Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlenen Yatırım Danışma Komitesi (YDK) Toplantısı’nda önemli açıklamalarda bulundu. Yılmaz, son 22 yıl içinde Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesi, altyapı, ihracat ve beşeri sermaye alanlarında kayda değer bir gelişim gösterdiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 2002 yılında yaklaşık 238 milyar dolar seviyesinde olan milli gelirin 2024 yılında 1,4 trilyon dolara yaklaşacağını, aynı zamanda kişi başına gelirin de dört kat artarak 15 bin dolar seviyesine ulaşacağını ifade etti.
Yılmaz, bu durumun Türkiye’nin küresel yatırım havuzundaki payını beş kat artırarak yüzde 1’e ulaştırdığını ve ülkenin dünya genelinde önde gelen yatırım destinasyonları arasında yer aldığını belirtti. İhracatın ise 2002 yılında 36 milyar dolardan 2024 itibarıyla 262 milyar dolara çıkarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını hatırlattı.
Yılmaz, sanayi, ulaştırma ve enerji altyapısının yanı sıra dijitalleşme kapasitesinin ve insan kaynağının bu süreçte küresel rekabet avantajı sağlayacak şekilde geliştiğini kaydetti. Uluslararası doğrudan yatırımların bu dönüşümdeki en önemli unsurlardan biri olduğunu da ekledi:
“1973-2002 döneminde yalnızca 15 milyar dolar doğrudan yatırım çeken Türkiye, 2025 Temmuz itibarıyla 2003’ten bu yana toplamda 282 milyar dolarlık yatırım çekmiştir. 2024 yılında uluslararası doğrudan yatırım girişi 11,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2025’in ilk yedi ayında ise 8,4 milyar dolara ulaşarak yıllıklandırılmış girişler 13,8 milyar dolarla son yılların zirvesine çıkmıştır. 2002’de 5 bin 600 olan uluslararası sermayeli şirket sayısı bugün 87 bine yaklaşmaktadir. Bu şirketler, sadece üretim değil, aynı zamanda Ar-Ge, tasarım, tedarik, lojistik ve bölgesel yönetim merkezleri ile Türkiye’yi entegre bir bölgesel üs haline getirmiştir.”
Son 15 yılda ihracatın yaklaşık üçte birinin uluslararası sermayeli şirketler tarafından gerçekleştirildiğini aktaran Yılmaz, bu şirketlerin toplam ihracatın yüzde 60’ından fazlasının orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerinden oluştuğunu kaydetti. Ayrıca, uluslararası şirketlerin özel sektör Ar-Ge harcamalarının yüzde 30’unu üstlendiğini ve 1,3 milyon kişiye istihdam yarattığını belirtti.
Yılmaz, son 20 yılda gerçekleştirilen reformların Türkiye’nin yatırım ortamını dünya standartlarında güvenli ve öngörülebilir bir ekosisteme dönüştürdüğünü, bu başarının siyasi istikrar ve yatırımcı ile kurulan güvene dayandığını ifade etti.
2001 yılında kurulan Yatırım Ortamını İyileştirilme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) çerçevesinde iş dünyası ve ilgili tüm bakanlıkların eylem planları oluşturduğunu ve bu planların hayata geçirilmeye devam ettiğini aktaran Yılmaz, “2004’ten bu yana Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan Yatırım Danışma Konseyi toplantılarıyla, dünyanın önde gelen şirket CEO’ları ve uluslararası kuruluşları Türkiye’de bir araya getirerek iş ortamının iyileştirilmesine yönelik reform gündemimize küresel bir vizyon kazandırıyoruz.” dedi.
– “ŞİRKETLERE EMİSYON AZALTIMINI DAHA DÜŞÜK MALİYETLE GERÇEKLEŞTİRME İMKANI SUNABİLECEĞİZ”
Yılmaz, Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki rolünü güçlendirmek amacıyla dijital ve yeşil dönüşüm yatırımlarını artıracak yeni bir yatırım teşvik sistemini uygulamaya koyduklarını belirtti. Bu sistemin, katma değerli üretimi, yeşil ve dijital dönüşümü, bölgesel kalkınmayı önceleyen, daha seçici ve hedef odaklı olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Temmuz 2025’te yürürlüğe girecek İklim Kanunu’nun enerji verimliliği ve temiz teknoloji yatırımlarını hızlandırarak, ihracatta karbon ayak izi kriterlerine uyum sağlayarak firmaların rekabet gücünü artıracağını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Kurulacak Emisyon Ticaret Sistemi ile şirketlere emisyon azaltımını daha düşük maliyetle gerçekleştirme imkanı sunacağız. Karbon kredisi ticaretinden doğacak yeni piyasa ile ekonomimize katma değer oluşturmayı amaçlıyoruz. 2026 yılının ilk çeyreğinde hayata geçireceğimiz 5G ve fiber teknolojisiyle, Türkiye’nin dijital dönüşümünü hızlandıracak, sanayi, tarım, ulaşım ve sağlık gibi tüm sektörlerde verimliliği artıracağız. Yeşil enerji yatırımlarını hızla hayata geçirebilmek için yaptığımız yeni düzenlemeler sayesinde, rüzgar enerji yatırımlarında dört yıl olan süreç iki yıla, güneş enerjisinde ise iki yıl olan süreç 1,5 yıla indirilecektir. İkiz dönüşüm kapsamında insan kaynağı gereksinimlerini karşılamak için aktif iş gücü programları yürütüyoruz.”
– “ENFLASYON ORANINI 42 PUAN DÜŞÜRMÜŞ BULUNUYORUZ”
Cevdet Yılmaz, ortak akıl ve katılımcı anlayışla hazırlanan güncellenmiş Orta Vadeli Program ve uygulanan sıkı para ve maliye politikalarının, enflasyonu kalıcı şekilde düşürüp büyüme potansiyelini artıracağını açıkladı.
Yılmaz, “Haziran 2024’ten bu yana devam eden dezenflasyon süreciyle enflasyon oranını 42 puan düşürdük. Hedefimiz, kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdürmek. 2026’da yüzde 20’nin altında, 2027’de ise tek haneli enflasyon oranına ulaşmaktır.” dedi.
– “2024’TE EKONOMİMİZ YÜZDE 3,3 BÜYÜDÜ VE 2025’TE DE AYNI ORANI KORUMAYI BEKLİYORUZ”
Ekonomik büyüme konusunda verileri paylaşan Yılmaz, “2024 yılında ekonomimiz yüzde 3,3 büyüdü ve 2025’te aynı oranı korumayı bekliyoruz. Dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümler hayata geçtikçe büyümenin kademeli olarak verimliliğe dayalı olarak güçleneceğini öngörüyoruz. 2026’da yüzde 3,8, 2027’de yüzde 4,3 ve 2028’de yüzde 5 hedeflemekteyiz. 2024’te cari açığın milli gelire oranı yüzde 0,8’e geriledi, program hedefi yüzde 1,7’ydi. Bu olumlu gelişmenin devamıyla cari açığın milli gelire oranının 2028’de yüzde 1 seviyesine düşmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, kamu maliyesinde disiplinli duruşlarını sürdürdüklerini belirtirken, “2024’te bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,7 oldu. Deprem etkisi hariç tutulduğunda açığımız yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2025’te bütçe açığını yüzde 3,6’ya, 2028’de ise yüzde 2,8’e düşürmeyi hedefliyoruz.” dedi.
Yılmaz, program döneminde sıkı mali duruşlarla bütçe açığını azaltmayı ve faiz dışı fazla vermeyi hedeflediklerini belirtti. “2025 yılı sonunda milli gelirimizin ilk kez 1,5 trilyon doları aşmasını, kişi başına düşen gelirimizin 17 bin doları geçmesini ve ülkemizin Dünya Bankası sınıflamasına göre ilk kez yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil olmasını bekliyoruz.” şeklinde ifadelerde bulundu.
– “TÜRKİYE SON 10 YILDA KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRLERİYLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI 539 YATIRIM PROJESİ ÇEKTİ”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, toplantıda ele alacakları küresel tedarik zincirleri ve dijital yatırımların, sadece ülkelerin rekabet gücünü değil, aynı zamanda dayanıklılığını ve sürdürülebilir kalkınma vizyonunu da belirlediğini vurguladı.
Yaşanan jeopolitik riskler, iklim değişikliği ve dijitalleşmenin şirketlerin üretim ve tedarik stratejilerini köklü bir şekilde değiştirdiğini dile getiren Yılmaz, “Türkiye, Avrupa’nın üretim koridoruna bitişik konumu, güçlü sanayi altyapısı, nitelikli iş gücü ve gelişmiş lojistik ağlarıyla bu dönüşümün doğal merkezlerinden biridir.” dedi.
Ticaret Bakanlığı’nın yürüttüğü Küresel Tedarik Zinciri Programı’nın kritik sektörlerde yerli tedarikçi havuzunu genişlettiğini belirterek, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın HIT-30 Programı ile yapay zeka, yarı iletken, batarya ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda yatırım yapan şirketlere vergi muafiyetleri, hızlandırılmış izinler ve finansman kolaylıkları sunmaktayız.” dedi.
Yılmaz, uluslararası doğrudan yatırım stratejisinin önemine de değinerek, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi koordinasyonundaki stratejinin yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve küresel tedarik zincirlerine entegrasyon gibi konulara odaklandığını söyledi. Yılsonu itibarıyla duyurulan 383 UDY projesinin yüzde 72’sinin nitelikli UDY kriteriyle örtüştüğünü belirten Yılmaz, “Türkiye, sadece sermaye çekmeyip, aynı zamanda bilgi, teknoloji transferi, nitelikli istihdam ve ihracat kapasitesi kazandıran yatırımları ülkeye yönlendirmeyi hedeflemektedir.” diyerek sözlerine son verdi.
– “YATIRIMCILAR TÜRKİYE’NİN DİJİTAL POTANSİYELİNE GÜVEN DUYUYOR”
Yılmaz, dijitalleşmenin dünya genelindeki rekabetin en kritik alanı olduğunun altını çizerken, Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, güçlü mühendislik kapasitesi ile yeni nesil dijital yatırımlar için cazip bir teknoloji üssü konumunda olduğunu ifade etti.
Bu bağlamda, 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nin, ülkenin dijital ekonomide liderliğini pekiştirmek için somut hedefler ortaya koyduğunu ve HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı ile bu alanlara yatırım yapan şirketlere çeşitli destekler sunduğunu belirtti.
Yılmaz, Türkçe büyük dil modelleri, süper-bilgisayarlar ve Veri yönetimleri ile 5G teknolojilerindeki gelişmelerin Türkiye’yi akıllı üretim ve otonom sistemler için bölgesel bir çekim merkezi haline getirdiğini sözlerine ekleyerek, “2024 yılı UDY yatırımlarının niteliği sıfırdan projeler olarak daha çok sanayi altyapısını güçlendiren, yeşil dönüşümü destekleyen projelerden oluşmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.
Toplantının amacı olan Türkiye’nin yatırım ortamının geliştirilmesi konusunda uluslararası bir bakış açısı kazandırmayı, kamu ve özel sektör arasında güçlü bir istişare zemini oluşturmayı hedefleyen Yılmaz, yapacakları görüşmelerin Türkiye’nin yatırımcılar açısından güvenilir, öngörülebilir ve rekabetçi bir merkez olma konumunu pekiştireceğini belirtti.