Uluslararası Akademik Arayışlar Derneği (UAAD) tarafından düzenlenen “Uluslararası Hukukun Çöküşü: GAZZE!” konulu sempozyum, 10 Ekim 2025 tarihinde saat 15.30’da, Şehitlerimizin hatırasına saygı duruşuyla başladı. Ardından İstiklâl Marşı ve Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Açılışta UAAD tarafından hazırlanmış bir kısa film gösterimi de katılımcılara sunuldu. Sempozyumun açılış konuşmalarında; Av. Tevfik Çetinel – UAAD Genel Başkan Vekili, Dr. Ayşe Yasemin Çetinel – UAAD Genel Başkanı, Ali Çelik – T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Rami Kütüphanesi Genel Müdürü ve T.C. Eyüpsultan Kaymakamı Dr. Arslan Yurt, izleyicilere hitap etti.
Açılış konuşmalarının ardından, sempozyumun ana oturumu olan panel kısmına geçildi. Panelin moderatörlüğünü Doç. Dr. Murat Tumay yürütürken, panelistler arasında; Prof. Dr. İbrahim Üzün, Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, Doç. Dr. Özlem Reşat Yücel, Dr. Ayşe Yasemin Çetinel ve Av. Tevfik Çetinel yer aldı. Yaklaşık iki buçuk saat süren panelde, Gazze’deki insan hakları ihlalleri, deniz ablukasının uluslararası hukuk açısından meşruiyeti, insancıl hukuk ilkeleri ve uluslararası toplumun sorumlulukları derinlemesine tartışıldı. Etkinlik, vefat edenlerin ruhlarına helva ikramı ve hazırlanan Filistin Müzesi’nin ziyaret edilmesi ile sona erdi.
Sempozyum, katılımcıların yoğun ilgisiyle saat 19.00’da tamamlandı.
UAAD Genel Başkan Vekili Av. Tevfik Çetinel, konuşmasında Filistin’de yaşanan olayların artık “siyasi değil, insani bir mesele” olduğunu vurgulayarak, Gazze’deki durumu “modern çağın en açık hâliyle bir soykırım” olarak tanımladı.
Uluslararası hukukun seçici işleyişine dikkat çeken Çetinel, “Hukukun kitaplarda yazılı olması, adaletin var olduğu anlamına gelmiyor. Uluslararası hukuk, kâğıt üzerinde var; ama Gazze’de yok.” diyerek sert bir eleştiride bulundu. Filistin meselesinde Birleşmiş Milletler Şartı, Cenevre Sözleşmeleri ve Roma Statüsü gibi belge ve sözleşmelerin artık “mürekkebi silinmiş sayfalar” haline geldiğini ifade etti.
Gazze’nin 17 yıldır süren ablukasının bir güvenlik politikası değil, “insani bir cezalandırma” olduğunu belirten Çetinel, çocukların yiyeceğe, hastaların ise ilaca ulaşamamasının açıkça “işkence” sayılacağını söyledi.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)’un 87. ve 110. maddelerine atıfta bulunarak, Sumud Filosuna yönelik İsrail müdahalesinin açık denizlerdeki seyrüsefer özgürlüğüne doğrudan bir saldırı olduğunu savundu.
Bosna ve Ruanda örneklerini hatırlatan Çetinel, “Geciken adalet, aslında adaletsizliktir.” diyerek Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin sessizliğini eleştirdi. “O zaman Birleşmiş Milletler izledi, mahkemeler geç kaldı; şimdi aynı tablo Gazze’de yaşanıyor.” diyerek tarihin tekerrür ettiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” sözüne atıfta bulunan Çetinel, bu ifadenin mevcut uluslararası sistemin çürümüşlüğünü özetlediğini ifade etti: “Birleşmiş Milletler, veto hakkı olan birkaç ülkenin çıkarlarına esir düşmüş durumda; bu sistem adaleti değil, güç dengesini koruyor. Gazze’de dökülen her damla kan, bu sistemin iflas ettiğini ortaya koyuyor.”
Toplantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomatik çabalarına ve Türkiye’nin barış girişimlerine de dikkat çeken Çetinel, “Türkiye, kurulacak kalıcı ve meşru bir barış gücüne askerî ve insani katkı sunmaya hazırdır. Bu, barışın teminatıdır.” şeklinde konuştu.
Sumud, Mavi Marmara, Özgürlük Filosu ve Vicdan Gemisi örnekleriyle insani dayanışmanın evrensel boyutuna vurgu yapan Çetinel, “Bu gemiler yalnızca yardım değil; insanlığın onurunu da taşıyor.” dedi. Gazze’nin, artık yalnızca bir coğrafya değil, “insanlığın vicdanında bir sembol” olduğunu belirtti.
Konuşmasını umut ve direniş vurgusuyla sona erdiren Çetinel, “Bir gün o gemi gelecek; yükü adalet, yolcuları vicdan olacak. O gün dünya, adaletin denizden de yükselebileceğini görecek.” diyerek dinleyicileri derin bir düşünceye sevk etti.
UAAD Genel Başkanı Dr. Ayşe Yasemin Çetinel, açılışta Gazze’de yaşanan insanlık dramını uluslararası hukukun ve vicdanın en büyük sınavı olarak tanımladı.
“Gazze, bugün yalnızca bir şehir değil, insanlığın adalet karşısındaki samimiyetinin aynasıdır.” diyerek Çetinel, Birleşmiş Milletler sisteminin güçsüzlüğüne ve uluslararası hukuk normlarının seçici uygulanmasına işaret etti.
Cenevre Sözleşmeleri, Roma Statüsü ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne atıfta bulunarak, Gazze’de yaşananların savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. “Sivillerin, çocukların ve hastaların hedef alınması hiçbir güvenlik gerekçesiyle savunulamaz.” dedikten sonra, İsrail’in eylemlerinin insancıl hukukun sistematik ihlalinden başka bir şey olmadığını belirtti.
Uluslararası toplumun sessizliğine de vurgu yapan Dr. Çetinel, “Adalet, ateşkesle değil, hesap verebilirlikle sağlanır. Ateşkes nefes aldırabilir, ama vicdanı susturamaz.” diyerek uluslararası kuruluşlara çağrıda bulundu.
Gazze’deki insani krizin yalnızca bölgesel bir mesele değil, evrensel insan hakları düzeninin meşruiyetini sarsan bir küresel yara olduğunu dile getiren Çetinel, Türkiye’nin diplomatik çabalarının önemine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı tutumunun, bölgedeki barışın ve uluslararası vicdanın yeniden inşasında önemli bir örnek oluşturduğunu kaydetti.
Dr. Çetinel, konuşmasının sonunda insan haklarının yalnızca yazılı belgelerde değil, insanların yaşamış olduğu acılarda anlam kazandığını belirterek, “Bugün insanlık, Gazze’de kendi aynasına bakıyor. Eğer bu aynada adaleti göremiyorsak, sorun Gazze’de değil; insanlığın vicdanındadır.” ifadelerini kullandı.
Katılımcılar tarafından uzun süre alkışlanan bu konuşma, sempozyumun en dikkat çekici anlarından biri olarak kaydedildi. Dr. Çetinel’in sözleri, yalnızca Gazze’nin değil, uluslararası hukukun onur mücadelesinin de sembolü haline geldi. Programda söz alan T.C. Eyüpsultan Kaymakamı Dr. Arslan Yurt, “Bugün burada, insanlığın ortak vicdanını temsil eden bir mesele etrafında bir aradayız. Gazze’de yaşanan dram, yalnızca bir bölgesel sorun değil; uluslararası hukuk, insani değerler ve vicdan arasındaki bağın sorgulanması gereken bir insanlık meselesidir.” diyerek etkili bir açılış yaptı.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Rami Kütüphanesi Genel Müdürü Ali Çelik, konuşmasında “Rami Kütüphanesi yalnızca bir bilgi mekânı değil, düşüncenin ve vicdanın buluştuğu bir merkezdir. Bugün burada, hukuk ve insan hakları çerçevesinde Filistin’de yaşanan insani trajediyi konuşmak bir sorumluluk olduğu kadar tarihsel bir görevdir.” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından program, “Uluslararası Hukukta İnsan Hakları İhlalleri, Savaş Suçları ve Gazze Gerçeği” başlıklı panele geçildi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Murat Tumay’ın üstlendiği bu panelde; Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, Prof. Dr. İbrahim Üzün, Doç. Dr. Özlem Reşat Yücel, Dr. Ayşe Yasemin Çetinel ve Av. Tevfik Çetinel konuşmacı olarak yer almışlardır. Panelin ilk bölümünde konuşmacılar, Gazze’de yaşanan insan hakları ihlallerini, uluslararası hukuk, insancıl hukuk ve ceza adaleti perspektifinden ele aldılar. Sunumlarda, Cenevre Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Şartı, Roma Statüsü ve San Remo El Kitabı gibi belgeler çerçevesinde, İsrail’in eylemlerinin uluslararası hukuka göre “insanlığa karşı suç” ve “savaş suçu” olduğu vurgulandı.
Bu bağlamda Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, uluslararası mahkemelerin etkinliği üzerine yaptığı değerlendirmelerde, 1948 Soykırım Sözleşmesi’nden bugüne süregelen cezasızlık kültürünün henüz aşılamadığını ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail hakkında verdiği kararların bu bağlamda büyük önem taşıdığını kaydetti. Doç. Dr. Özlem Reşat Yücel, Filistin’in tarihî ve hukuki konumunu ele alarak, Türk-İslam medeniyetinin bu topraklarla olan köklü bağını hatırlattı; Osmanlı’nın 1917’de Kudüs’ü “açık şehir” ilan ederek koruma altına aldığı sürecin ve Lozan Antlaşması’nın bugüne kadar geçerliliğini koruduğunu anımsattı. Sunumunda yaşanan ihlallerin uluslararası hukukun mevcut tanımlarını aştığını belirterek, “Nitelikli Soykırım Suçu” gibi yeni bir kavramın hukuk literatürüne eklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, uluslararası hukukun baskı aracı değil, adaletin meşru zemini olarak kullanılması gerektiğinin önemini vurguladı.
Dr. Ayşe Yasemin Çetinel, Türkiye’nin tarihsel insani diplomasi mirasına verdiği önemi belirterek, Sumud Filosu’na yönelik saldırının uluslararası hukukun itibarını zedelediğini ifade etti. Av. Tevfik Çetinel ise “Uluslararası Hukukta Deniz Ablukası, İnsancıl Hukuk ve Ceza Adaleti Gelişimi” konusunu ele alarak, deniz hukukunun gelişimini anlattı ve açık denizlerde seyrüsefer özgürlüğünün mutlak bir hak olduğunu vurguladı; insani yardımlar amacıyla gönderilen gemilere yönelik müdahalenin, hem UNCLOS’un 87. ve 110. maddelerine hem de IV. Cenevre Sözleşmesi’nin 23. maddesine aykırı olduğunu belirtti.
Aynı zamanda, Sumud Filosuna yapılan uluslararası sulardaki müdahalenin, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin kurallarını ihlal ettiğine dikkat çekildi. Panelde, uluslararası hukuk sisteminin çifte standartları, adalet mekanizmalarının işlevsizliği ve uluslararası topluluğun sessizliği gibi etik sorunlar tartışıldı. Katılımcılar, Türkiye’nin diplomatik çabalarının örnek teşkil ettiğini vurgulayarak, “Adalet yalnızca metinlerde değil, eylemlerde hayat bulmalıdır.” ifadesinde bulundular.
Yaklaşık iki buçuk saat süren panel, katılımcıların yoğun ilgisiyle sona erdi.
Etkinlik sonunda, Filistin müzesinin gezilmesi ve şehitlerimiz için helva ikramı yapılarak manevi bir atmosferde tamamlandı.
Programın sonunda katılımcılar ve konuşmacılar ortak bir görüşte birleşti: Gazze’de yaşananlar yalnızca bölgesel bir çatışma değil, insanlığın ortak vicdan sınavıdır. Uluslararası hukuk normlarının sadece yazılı belgelerde kalması, adaletin yalnızca güçlülerin çıkarına işlediği bir düzenin meşrulaşması anlamına gelmez. Bugün Gazze’de, savaş hukukunun değil, insan onurunun varlığı sorgulanmaktadır. Uluslararası Akademik Arayışlar Derneği (UAAD) olarak, akademik camia, hukuk çevreleri ve sivil toplumun sessiz kalmaması gerektiğine inanıyoruz. Sempozyumda dile getirilen her fikir, her cümle, tarihe bir tanıklık ve insanlığın vicdanına bir çağrıdır. UAAD, gelecekte de hem akademik hem insani düzlemde, Filistin meselesini gündemde tutmaya ve uluslararası hukukta hesap verebilirliğin sağlanması için mücadele etmeye devam edecektir. Etkinlik, katılımcıların ortak dileği olarak, adaletin yalnızca metinlerde değil, insanların kalbinde de yaşaması temennisiyle sona erdi.