Göktaş, “Türkiye’de Bakım Ekonomisinin Dönüştürücü Büyümesi için Birleşmiş Milletler (BM) Ortak Programı Kapanış Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, bakım ekonomisinin yeni bir anlayışın doğuşuna öncülük ettiğini ifade etti.
Bakım ekonomisinin temel ve dönüştürücü rolünü görünür hale getiren güçlü bir model ortaya koyduğunu belirten Göktaş, bunun yalnızca sosyal politikanın bir unsuru değil, ekonomik kalkınma, toplumsal refah ve sürdürülebilir gelişmenin merkezinde yer alan bir bileşen olduğunu vurguladı.
“Bakım hizmetlerini yaygınlaştırmak için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz”
Göktaş, bakım emeğinin uzun süre boyunca ekonomik göstergelerin dışına itildiğine dikkat çekerek, “Toplumsal değerinin çok altında bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bakım ekonomisine yapılacak her yatırım, sürdürülebilir kalkınma, toplumsal eşitlik ve ekonomik büyüme için büyük önem taşıyor. Bu alana yapılan yatırımlar, istihdam yaratmakta, eşitsizlikleri azaltmakta ve sosyal korumayı güçlendirmektedir. Ayrıca, çocuklar, yaşlılar ve engelli bireylerin yaşam kalitelerini artırmayı hedefliyoruz.” dedi.
Türkiye’nin bakım ekonomisini stratejik bir alan olarak tanıdığını dile getiren Göktaş, şu sözleri aktardı:
“Erken çocukluk döneminden yaşlılığa, engellilikten aile içi destek mekanizmalarına kadar geniş bir perspektifte bakım hizmetlerini, hak temelli bir sosyal politika alanı olarak ele alıyoruz. Bu anlayış, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde şekillenen, insanı merkeze alan kalkınma yaklaşımının güçlü yansımalarından biridir. 12. Kalkınma Planı, kadın, çocuk, engelli ve yaşlı alanlarında uyguladığımız strateji belgeleri ve Ulusal İstihdam Stratejisi, bakım hizmetlerinin kalitesinin artırılmasını temel bir öncelik olarak belirlemiştir. Bu hedef doğrultusunda Bakanlık olarak, tüm bireyleri kapsayan hizmet modellerini aile odaklı bir anlayışla güçlendiriyoruz. Yerinde, erişilebilir ve kaliteli bakım hizmetlerini yaygınlaştırmak için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz.”
“83 bine yakın çocuğumuza kreş ve gündüz bakımevi hizmeti veriyoruz”
Güçlü bir bakım sisteminin toplumsal dayanıklılığı artıracağına inandığını paylaşan Göktaş, “Bakıma yapılan her yatırımı, Türkiye’nin geleceğine gerçekleştirilen bir yatırım olarak değerlendiriyoruz. Zira dünya hızla değişmekte, nüfus yaşlanmakta, aile yapıları dönüşmekte ve bakım talebi her geçen gün artmaktadır. Bu durum, bakım alanında yeni hizmet modellerinin geliştirilmesi ve daha kapsayıcı bir yapıya kavuşulmasını zorunlu kılmaktadır.” diye konuştu.
Gündüzlü ve yatılı bakım hizmetleri, yaşlı yaşam evleri ve geçici misafir bakım uygulamaları ile çok sayıda vatandaşa ulaşmayı başardıklarını vurgulayan Göktaş, yaşlı bakımında kurum bakımına alternatif oluşturmanın önemini de dile getirdi.
Yaşlıların kendi evlerinde, alıştıkları sosyal çevrelerinde ve sevdikleriyle birlikte yaşamalarını sağlamak amacıyla yerinde bakım modellerinin yaygınlaştırıldığını belirten Göktaş, “Bu sayede hem kuşaklar arası bağı güçlendirmiş oluyoruz hem de dayanışma kültürünü canlı tutuyoruz.” şeklinde konuştu. Ayrıca, çocukların sağlıklı gelişimini destekleyici bir sistemi inşa etmek için de çalışmalar yürütüldüğünü aktardı. “Bugün 81 ilimizde 2 bin 377 özel kuruluşumuzla 83 bine yakın çocuğumuza kreş ve gündüz bakımevi hizmeti sunuyoruz.” bilgilerini paylaştı.
“Aileyi merkeze alan kalkınma vizyonumuzu daha da güçlendireceğiz”
Bakan Göktaş, bakım hizmetlerinin sürdürülebilirliği açısından sosyal kooperatifçiliğin önemli bir araç olduğunu, sosyal kooperatiflerin hem çocuk, yaşlı ve engelli bakımını güçlendireceğine hem de kadın istihdamını artıracağına inandıklarını dile getirdi.
Bakanlık olarak, bakım ekonomisini güçlendirmek amacıyla yakın zamanda bir çalıştay düzenleyeceklerini duyuran Göktaş, şöyle devam etti:
“Bunun yanı sıra ‘Komşu Anne’ projesi ile ülkemizde geleneksel bir bakım kültürü oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu proje, ebeveynler için ulaşılabilir, bakım maliyetlerinin paylaşıldığı ve çocukların güvenli ev ortamlarında bakıldığı bir modeldir. Amaç, komşu annelerin mesleki olarak güçlenmesini ve çocukların sağlıklı gelişimini sağlamak. Ayrıca, ebeveynlere ve komşu annelere düzenli rehberlik sunarak bakımın niteliğini artırmayı hedefliyoruz. Erken çocukluk dönemine yapılan yatırım, kadınların iş gücüne ve istihdama katılımını artırmak demektir. Bu sayede ebeveynlerin, aile yaşamı ile çalışma hayatı arasında denge kurmalarına katkıda bulunmayı hedefliyoruz.”
Bakım ekonomisinin, kadınların ekonomik hayata katılımı ile toplumsal refahın yükselmesi arasında bir köprü işlevi gördüğünü de vurgulayan Göktaş, organize sanayi bölgelerinde çocuk bakım merkezlerinin yaygınlaştırılmasının, kadınların iş gücüne katılımını destekleyen önemli bir adım olduğunu dile getirdi.
Mahinur Özdemir Göktaş, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Böylece kadın emeğinin ekonomide görünürlüğü artarken, çocukların güvenli ve nitelikli bakım hizmetlerine erişimi de güçlenecektir. 2025 Aile Yılı, bu alanlarda yeni hizmet modellerinin hayata geçirildiği bir yıl oldu. Aile ve Nüfus 10 Yılı’nda da nesiller arası dayanışmayı güçlendiren bakım hizmetlerini yaygınlaştıracak ve aileyi merkeze alan kalkınma vizyonumuzu daha da güçlendireceğiz. Bu anlamda Birleşmiş Milletler çatısı altında yürütülen bu ortak program, Türkiye’nin sosyal politika vizyonuna uluslararası bir güç katmıştır. Süreçte emeği geçen tüm kurumlarımıza, Birleşmiş Milletler kuruluşlarının değerli temsilcilerine, akademisyenlerimize tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Bu çalışmanın Türkiye’de daha güçlü, adil ve sürdürülebilir bir bakım sisteminin temellerini oluşturacağına inanıyorum.”
Programda, ILO Türkiye Ofisi Direktörü Yasser Hassan ve BM Türkiye Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi de konuşmalar yaptı.