ergüder, bu risklerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Borularda uzun süre bekleyen suyun, kesintiden sonra tortu ve mikroorganizma yoğunluğunun artmasına neden olabileceğini belirten Ergüder, “Şebekeye su verildiğinde ilk gelen suda bulanıklık, pas, kötü koku veya mikrobiyolojik kirlilik gözlemlenebilir. Bu tip suların doğrudan içilmesi veya yemek yapımında kullanılması, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bebekler, yaşlılar ve bağışıklığı zayıf bireyler bu riskler karşısında daha hassas durumdadır.” ifadelerini kullandı.
“Kesinti sonrasında su hemen kullanılmamalı”
Prof. Dr. Ergüder, su kesintileri sonrası ilk gelen şebeke suyunun kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.
“Kesinti sonrasında suyun hemen kullanılmaması, ağırlıklı olarak önce akıtılarak berraklığının ve kokusunun kontrol edilmesi gerektiğini unutmamak önemlidir. İçme ve yemek pişirme amaçlı olarak, şebeke suyunun güvenli olduğunu doğrulamadan önce ambalajlı su veya kaynatılmış su gibi alternatif kaynaklara yönelmek en iyi yaklaşımdır. Ayrıca, apartman depolarının düzenli temizliği ve dezenfeksiyonu ile kişisel filtre ya da arıtma sistemlerinin bakımının yapılması, kesinti sonrası bulaş risklerini azaltır.”
Su kesintilerinin yalnızca teknik bir sorun olmadığını, hijyen ve gıda güvenliği ile doğrudan ilişkili şöyle ifade eden Ergüder, “Bu süreçlerde bireylerin bilinçli hareket etmesi ve yerel idarelerin düzenli bilgilendirme ve kontrol mekanizmalarıyla durumu yönetmesi halk sağlığı açısından büyük önem taşır.” şeklinde konuştu.
“Doğrudan tüketilmesi, temizlikte kullanılması toplum sağlığı açısından tehlike oluşturur”
Ankara Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Gülnur Kul, suyla bulaşan hastalıkların her yaştan bireyi etkileyebileceğini ve özellikle çocuklar, hamileler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerin daha savunmasız olduğunu belirtti.
Su kaynaklı enfeksiyonların toplumda hızla yayılabileceğini ve ciddi salgınlara yol açabileceğini aktaran Kul, “Kesinti dönemlerinde veya sonrasında gelen su, güvenilir olmayabilir. Bu suyun doğrudan tüketilmesi ya da temizlikte kullanılması, toplum sağlığı açısından risk taşır. Kirli suyun içilmesi, diş fırçalama veya banyo gibi temizlik işlemlerinde kullanılması, sebzelerin yıkanması ya da buz üretiminde tercih edilmesi tifo, kolera, amipli ve basilli dizanteri, bağırsak parazitleri, hepatit A ve E, leptospiroz ve tularemi gibi hastalıklara davetiye çıkarabilir. Hijyen kurallarına uyulmadığında bu hastalıklar insandan insana da geçebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“İshal, bulantı, kusma, karın ağrısı belirtilerinde sağlık kuruluşuna başvurulmalı”
Doç. Dr. Gülnur Kul, kirli atık suların içme veya kullanma suyuna karışmasının birçok kişinin aynı anda hasta olmasına neden olabileceğine dikkat çekti.
Hastalıkların kuluçka sürelerinin değişiklik gösterdiğini anlatan Kul, “Bazı bakteriyel ishal vakalarında bu süre birkaç gün, tifoda ise ortalama iki hafta, hepatit A için yaklaşık altı hafta olabilir. İshal, bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi belirtiler görüldüğünde derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmak, tanı konulması ve muhtemel bir salgının engellenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Aynı anda birden fazla kişinin hastalanması, salgın riski açısından tehlikeli bir durum olarak değerlendirilmelidir.” ifadelerini kullandı.
Su kesintisi sırasında boru hatlarında oluşan düşük basınç durumunun, çevredeki kirli suların borulara sızmasına neden olabileceğini belirten Kul, “Kesinti sonrası şebekeye verilen su, musluklardan kirlenmiş olarak akabilir. Ayrıca suyun akışının kesilmesi veya yavaşlaması, boru yüzeylerinde biriken ‘biyofilm’ tabakalarında mikroorganizmaların çoğalmasına neden olabilir ve bu da suyun mikroplarla kirlenmesine yol açar.” şeklinde bilgi verdi.
Kul, ambalajlı ve ruhsatlı kaynak suları haricindeki tüm suların enfeksiyon riski taşıdığını vurgulayarak, “Bu nedenle, su kesintisi sonrası gelen şebeke sularının mutlaka kaynatılması veya klorlanması önerilir. İçme suyu olarak ya da sebze ve meyvelerin yıkanmasında kullanılacak suların kaynatılarak birkaç dakika kaynamaya devam etmesi ya da uygun şekilde klorlanması sağlanmalıdır. Bu uygulamalar, mikrop sayısını önemli ölçüde azaltır.” değerlendirmesinde bulundu.